Kardeşin Eli
Akran zorbalığı, vicdani hassasiyeti ve adalet duygusu gelişmemiş bencil ve şiddet eğilimli gençler için kullanılan bir ifade. Ne yazık ki bugünün çocukları şiddet, zorbalık ve bencillikle anılıyor ve sorunlu bir kuşak olarak görülüyor.
Z kuşağı sakinleri teknolojinin hayatın her alanına hakim olduğu, rekabetin, bencilliğin ve bireyselliğin üst bir davranış olarak benimsendiği bir dönemde dünyaya geldiler ve kişiliklerini çağın renklerine göre şekillendirerek köklerinden uzaklaştılar. Onlar, gölgesinde büyüdükleri seküler kültürün kokusunu soluyarak büyüdüler ve kendilerini erdemli kılacak değerlerle tanışamadılar. Onlar birbirlerini kardeş olarak değil rakip olarak gördüler ve sonu gelmeyen bir çatışmanın içine sürüklendiler.
Vicdani hassasiyetleri gelişmeyen bu çocukların akranları ile ilişkileri rekabet, menfaat ve çatışma ekseninde devam etti. Hayatlarının en verimli çağındaydılar ancak insanlarla yakınlık kuramadıklarından yalnızlığa düştüler, agresif ve şiddet eğilimliydiler ve mutluluğu bir türlü yakalayamadılar.
Genç bireyler arasında vuku bulan şiddet olayları, alay etme, muhatabı küçük düşürme ve cezalandırma şeklinde ortaya çıkan zorbalık, bir güç gösterimi bu çocukların kendilerini kaba kuvvet üzerinden ispat etme çabalarının bir sonucu olarak görüldü. Onlar bu tavırlarının kendilerini düşüreceğinin, itibarsızlaştıracağının bilincine varamadılar, kaba kuvveti güç olarak algıladılar ve şiddete meylettiler.
Gençlik mevsimine geçerken elbette hepimiz duygusal dalgalanmalar yaşadık, erişkinlerin dünyasına uyum sağlamakta epey güçlük çektik ancak geleneksel kültürün etkilerini taşıyan bizler doğar doğmaz şahsımıza tahsis edilmiş ıssız odalara hapsedilmedik, aile fertlerinin sıcaklığını soluyarak büyüdük ve iki önemli sorumluluğa sahip olduk: Aileye destek olmak ve kardeşlerimize abilik ya da ablalık yapmak… Büyük kardeşlerimizin küçülen giysilerini severek kullandık, yemeği kardeşlerimizle aynı tabaktan yedik, birlikte oyunlar oynadık ve insani ilişkilerin merkezinde paylaşım olduğunu burada öğrendik.
Bizler sevgiyi ve paylaşımı kardeşlerimizle kurduğumuz bağ sayesinde öğrendik ve paylaşmanın bir kayıp değil zenginlik olduğunu benimsedik. Belki çok şeye sahip değildik ancak şikayet etmez, şükrederdik.
Kardeşler arası ilişkiler insanı geliştirir, olgunlaştırır ve sosyal alana uyumunu kolaylaştırır.
Kardeşiniz için birçok şeyden vaz geçersiniz, sahip olduğunuz her şeyde onun hak sahibi olduğuna inanır ve bencilleşmeye fırsat vermezsiniz. Zira kardeşiniz sizin için önemli bir kişidir, elinizdeki ekmeği ona uzatırken sevginin para ile ölçülemeyeceğini hisseder ve tarifsiz bir mutluluk yaşarsınız. Kardeşinizle kurduğunuz bağ, kalbinizi yumuşatmıştır, şartlar ne olursa olsun şiddete meyletmez, şahısların duygu ve düşüncelerini olgunlukla karşılarsınız. Dış dünyada akranlarınızla karşılaştığınızda içinizde büyüttüğünüz kardeşlik duygularınız canlanıverir ve onlara şefkatle bakar, ihtiyaç hasıl olduğunda elinizi severek uzatırsınız. Öz kardeşinizle kurduğunuz bağ ve onunla birlikte büyüttüğünüz sevgi hayatınızın her alanında hissedilmektedir. Ve siz o sevgiyi bütün akranlarınızla paylaşabilmekte ve hiç kaçınmadan onlara elinizi uzatabilmektesinizdir. Zira kardeş olmak bütün kardeşleri kucaklayabilmektir ki, Z kuşağı sakinlerinin bunu anlamaları pek mümkün değil.
Seküler kültüre evrilen toplumumuzda gençlerin hayallerini maddi güç üzerine kurduklarını ve güçlerini ispat etmek için akranlarına fiziki ve duygusal şiddet uyguladıklarını görmekteyiz. Akran zorbalığı olarak değerlendirilen bu sorunun çözümü için gençler destek alıyor, eğitim çalışmalarına katılıyor ve vicdani hassasiyetlerinin gelişimi için destekleniyorlar. Ancak binanın temeli sağlam olmadığı için örülen tuğlalar yıkılıyor ve şiddet her geçen gün biraz daha artıyor.
Tahminim odur ki yakın gelecekte aileler çocuklarının insanlaşması ve erdem ve faziletler ekseninde yaşayabilmeleri için birçok şeyden vazgeçecekler ama bunun için vakit çok geç olabilir…
Fatma Tuncer.