UMUDUNUZ VARSA KAPILAR AÇILIR
Hayatımızı dinamik tutan iki önemli değer vardır. İman ve umut… İnancınız varsa, ufukların ötesine geçebilen bir de umudunuz var demektir. Korkularınız vardır gerçi, Allah’ın rızasını kaybetmekten ve hataya düşmekten korkarsınız. Fakat ne zaman düşseniz tutunabileceğiniz bir umudunuz mutlaka vardır ve düştüğünüz yerden kalkıp yola revan olursunuz.
Elinizden hiç bırakmadığınız bir baston gibidir umut… Zira hayatın inişli çıkışlı yolları vardır… Eğer umudunuz ve mücadeleniz olmasaydı bu engelli yolları nasıl aşacaktınız? Bir mayın tarlasında yürümek gibidir hayat… Yürürken hiç beklenmedik engellerin, irili ufaklı çakıl taşlarının, keskin dişli dikenlerin arasından geçer ve kâh düşer kâh kalkarsınız. Çünkü yükünüz umuttur, yükünüz sevgidir, yükünüz sabırdır…
Acı ile neşe arasında geçen ömrünüz bir kayıplar ülkesi gibidir. Sevgi ile bağlandığınız nesnelerin çoğunu kaybedersiniz. Bize ait deyip yapıştığınız ne varsa kayıp gider avuçlarınızdan. Geriye kalan tek şey ise inandığınız değerler ve tutunduğunuz umuttur. Umudun kanatlarına sımsıkı yapışır ve sevgiye doğru koşarsınız. Umuda açılan kapıları zorlarken yalnızca Allah’a güvenir ve ondan yardım istersiniz. Onun yardımı ile açılmaz zannettiğiniz bütün kapılar açılır ve sessizce yol almaya başlarsınız.
“Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu nasip eder. Ve onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim Allah’a dayanıp güvenirse O ona yeter” (Tala, 2, 3).
“Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir” (Ahkaf, 13).
Maslow meşhur hiyerarşisinde insanın temel ihtiyaçlarından birinin de güvenlik olduğunu ifade eder. Sahip olduğumuz imkânlar ne olursa olsun kendimizi güvende hissetmiyorsak kalıcı bir huzur ve sükûnet elde edemeyiz. Nitekim bugün insanlarımız maddi anlamda istedikleri her şeye kolay yoldan ulaşabiliyorlar. Teknolojiyi istedikleri gibi kullanabiliyor ve bir yerden bir yere kısa sürede ulaşabiliyorlar. Fakat her türlü imkâna sahip olan insanlar kalabalık caddelerde, korunaklı evlerinde ve hayatın tüm safhalarında bir güvenlik sorunu yaşıyorlar. Kendi türü ile imtihan edilen insan bir korku yumağının içinde yer alıyor. Fakat iman, tevekkül ve teslimiyetle yola revan olanlar yüce Yaratıcıya yöneliyor ve umutlarını hiç kaybetmiyorlar. Çünkü acının en yoğun olduğu noktada da, karanlığın bağrında da, şiddet ve işgallerin yaşandığı şehirlerde de umut her vardır. Ve umut böyle durumlarda fertlerin dayanma gücünü arttırıp onları yaratıcılarına yakınlaştırıyor.
Umutla korku arasında yürüyen yolcularız aslında. Korkularımız adımlarımızı daha emin atmamızı sağlarken, umutlarımız yaşadığımız kaygı ve endişeyi tedavi ediyor. Ne zaman bir korkuya maruz kalsak umuttan bir kırıntı belirir ve biz bu kırıntılara tutunarak yola devam ederiz. Çünkü şuna yürekten inanıyoruz: Allah var ümitsizlik yok, Allah var hüzün yok, Allah var korku yok.
Fatma Tuncer.