İnsan Özgürleşmekten Korkuyor
Olurlu mu olmaz mı demeyin, insan kendi hapishanesini elleriyle inşa ediyor, kendi cehennemini elleriyle hazırlıyor ve kendi ateşini eliyle taşıyor. Düştüğünün farkına varıyor fakat kalkabilmek için çaba göstermiyor ve esareti kabulleniyor. Birisi gelip, elini uzatsa ve güneşle buluşturmak istese irkiliyor, şiddetle karşı çıkıyor ve yenilgiyi kabulleniyor. Kişi, hayatı hapsolduğu o karanlık mağaradan ibaret zannediyor ve bu alanın kendisi için en uygun mekan olduğunu düşünüyor. Daha iyisini tanımıyor, bilmiyor ve bilmek de istemiyor. Esaretin farkında olmayan kişi, özgürleşmekten korkuyor ve başını kuma sokup kendini dış dünyaya kapatıyor. Kişi aklının ve iradesinin üzerine ördüğü kabuğu kıramıyor, korkuyor, kendi elleriyle ördüğü kozanın içine hapsolmuş öylece bekliyor.
Mevlana, Körler Köyü hikayesinde insanın bu çıkmazına vurgu yapıyor:
Rivayete göre vaktin çoğunu dağlarda geçiren tek gözlü bir adam varmış. Güneşli bir günde dışarıya çıktığında uzaklarda rengarenk bir köy görmüş. Merak etmiş ve düşmüş yola, uzunca süren yolculuğunun ardından ulaşmış köye. Fakat köy bildiği alıştığı bütün ezberleri bozan bir yapıya sahipmiş, evleri, yolları, sokakları farklıymış köyün ve bir gariplik varmış köy halkında. Adam köyün sakinleri ile tanışınca anlamış bu garipliği, körler köyüymüş burası. Kadınların, erkeklerin, çocukların gözleri kapalıymış ve insanlar dünyayı işiterek ve dokunarak tanıyabiliyorlarmış. Adam heyecanlanmış, ne de olsa benim tek gözüm var burada istediğim kadar yükselebilir hatta kral olabilirim demiş ve burada yaşamaya karar vermiş. Körlerin görme yetileri yokmuş ama dokunma, koklama ve işitme duyuları çok hassasmış ve kendilerine göre kurdukları bu düzeneğin içinde yaşayıp gidiyorlarmış. Her şey başkaymış bu köyde, insanların ifadeleri, yürüyüşleri, halleri başkaymış. Bir gün körlerden biri bir komşusunun eşyasını çalmış ve bunu sadece tek gözlü adam görmüş. Bağırarak haber vermiş, şu kişi komşusunun malını çaldı diye haykırmış ve bütün köyü haberdar etmiş. Körler bir araya gelmişler ve nereden biliyorsun uzaktan duyulmaz ki demişler, adam ben duymadım gördüm, ben görüyorum demiş. Körler göz ve görmeye dair hiçbir şey bilmediklerinden şaşırmışlar ve ne demek görmek demişler, duymadan görebiliyor musun demişler. Adam evet görebiliyorum tabi demiş ve adamlar tek gözlü kişiyi sınava tabi tutmak için uzak bir yere götürmüşler ve anlat şimdi biz ne yapıyoruz diye sormuşlar. Adam oturuyorsunuz, ayağa kalktınız, ellerinizi kaldırdınız demiş ve ne yapmışlarsa söylemiş. Körler bir evin içine girip bağırmışlar, adam içeri girdiniz deyince bu işte bir gariplik var deyip onu hekime götürmüşler. Görme özelliği olmayan hekim adamın yüzüne dokunmuş ve gören gözüne ulaşarak sorun burada, bunu çıkardığımız takdirde her şey normale dönecek demiş.
Fatma Tuncer.