Hz. Peygamber’in Siyasetnamesi
Hz. Peygamber Medine’ye gelir gelmez Medineli ensarla Mekkeli muhacirler arasında sosyal ve ekonomik bir dayanışma ağı oluşturdu ve bu yardımlaşma tesisi ile Müslümanlar birbirlerine kenetlendiler. Aralarında kan ve akrabalık bağları olmayan Müslümanlar, İslam kardeşliği ekseninde birleştiler ve birbirlerine miras bırakacak kadar yakınlık kurdular. Hz. Peygamber kardeşleşme olgusunu doğal bir sistem olarak yerleştirdi ve o toplum sevgi toplumuna dönüştü.
Medine’de üç toplumsal grup ortaya çıkmıştı. Müslümanlar, Yahudiler ve müşrik Araplar. O dönem bu kadar farklı blokların bir arada huzur ve sükûnet içinde yaşamaları pek vaki değildi ancak Hz. Peygamber onları müşterekleri ekseninde birleştirdi ve bir araya getirdi. Resulullah, üç farklı inanca sahip olan fertleri insanlıkta kardeş kılarak sükûneti sağladı.
Medine’de ilk defa coğrafi, etnik ve kültürel kökeni tamamen birbirinden farklı olan fertler bir araya gelerek hem kendi inançlarını yaşama fırsatı buldular hem de tesis edilen yönetim sistemine katılarak topluma uyum sağladılar.
Resulullah, işe, ilk evvela şehrin sosyal, dini ve demografik yapısını analiz ederek işe başladı. Nüfus sayımı yapıldı, toplumun ekonomik ve güvenlik ihtiyacı müşterek bir zeminde çözüme götürüldü. Toplumun güvenliğinin sağlanması için ortak kararlar alındı.
Farklı inanç ve değerlere sahip fertleri İslam’ın öngördüğü ilkeler ekseninde bir araya getiren Hz. Peygamber, adaleti bütün topluma yayarak insanların güvenliğini ve sükûnetini sağladı.
Medine Sözleşmesi zayıfları, himaye altında olanları diğerleri ile eşitledi ve bu insanların sahip oldukları hakları koruma altına aldı. Farklı inançlara sahip fertler İslam çatısı altında kendilerini güvende hissettiler ve toplumun huzuru için katkıda bulundular.
Medine Sözleşmesi’nde Resulullah, ferdin hukukunu, kültürlerin hukukunu ve devletin bireylere karşı sorumluluğunu dikkate aldı ve toplumsal dayanışma ruhunu canlandırdı. Bu sözleşme farklı grupları bir arada toplayarak tarihte eşi görülmemiş bir huzur toplumu oluşturdu ve etkin bir model oldu.
Medine Sözleşmesi farklı inanç ve değerlere sahip olan kişilere kendi inançlarını yaşama özgürlüğü tanıyor ve onların haklarını koruma altına alıyordu.
Resulullah onlara vatandaşlık vermiş ve toplumu ilgilendiren hususlarda onların da düşüncelerini almıştı.
Hz. Peygamber Medine’de toplumun sosyal durumunu ve dini farklılıklarını dikkate alarak çok hukuklu bir sistemin temelini attı. Farklı inançlara sahip olan kişiler, haklarının koruma altına alındığını görünce toplumsal dayanışmaya dâhil oldular. Hz. Peygamber onları bir arada toplayarak sosyal sorunların nasıl çözüm bulacağını, şehrin yapısı ile ilgili meseleleri, dış tehditlere karşı neler yapılabileceğini istişare etti ve güçlü bir dayanışma ağı oluşturdu.
Hz. Peygamber farklı inanç ve değerlere sahip fertleri bir araya getirirken onların ihtiyaçlarını ve haklarını merkeze aldı. İnsanların inanç özgürlüklerine müdahil olmadı ancak hakkı anlatmaya ve insanları vahyin ışığına davet etmeye devam etti.
Fatma Tuncer.