Umudu Yeniden Kuşanabilirsiniz
Son dönemlerde dizilerde ruhsal rahatsızlıklara çok fazla yer verildiğini ve bu rahatsızlıkların bireylerin çocukluk öyküsüyle ilişkilendirildiğini görmekteyiz. Dizi karakterlerinin insanlarımız üzerinde bıraktığı etkileşim ve özdeşim duygusu toplumun bu tür sorunlara ne kadar aşina olduğunu gösteriyor. Zira seküler kültürün hayatlarımızı istila etmesi, manevi değerlerin zayıflaması, ekonomik ve sosyal sorunların artması ruhsal rahatsızlıklara sebebiyet verdi ve insanlar doğal olarak bu sorunları romanların, hikâyelerin, filmlerin baş konusu olarak ele almaya başladılar. Ancak sorunlar kişilerin çocukluk öyküsüyle ilişkilendirilirken, bu kritik dönemde oluşan yarayı iyileştirmek için kişinin kendi çabasının da önemli olduğu gerçeği hep göz ardı edildi. Görmekteyiz ki, sorunlar titizlikle analiz ediliyor ve her şey kişinin çocukluk döneminde yaşadığı şiddet ve sevgi yoksunluğu ile ilişkilendiriliyor. Bu durum kişinin yarasını iyileştirmek için gösterebileceği direnci kırıyor ve ona sevgi eksikliğinden dolayı böyle davranıyorsun bunu da ancak yardım alarak ortadan kaldırabilirsin mesajı veriliyor. Oysa bu süreçte kişinin kendisine yapabileceği yardımın da büyük önemi var.
Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, sevgiden mahrum bırakılmak, yıkıcı tavırlara maruz kalmak elbette iç dünyamızda onarılması güç yaraların, patolojik kalıpların oluşmasına neden olur. Bu nedenle anne-babanın Allah’ın bahşettiği şefkati çocuklarına cömertçe sunmaları ve onların ihtiyaçlarının sadece ekmekle sınırlandırmayıp sevginin de önemli olduğunu kavramaları gerekir. Ancak hayatta her şey beklentilerimize uygun olmayacaktır ve duyguları örselenmiş, benliklerinde derin yaralar açılmış çocuklar istemesek de olacaktır ve yaralarını sarmak için çare arayacaklardır. Kişi yarasını kendi imkânları ile saramadığında elbette bir ruh hekimine gidip destek almalı ve hayatına yeni bir sayfa açabilmelidir. Ancak bu kişinin sahip olduğu imkânları kullanarak yarasını iyileştirme çabasını köreltmemeli aksine desteklemelidir.
Orta yaşın üstünde yer alan birçok kişinin, sevgisiz büyüdüm, hiç sevgi görmedim deyip dibe vurduklarına ve düştükleri çukurdan çıkabilme ümitlerini tamamen kaybettiklerine şahit oldum. Kanatlarının kırıldığına ve artık uçma şanslarının olmadığına inanmışlardı eğer bu inançlarını kırabilmiş olsalardı öyle sanıyorum ki ufuklara doğru yol alacak ve hedeflere ulaşacaklardı. Ama yenilgiyi kabullenmiş ve kendilerini ancak bir başkasının kurtarabileceğine inanmışlardı.
Fatma Tuncer.