ZÜHD - DÜNYADAN ELİNİN ETEĞİNİ ÇEKMEK DEĞİLDİR
Züht, kişinin dünyadan elini eteğini çekmesi değildir aksine dünyayı ebedi saadete ulaşmada bir vasıta olarak görüp değerlendirebilmesidir. Yani züht, kişinin ne dünyanın büyüsüne kapılıp ifrata kaçmasıdır ne de dünyadan elini eteğini çekip hayatla bağlarını koparmasıdır. Züht, ferdin yaşamın normal sınırlar dahilinde ve İslam üzere sürdürebilmesidir.
Müslüman halkların en büyük sorunu İslam’ı asıl kaynağından öğrenmeyip, din adına iktisap ettikleri kişileri körü körüne taklit etmeleri ve bu kişileri Resulullahın önünde tutmalarıdır. Eğer öyle olmasaydı bugün İslam coğrafyası parçalanmalara ve işgallere maruz kalmazdı. Eğer öyle olmasaydı Müslümanlar birbirlerine düşüp düşmana yol açmazlardı.
Resulullah zulüm nerede vuku bulursa bulsun ya da kime yapılırsa yapılsın her zaman karşısında olmuş ve ümmetine adaleti tesis etmeleri noktasında sorumluluklar yüklemiştir. Bugün onun yolunu takip ettiklerini iddia eden hacı hocalar ise seslerini sadece menfaatlerine zarar dokunduğunda yükseltebiliyorlar.
Resulullah iman, amel, ilim ve cihadı bir arada tutmuş ve bu değerleri birbirinden ayırmamıştır. Bugün kitleleri peşinde sürükleyen sözde hocalar ise Cihadı bir aşırılık olarak görüyor ve peşlerinde sürükledikleri kişileri uysal birer koyuna çeviriyorlar. Koyunlaşmak demek haksızlığa karşı duyarsızlaşmak ve edilgen bir varlığa dönüşmek demektir. İlmi derinlik, şuur ve cihat ruhundan uzak olan bu kişiler İslam’a büyük zarar vermekteler. Zira İslam onların anladığı gibi ota suya dokunmayan pasif bir inanç değil hayatın her alanına her zerresine hakim olan ve dengeyi sağlayan hak bir dindir. İslam aynı zamanda bir ilimdir ve bilgi sahibi olmadan sorumluluklarımızın ne olduğunu kavrayamayız. Bu nedenle intisap ettiğimiz hocalardan önce Allah’ın kitabıyla ve Resulü ile tanışıp doğru adımlar atmalıyız.
Resulullah hayatının merkezine namazı koymuştu, bunun yanında zikir, tefekkür ve ilmi çalışmalarla namazını güzelleştirir ve namazı yaşardı… Kalan vakitlerde sosyal sorunlarla ilgilenir, ilmi çalışmalar yapar, ailesi ile vakit geçirir ve hayatının her anını İslam üzere yaşamaya gayret gösterirdi. Fakat gerektiğinde cihada çıkar ve hakkın ikamesi için karar almaktan kaçınmazdı.
Resulullah dünyaya hiçbir şekilde itibar etmemiş ancak ahiret kazancının devşirildiği mekan olarak görüp önemsemiştir. O, “Bugün ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın” ifadesi ile dünya üzerinde yapılan hayır hasenat ve iyilik hallerinin ahiret için bir kazanç olduğuna işaret etmiştir.
EN DEĞERLİ SÖZ
“Allah’ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedî âhiret yurdunu mâmur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacına yetecek kadarını sakla). Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et, sakın ülkede nizamı bozma peşinde olma! Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez” (Kasas, 28/77),
Fatma Tuncer.