Sevgi Paylaşmaktır
Resulullahın, “Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olmazsınız” ifadesinin hayatımızdaki tezahürlerini düşündüm. Kendimiz için neyi isteriz sahi?
Sevilmek, saygıya layık olduğumuzu bilmek isteriz değil mi? Kişiliğimize, değerlerimize ve haklarımıza riayet edilmesini isteriz. Fani dünyada ve ebedi âlemde bizi mutlu kılacak değerlere tutunmak ve bu değerler ekseninde yaşamak isteriz…
Arkamızdan konuşulmasından hoşlanmayız, ihtiyaçlarımızın tedarik edilmesini isteriz. Tamam da bunları kardeşiniz için de arzu etmedikçe gerçek mümin olmazsınız diyor Resulullah… O halde bütün bunları mümin kardeşlerimiz için de temenni etmemiz gerekmez mi? Burada neyi tavsiye etmişti Hz. Peygamber? Onun şefkat ve paylaşımı içeren ifadesini anlayabilmemiz için insanlarla ilişkilerini neyin üzerine temellendirdiğini doğru şekilde kavramış olmamız gerekir. Nitekim Resulullahın insanlarla ilişkilerini dikkate aldığımızda bu ifadenin sadece zarar verici davranışlardan uzak kalmamız anlamı taşımadığını görebiliriz. Kimseye zararım dokunmaz fakat kimin neye ihtiyacı var bununla da ilgilenmem, insanların ne iyi halleriyle ne de kötü halleriyle alakadar olurum diyemeyiz. Zira bütün hayatını insanlığa hizmet için adayan Resulullah, Müslümanları bir elin parmaklarına benzetmiştir.
Kendimiz için istediğimizi kardeşimiz için de istemeliyiz ancak bu yaklaşım aynı zamanda kendimiz için istemediğimizi kardeşimiz için de istemememiz gerektiğini ifade ediyor. Nasıl ki, incinmekten, rencide olmaktan kaçınıyorsak aynı şekilde bu davranışları sergilemekten de kaçınacağız. Bir elin parmakları gibiysek eğer acılarımız da neşelerimiz de müşterek olmalıdır.
Hz. Peygamber, “Kim bir kardeşinin sıkıntısını giderirse kıyamet günü de Allah o kişinin sıkıntısını giderir” buyurmakta ve bencilliğe karşı paylaşımı tavsiye etmektedir. Nitekim insanların ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmak ve el uzatmak bencilliği ortadan kaldırır ve kardeşlik ilişkilerini güçlendirir. Resulullah bu konuda sadece tavsiyelerde bulunmamış yaşantısıyla bizlere yol ve yön göstermiştir.
Çevremizde suya sabuna dokunmayan, zararsız, hakkaniyet noktasında titiz davranan birçok insan vardır ancak bu kadarla iktifa etmek ne yazık ki insanı zamanla bencilliğe ve duyarsızlaşmaya götürüyor. İnsanlara zarar verici davranışlardan kaçınan kişilerin bunun yanında kendileri için istediklerini diğer insanlar için de istemek gibi bir sorumlulukları vardır, olmalıdır da. Fakat günümüzde görmekteyiz ki, insanlar bana dokunmayan yılan bir bin yaşasın tavrı ile hareket edip kabuklarına çekiliyorlar. Oysa bugün kendilerine dokunmayan o yılan yarın kapılarında bitecektir bu bir gerçek.
İnsanlık ailesinin bir ferdiyiz ve doğal olarak müşterek ihtiyaçlara sahibiz. Ekmeğe, suya, bilgiye ve sevgiye uzanırken ferdi olduğumuz insanlık ailesini düşünmek ve elde ettiğimiz her şeyde diğerlerinin de haklarının olduğunu kabul etmek zorundayız. Paylaşım insan ilişkilerinin olmazsa olmazlarındandır ve fıtrata uygundur. Sahip olduğu imkânlarını paylaşan kişi aslında kaybetmez kazanır ve güç elde eder. Yani ekmeğini, aşını, sevgisini, ilgisini, desteğini, bilgisini, vaktini, emeğini severek paylaşabilen insan aslında güçlü ve zengindir.
Fatma Tuncer.