MUTLULUĞU UZAKTA ARAMAYIN
Karşılaştığımız iki kişiden biri mutsuzluktan, hayattan keyif alamamaktan ve anlam boşluğundan şikâyet ediyor. Öyle ki mutluluk adeta yaşamsal bir öğe, birincil ihtiyaç olarak aktarılıyor. Fakat kimse mutluluğun nereden çağıldadığını, nereden ve nasıl üretildiğini sorgulamıyor. Mutlulukla geçici hazzı ayırt edemeyen fertler ellerindeki elma şekerinin mutluluk için kâfi olabileceğini düşünüyor ve bir ömür bunun peşinde koşuyorlar. Fakat ne kalıcı bir mutluluğa ulaşabilir ne de ruhlarını teskin edebiliyorlar.
Ruh hekimleri ve terapistler mutluluk arayışı içinde olan hastalarına tavsiyelerde bulunuyorlar. Mutluluğu saplantı haline getiren fertler ise bu tavsiyelere uyuyor, alışverişler yapıyor, tatile çıkıyor, gönlünce eğleniyor, dünya turuna çıkıyorlar. Fakat onlar peşinde koştukça mutluluk denilen şey kendilerinden uzaklaşıyor.
İnsanoğlu nedense yakınındakinin kıymetini bilmez, bilemez, aradığı şeyin çok ötelerde olduğunu düşünür. Oysa kıymetli olan şey kişinin göğsünde, benliğinde bir nefes kadar yakınındadır. Mutluluk ve huzuru ötelerde arayan insan göğsünde barınan imanı ve oradan çağıldayan huzuru göremez. Mutluluğun uzağında olduğunu zanneder oysa mutluluk onun benliğinin çekirdeğindedir ve burada filizlenmeyi beklemektedir.
Ruh hekimleri mutluluğa ulaşabilmek için şu değerlere sahip olmanın gerekli olduğunu vurguluyorlar. Bunlar; olumlu düşünmek, seyahat etmek, egzersiz yapmak, olumlu arkadaşlar edinmek, fobiler edinmek vb… İnsanlar bu tavsiyeleri dikkate alarak yaşamlarında bazı değişiklikler yapıyor ve umutla bekliyorlar. Fakat ne istedikleri mutluluğa ulaşabiliyor ne de iç huzurunu yakalayabiliyorlar. Zira mutluluk onların tasavvur ettikleri gibi dünya kökenli bir şey değil ahiret kökenli bir değerdir. O nedenle iman, teslimiyet ve tevekkül olmadan mutlulukla tanışma şansımız olamaz. Tamam, hekimin verdiği tavsiyelerde elbette mutluluğa dair kırıntılar mevcuttur ancak iman olmadığı sürece mutluluğun kalıcı hale gelmesi mümkün olamaz.
Farz edin ki, olumlu arkadaşlar edindiniz, sportif faaliyetlere katıldınız, seyahat yaptınız, fobilerinizi geliştirme fırsatı buldunuz peki bu eylemlerden aldığınız haz ne kadar devam edebilir? Eğer siz yaptığınız her işte Allah’ın rızasını aramaz, onun yüceliğini tefekkür etmez ve sahip olduğunuz imkânların farkına varıp şükretmezseniz aldığınız o geçici haz bir nefeste kaybolup gidecektir. Paranın her şeyi çözebileceğine mi inanıyorsunuz? İman olmadan huzur ve mutluluğa ulaşabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Sevdiğinizi onun rızası için sevmedikçe, hayatınızdan çıkardığınızı onun rızası için çıkarmadıkça gerçek huzura ulaşabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Yanılıyorsunuz…
Allah’a kuvvetli bir bağ ile bağlanmamışsanız, yaşadığınız küçük engeller karşısında dahi sarsılır ve yere saplanırsınız. Bizim zaaflarımızı bilen Rabbimiz şöyle buyurur: “Şayet müminler iseniz sadece Allah’a tevekkül edin…” (Maide, 23).
Mutluluk elbette yemek içmek gibi temel gereksinimlerimizden biri. Ancak hayatımızda köklü bir değişime gitmediğimiz sürece mutluluğa ulaşma şansımız yok. Bunu baştan kabul etmeliyiz.
Fatma Tuncer.