Sabır Katlanmak Değildir
Sevgi ve özgürlük gibi sabır kavramı da içi boşaltılan ve kurban edilen değerlerimiz arasında yer alıyor. Bilirsiniz; insanlar biriktirdikleri asırlık kırgınlıkları, baskı ve dayatmaları, şiddete karşı gösterdikleri tahammülü sabır olarak yorumlayıp kendilerini avutur ve patlama noktasına gelirler.
Oysa sabır sanıldığı gibi hiçbir çare aramayıp tepkisiz kalmak, tahammül göstermek ve patlamaya hazır hale gelmek değildir. Sabır, düştükten sonra doğrulabilmek için çözüm yolları aramak, çaba göstermek ve sonucu beklemektir.
Her şartta ve her ortamda aktif ve dinamik bir süreçtir sabır. Katlanmak, tahammül göstermek ise acıyı biriktirmek, duyguları bastırmak ve çözüm için hiçbir çaba göstermeyip çaresizliğe teslim olmaktır. Tahammül göstermek pasif bir süreçtir dolayısıyla kişinin dayanma gücünü tüketir ve onu patlama noktasına getirir.
Sabır imandan beslenir ve çekirdeğinde çaba, azim ve teslimiyet gibi güçlü dinamikleri barındırır, bu yönüyle tahammül göstermekten, katlanmaktan ayrılır. Katlanmak ise kişinin sırtında biriktirdiği kemikleşmiş bir yüktür ve zamanla şiddete, nefrete ve öfkeye dönüşür. Katlanmak kişinin hiçbir çıkar yol bulamayacağına inanıp yaşadığı zorluklara boyun eğmesidir ki bu zamanla kişiyi edilgen bir varlığa dönüştürmekte ve ümitsizliğe sürüklemektedir. Her insanın kuyuya düşme ihtimali vardır ancak sabreden kişi kuyudan çıkabileceğine dair ümit taşır ve harekete geçer.
Sabır umutla kardeştir ve insanı zayıf bırakmaz aksine güçlendirir ve dirençli kılar.
Sabır bir güçtür, katlanmak ise bir yüktür ve sırtındaki bu ağır yükü taşımaya devam eden kişi patlama noktasına geldiğinde kendisine ve yakınlarına zarar vermeye başlar. Kişi bu noktada sabır zannettiği şeyin kendisini şiddete hazırlayan bir süreç olduğunu fark eder fakat takati kalmamış ve işin içinden çıkamaz hale gelmiştir.
Sabra tutunmak yerine katlanmayı tercih eden insan tedirgindir, biriktirdiği yükün nelere mal olacağının farkında değildir ve sürekli korku halindedir. Kişi bütün çarelerin tükendiğine inanmakta ve kendisini olayların akışına bırakarak sonucu beklemektedir. Ölümü bekleyen bir hasta gibidir, kurban olmayı tercih etmiş ve kendisine el uzatmaktan şiddetle kaçınmıştır.
Sabır pasiflik, edilgenlik, eylemsizlik ve acizlik değildir aksine kişiyi harekete geçiren aktif ve dinamik bir güçtür.
Katlanmak, tahammül göstermek ise pasif bir süreçtir ve şiddete meyyaldir. Hayatın getirdiği güçlüklerle başa çıkabilmek için ilk evvela sabırla katlanmak arasındaki bu keskin çizginin farkına varmak ve sabrın gücünden faydalanmak gerekir. Sabır türlü türlü imtihanlara gebe olan dünya hayatında tutunabileceğimiz en etkin güçtür, bunun farkına varmak ve doğru şekilde kullanmak zorundayız.
Fatma Tuncer.