Kapılar
İnsanın hayatında önemli bir yere sahip olan kapılar şu iki şeyi temsil eder: Güç ve güvenlik. İnsan yaşadığı mekânda kendini güvende hissetmek ister ve dış dünyadan gelebilecek tehdit unsurlarına karşı önlemler alır. Tarihi mekânlara baktığınızda bu ihtiyacın öne çıktığını ve fertlerin kapıları ve duvarları titizlikle inşa ettiklerini görürsünüz. Vahşi ormanlarda izole bir hayat süren yerlilerden tutun da gelişmiş şehirlerde yaşayan kentlilere kadar herkes güvenli bir alanda yaşayabilmek için çare aramıştır ve tehlike arttıkça kapıların dayanıklılığı da güçlendirilmiştir.
İnsanın yaşam alanını güvenli kılabilmek için inşa ettiği kapılar aynı zamanda mahremiyetin gerekliliğini ve önemini de ortaya koyuyor.
Bireyler bedenlerinin mahremiyetini koruyabilmek için nasıl ihtimam gösteriyorlarsa evlerin mahremiyetini koruyabilmek için de aynı hassasiyeti gösteriyor ve kapıları inşa ediyorlar. Ev mahrem bir alandır kapı çalınmadan girilmez, kapının ardında konuşulanlar dinlenmez, kapı özel alanı koruyan bir zırh, bir kale gibidir. Gündelik hayatta sık sık kullandığımız anah
tar kavramlar arasında yer alır kapı ve şekli, rengi, mimari yapısı itibariyle bulunduğu çağın kültürel dokusu hakkında ipuçları verir. Kapı tasavvuf kültüründe kişinin intisap ettiği yer, marifet kapısı olarak görülür ve bu kapıya ulaşabilmek için uzun ve meşakkatli bir yolun kat edilmesi gerektiği söylenir.
Kapılar gördüğümüz, dokunduğumuz ve tuttuğumuz o somut yapının ötesinde özel anlamlar atfedilen bir değer olmuştur ve kişinin manevi dünyasına katkı sağlayacak mekânlar marifet kapısı olarak isimlendirilmiştir. Türk kültüründe yönetim sistemi devlet kapısı olarak adlandırılmış ve bu kapıya gelenin eli boş gitmeyeceğine itimat edilmiştir. Kapı çare arayanlar için bir çözüm noktası olmuş ve bir kapı kapandıysa Allah bir başka kapıyı açar ifadesi ile umuda dönüşmüştür. Şekli ve sanatsal özellikleri ile güzel sanatların alanında da değerlendirilen kapı muhteva itibariyle bir güç ve güvenlik mahalli olarak görülmüştür.
Hatırlayacağınız üzere Osmanlı kültüründe özenle yapılan kapı tokmakları kapıyı çalan kişinin cinsiyeti hakkında ipuçları verirdi ve evin sahibi kapıyı açarken muhatabının kim olduğunu bilirdi. Kapıyı çalan komşu evin sahibine ulaşanmışsa elindeki hediyeyi kapının koluna bırakıp giderdi ev sahibi evine geldiğinde ise kapıya asılan hediyenin kime ait olduğunu anlar ve kabul ederdi. Kapı dış dünya ile ev arasında yer alan bir köprü, ailenin değerlerini koruyan bir kale gibiydi.
UMUDA AÇILAN KAPILAR DA VARDIR
İnsanın tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan kapıların bugünkü durumuna bakıyor ve korku, kaygı ve tehlikenin izlerini görüyorum.
Ne gariptir ki, derin bir tehlike çemberine açılıyor evlerimiz… Kapılara vurulan kilitler, güvenlik kameraları, alarmlar insan yaşamını tehdit eden tehlikelerin hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor. Donuk ve ruhsuz evlere bekçilik yapan kapılar, şehrin en kalabalık caddelerinde bulaşan binlerce tehlikeyi bertaraf ediyor ve kurulmuş bir saat gibi öylece bekliyor. Ayak seslerine kulak veriyor, hain dokunuşları geri tepiyor, katilin yüzünü resmediyor ve çağın en tehlikeli mesleğini icra ediyor kapılar.
Yalnızlığımızda çaldığımız kapılar vardır bir de, önce umut verir ve dostla buluşturur bizi sonra dillendirir sevgisizliğimizi ve ağır ağır kapanır yüzümüze… Kapılar kimi zaman yoksulluğa, kimi zaman zifiri karanlığa, kimi zaman teselliye, kimi zaman ise umuda açılır.
Umuda koşanlar, umuda sarılanlar ve umuda yolculuk yapanlar o kapıya hiç bırakmamacasına tutunur ve burada kendilerini güvende hissederler. Umudun kapısı bütün canlıları kucaklayacak kadar geniştir ve sonuna kadar açılır. Ve bütün kapılar kırılsa da umudun kapısı var olmaya devam eder…
Fatma Tuncer.