Merhamet Kadına da Erkeğe de Yakışır
Kadın cinayetlerini önlemeye yönelik yapılan çalışmalar ne yazık ki kayda değer bir çözüm getiremedi ve hemen her dakika bir kadının katliam haberi ile karşılaşıyoruz. Katiller tahmin ettiğiniz gibi kitaplarla tanışıklığı olmayan kesimden çıkmıyor, üniversite tahsili almış, mevkii sahibi caniler, ellerindeki kan damlaları ile sokaklarımızda dolaşıyorlar.
Cani kurbanını katlediyor ve yaşanan vahim olay yazılı ve görsel basında genişçe yer alıyor, tartışılıyor, çözüm önerileri üzerinde duruluyor ancak alınan önlemler şiddeti durdurmaya yetmiyor. Katillerin cesaretleri gün geçtikçe daha da artıyor ve kadınlar evlerinde, iş ortamında, caddelerde, sokaklarda katlediliyor. Peki, nasıl oluyor da merhameti üst bir değer olarak sunan bir dinin müntesipleri kucaklarında katiller yetiştirebiliyorlar? Sorun nerede başlıyor ve nerede bitiyor?
Kabul etmeliyiz ki, erkek çocuklarımızı yetiştirirken dinin bize sunduğu metottan değil cehaletten beslenen alışkanlıkları kullanıp, çocuğumuza şiddeti bir güç olarak aktarıyoruz.
Erkekler ağlamaz, erkek adam yıkılmaz, erkek dediğin kişi boyun eğmez gibi söylemlerimizle çocukların merhamet duygularının gelişimine fırsat vermiyor ve kalplerini katılaştırıyoruz. Dinimiz merhameti üst bir değer olarak sunar ve bu konuda cinsiyet ayrımına gitmez, doğrudan insana hitap eder. Merhamet insana yakışan ve onun insan yanını besleyen güçlü bir değerdir çünkü… Ve bu değer çocuklara aile ortamında aktarılmalıdır.
Kadın potansiyel olarak anneliğe uygun şekilde yaratılmıştır ancak çocuğun sorumluluğu noktasında baba da aynı şekilde sürece dâhil olmalıdır.
Nitekim çocuğu hayata hazırlarken işbirliği halinde olan ebeveynler merhamet değerini doğal yollardan çocuğa aktarır ve kalıcı hale gelmesini sağlarlar. Her ne kadar anne-baba çocuğu eğiten ve terbiye eden konumunda olsalar da kendileri de bu süreçte büyük kazanımlar elde eder ve merhameti paylaşırlar.
Hz. Peygamber, kişiler arası ilişkileri ayakta tutan adalet ve merhamet değerlerine kuvvetle vurgu yapar ve çocukların şahsiyetlerini inşa ederken bu değerlerin merkeze alınmasını tavsiye eder. Ancak ne yazık ki insanlarımız kız çocuklarının potansiyel olarak taşıdığı analık vasfını dile getirirken, erkek çocukları kaba kuvvete yönlendirir ve onların fıtratlarında mevcut olan şefkatin gelişmesine fırsat vermezler. Merhameti bir zayıflık olarak görür ve erkek kavramı ile yan yana getirmek istemezler. Merhameti olmayan bir erkek türü kimin için ne ifade edebilir ki? İnsansınız… Bir mikropla, bir afetle, bir esinti ile dahi başa çıkabilecek gücünüz yok… Acizsiniz…
Unutmayın merhamet sizi zayıf bırakmaz aksine güçlendirir… Merhamet taşlaşmış kalpleri yumuşatacak ve şiddeti ortadan kaldıracak kadar güçlü bir değerdir… Eğer kalplere ekilen merhamet yeşermişse siz o toplumda kendinizi güvende hissedersiniz. Siz o toplumda kapılarınızı anahtar takmaz, güvenlik kameralarına ihtiyaç hissetmez ve yan yana yürüdüğünüz insanlardan kuşku duymazsınız.
Geleneksel toplumlarda çocukların eğitimi ile ağırlıklı olarak anneler ilgilenirdi babalar ise çocukla kurulacak bağın getirdiği kazanımlardan mahrum kalır ve seslerini yükselterek onları kontrol altında tutmaya çalışırlardı. O yüzden orta yaş üzerinde yer alan birçok kişi babaları ile bağ kuramamaktan şikâyet eder ve o boşluğu doldurmaya çalışırlar. Günümüzde ise çocuklar sadece babadan değil anneden de mahrum kalıyorlar.
Anne sabahın erken saatinde çocuğunu bakıcıya bırakıp işe gidiyor ve çocuk bakıcının inisiyatifine terk ediliyor. Ebeveynlerinin boş bıraktığı alanı sosyal medya ile doldurmaya çalışan çocuklarda empati ve merhamet duygusu gelişmiyor ve anne-baba bir süre sonra çocukla başa çıkamaz hale geliyorlar.
Buna bir de erkek çocuklara atfedilen çarpık anlayış eklenince diplomalı katillerin sayıları hızla artıyor ve katiller avlarının peşinde koşturmaya devam ediyorlar.
Kadın cinayetleri ile ilgili yapılan çalışmalarda güvenlik önlemlerine ağırlık verildiğini görmekteyiz. Ancak bu çalışmalar katilleri durduramıyor ve şiddet sokaklarımıza kadar taşıyor. Peki, ne yapabiliriz? Ağır kişilik bozukluğuna müptela olan katillerin ilk evvela tedavi edilmeleri ve ahlâk ve maneviyat ekseninde köklü bir eğitime tabi tutulmaları gerekir. Sorunun çözümü noktasında iç desteğin dış destekten daha etkili ve kalıcı olacağını göz ardı etmemek gerekir.
Fatma Tuncer.