Meyvenin ve ekinin uşru - ZEKATI
Zenginler uşurlarını, İmâm-ı a'zam hazretlerine göre vermelidir.
Sual: Toprak mahsullerinin zekâtını verirken, bunları topladıktan sonra mı vermeli yoksa toplamadan olgunlaşınca da verilebilr mi?
Cevap: Bu konuda İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Meyvenin ve ekinin uşru, İmâm-ı a'zama ve İmâm-ı Züfer'e göre, bitki üzerinde meydana geldikleri ve çürümekten emin oldukları zaman farz olur. Toplanacak hâle gelmese de, faydalanılacak, yenecek hâle gelince uşrunu vermek farz olur. İmâm-ı Ebu Yusuf'a göre olgunlaşınca, toplamadan önce farz olur.
İmâm-ı Muhammed'e göre ise, hasattan sonra, yani hepsini toplayınca farz olur.
Hasattan önce, yerinden koparıp yemesi veya başkasına yedirmesi caizdir. Fakat, İmâm-ı a'zama göre, bunun uşrunu da sonra verir. İki imâma göre, bunun uşrunu vermesi lazım olmaz. Fakat, mahsulün beş vesk olması için, bu da hesaba katılır. Olgunlaştıktan sonra koparmış ise, İmâm-ı Muhammed'e göre, yine uşrunu vermek lazım olmaz. Hepsini topladıktan sonra telef olanın ve çalınanın uşrunu vermek lazım olmaz.”
Fakir olanlar, uşurlarını iki imâma yani İmâm-ı Ebu Yusuf ve İmâm-ı Züfer hazretlerine göre hesap edip verir. Zenginler ise, İmâm-ı a'zam hazretlerine göre vermelidir.
Sual: Selamlaşırken birbirine karşı eğilmek ve kucaklaşmak dinen uygun olur mu?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Berîkada deniyor ki:
“Selam verirken ve selam alırken eğilmek günahtır. Hadis-i şerifte; (Karşılaştığınız zaman, birbirinize eğilmeyiniz, kucaklaşmayınız!) buyuruldu. Allahü teâlâdan başkası için rüku ve secde yapmak haramdır.”
İbni Nüceym Zeyneddîn Mısrî hazretleri Segâir ve Kebâir kitabında; “El ile selam vermek günahtır” buyuruyor. İsmail Sivâsî hazretleri, bunu açıklarken;
“Çünkü, el ile selam vermek, kâfirlerin âdetidir” buyurmaktadır.
Sual: Hazret-i Ebu Bekir'e niçin 'Atik' ve 'Sıddîk' denmektedir ve bunların anlamı nedir?
Cevap: Hazret-i Ebu Bekr'in lakaplarında biri, Atîk'tir. Bunun sebebi, Resulullah efendimiz, hazret-i Ebu Bekr'in yüzlerine bakarak;
(Bu, Cehennem ateşinden atîktir) buyurmuşlardır. Yani, Allahü teâlânın narından, ateşinden azatlı kuludur, demektir. Hazret-i Ebu Bekir, bundan sonra, bu lakab ile şöhret bulmuştur. Bir lakabı da Sıddîk'tır.
Sıddîk, çok fazla inançlı demektir. Resullullah efendimizi tasdik ettiği için, bu isim verilmiştir.