İSLAMDA RESİM, SURET VE FOTOĞRAFLARIN HÜKMÜ
Yüce dinimiz İslâm, putperestlikle büyük bir mücadele vermiş ve bir daha putperestlik zuhûr etmesin diye, daha çok üç boyutu olan -yani uzunluğu, eni, kalınlığı olan ve olmayan yapılmış sûret- canlı varlıkların taştan, ağaçtan, alçı ve benzeri herhangi bir maddeden yapılmasını da haram kılmıştır. Ancak kağıt ve benzeri bir cisim üzerine çizilip yapılan resim ve sûretler ise müstehcen olmadığı ve tabulaştırma niyeti olmadığı taktirde, üç boyutu olan canlıların şekil ve sûretlerinden ayrılmıştır.
Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) bir seferden dönmüştü. (O yokken) ben, yüklüğün önüne, üzerinde resimler bulunan bir bez (perde) çekmiştim. Rasûlullah perdeyi görünce, çekip attı, (öfkeden) yüzü de renklenmişti. "Ey Âişe!" buyurdular, "Bil ki, kıyamet günü insanların en çok azap görecek olanı Allah'ın yarattıklarını taklit edenlerdir." Hz. Âişe (r.anhâ) devamla: "Biz o bezi kestik, bir veya iki minder yaptık." demiştir.(1)
Bu hadîs-i şerîf, duvara asılı olduğu takdirde haram olan resmin minder yüzü yapılarak yere atılması halinde kullanılabileceğini ifade etmektedir.
İbn-u Hacer bu hususla ilgili mevzûu şöyle özetler: Ulemâ bu hadisle istidlâl ederek şu hükme vardı: "Gölgesi olmayan tasvirler edinmek câizdir, ancak bunun hürmet ifade etmeyecek şekilde kullanılması gerekir. Yastık, minder yüzü gibi yere atılan, üzerine basılan eşya üzerinde olması şarttır." Nevevî, bu hükmün cumhûrun görüşü olduğunu, Sahâbe, ve Tâbiîn'in ekseriyetinin bu kanaate vardıklarını, Süfyân-ı Sevrî, İmam Mâlik, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî gibi müçtehit imamların da bu görüşü benimsediklerini belirtir.
Ancak duvar üzerine asılmaları, elbisede veya sarıkta yer almaları halinde gölgeli, gölgesiz olması arasında fark gözetilmeden haram denmiştir. Çünkü bu hâllerde o tasvirlere (resimlere) hürmet manası hakimdir.
İbn-i Abbas (r.a.)'in anlattığına göre: Kendisine bir adam gelip; "Ben ressamım, şu resimleri yaptım. Bana bu hususta fetva ver!" dedi. İbn-i Abbas adama: "Bana yaklaş!" diye emretti. Adam yaklaşınca: "Bana daha da yaklaş!"dedi. Adam daha da yaklaştı. İbn-i Abbas elini başının üzerine koydu ve: "Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i işittim. Şöyle diyordu: 'Bütün tasvirciler (resim yapanlar) ateştedir. Allah ressamın yaptığı her bir resim için bir nefis koyar ve bu ona cehennemde azap verir.' İbn-i Abbas devamla: "İlla da resim yapacaksan ağaç yap, canı olmayan şeyin resmini yap" buyurmuşlardır.(2)
İmam Nevevî bu hususta: "Bu hadis canlıların resminin haram olduğunu, ancak ağaç ve benzeri ruhu olmayan şeylerin resmini yapmanın ve bu yoldan kazanç temin etmenin haram olmadığına delildir." demiştir. İmam Mücâhid, meyveli ağacın resmini yapmayı mekruh addetmiştir.
Tahâvî konumuzla ilgili olarak şunları söyler: "Peygamberimiz (s.a.v)'in İslâmiyet'in ilk yıllarında her türlü put, sûret ve resimleri menetmesinin sebebi; putperestlik üzerinden uzun bir süre geçmemiş olmasıdır. Put ve benzeri şeylere bir daha dönülüp ibadet edilmesin diye put ve ona yol açan her sûret ve resim yasaklanmıştı. Sonra İslâmiyet yayılıp, esasları iyice yerleşip anlaşıldıktan sonra putlar ve benzeri şeyler hakkındaki yasak devam etti; ama bez ve kağıt ya da benzeri şeyler üzerine yapılan resimlere dokunulmadı, bir bakıma serbest bırakıldı. Çünkü artık bu gibi resimlere saygı gösterenler olmazdı."
Çocuk oyuncakları canlı varlıkların şeklinde de olsa buna müsaade edilmiştir. Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemiz anlatıyor: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ya Tebük seferinden ya da Hayber savaşından döndüğünde Hz. Âişe'nin odasına girdi. Odadaki raf üzerindeki perdeyi rüzgar kaldırınca arkasında Hz. Âişe'ye ait oyuncak bebeklerin bulunduğunu gördü. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz sordu:
"- Bunlar nedir yâ Âişe?" Hz. Âişe:
"- Kızlarımdır." diye cevap verdi. Peygamberimiz (s.a.v.) oyuncaklar arasında bir de iki kanatlı bir at oyuncak gördü.
"- Oyuncaklar arasında gördüğüm şu nedir?" diye sordu. Hz. Âişe (r.anhâ):
"- At" diye cevap verdi.
"- Ya şu iki tarafında olanlar nedir?"
"- Kanatlarıdır."
"- İki kanadı olan bir at öyle mi?" diyerek hayretini belirtmek istedi. Bunun üzerine Hz. Âişe (r.anhâ):
"- Süleyman Peygamberin kanatlı hayli atlarının bulunduğunu duymadınız mı?" deyince, Peygamberimiz (s.a.v.) dişleri görünecek şekilde güldü.(3)
Günümüzdeki özel aletlerle çekilen resimlere gelince, bunlar ne Peygamber Efendimiz devrinde, ne de müçtehit imamlar zamanında vardı. Bu bakımdan hükümler daha çok üç boyutlu olan resim ve heykellerle ilgilidir. Ancak günümüzdeki resimleri de kıyas yoluyla bir hükme bağlamışlardır:
Bunlar genellikle üç kısma ayrılır. İki kısmı haram, bir kısmı mubahtır. Tapmak için ve ta'zim etmek için hazırlanan resimlerle, müstehcen sayılanları kesinlikle haramdır. Bir hatıra mahiyetinde çekilip, duvarda değil, belli bir yerde muhafaza edilenler mubahtır. Çünkü bunda ne putperestlik kokusu var, ne de müstehcen bir anlam vardır.(4) Ayrıca bazı âlimler öğretici nitelikte olan resim ve fotoğraflara da cevaz vermişlerdir.
Bu mesele üzerine, Ebû Bekr İbnu'l-Arabî'nin bir özetlemesini, Zürkânî'nin Muvattâ Şerhi'nden aynen iktibas ediyoruz. Der ki: "Suver (sûretler) edinme meselesinin özeti şudur:
A- Sûret (timsal, resim...) eğer (gölge verecek şekilde, heykel nevinden bir) cisimse âlimlerin icmaı ile haramdır.
B- Cisim değil de (resim gibi gölge düşürmeyecek) nakışta ise dört farklı görüş ileri sürülmüştür:
1- Mutlak sûrette câizdir.
2- Mutlak sûrette haramdır.
3- Mutlak olarak olarak câizdir veya değildir denemez, duruma göre hükmedilir. Şöyle ki:
a) Bakılır, eğer resim, tasvir ettiği ruh sahibini (insan veya hayvan) yaşamasına imkan verecek tamlıkta ise haramdır).
b) Eğer başı koparılmışsa (yaşamasına imkan tanımayacak şekilde), yarım olarak tasvir edilmişse câizdir. Bu mevzuda en doğru görüş budur.
4- Resim, hürmet ifade etmeyen bir vaziyette ise yine câizdir. Yere atılıp üzerine basılan halı, kilim, minder üzerindeki resimler gibi. Aksi takdirde hürmet ifade edecek bir vaziyette konmuş ise, mesela duvara asılmış ise câiz değildir, haramdır
Zürkânî şu ilave açıklamayı yapar: "Buradaki zikri geçen icma, çocukların oyuncaklarını istisna eder." İbn-u Abdilber de üçüncü görüşü benimsemiş ve bunu: "Görüşlerin en doğru olanı" diye değerlendirmiş, âlimlerin ekseriyetle bu görüşü benimsediğini belirtmiştir.(5)
------------------------------------------------------------
Kaynaklar:
1. Buhârî, Libâs 91,95.
2. Buhârî, Buyu' 104; Müslim, Libâs 99.
3. Ebû Davûd ve Nesâî rivayet etmiştir.
4. İslâm Fıkhı, c.4, s.148.
5. K.Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c.7, s.66,67.