* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 1  (Okunma sayısı 910 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 1
« : Ağustos 15, 2017, 01:46:59 ÖS »
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR  1

Bir Kuruşa Pazarlık

Hoca merhum, birgün ırmak kenarında dolaşıyormuş. Karşıdan gelen birkaç kişi görüp:

— Böyle sıraya dizilmiş nereye gidiyorsunuz? diye sormuş. Onlar:

— Biz âmâyız. İrmağı geçmek istiyoruz, fakat korkuyoruz. Bizi kim karşıya geçirirse adam başına bir kuruş vereceğiz, demişler.

Hoca bu teklifi kabul edip adamları teker teker karşıya geçirmeye başlamış. Sıra en sonuncusuna geldiğinde de suyun ortasında sırtından düşürmüş ve adam akan suların tesiriyle sürüklenmeye başlamış.

Tabii suya düşen adam:

 ölüyorum, boğuluyorum! diye feryadı basınca, Arkadaşları:

Sen ne yaptın be arkadaş? diye hocaya çıkışmaya başlamışlar. Hoca hiç istifini bozmadan:

 Ne kızıyorsunuz be mübarekler. Siz de bir kuruş noksan para verirsiniz, demiş.

ocanın Vasiyeti

Nasreddin hoca merhum, hayatının sonlarına doğru çoluk-çocuklarına hep:

 Ben ölürsem cenazemi eski-virane bir kabre koyun, diye vasiyet eder, dururmuş.

Hocaya bunun sebebini sorduklarında:

 Neden olacak... Sorgu melekleri geldiği zaman, «Görüyorsunuz mezarım bile eskidi, benim sorgum yapılalı kaç sene oldu» diyeceğim dermiş.

Ramazan Kırkbeş

Hoca merhum, köyün imamı iken Ramazan ayı geldiğinde günleri şaşırmamak için her gün çömleğe bir taş atarmış.

Hocanın bir de küçük kızı varmış. Bu çocuk babasının her gün çömleğe taş attığını görünce, kendisi de tutmuş bir avuç taşı çömleğe doldurmuş.

Ramazanın sonuna doğru gelmişler (yirmi - yirmibeşi olduğu sıralarda) cemaat hocaya:

Ramazanın kaçı? diye sormuşlar.

Eve kadar gidip - geleyim, size Ramazanın kaçı olduğunu söylerim, demiş ve eve gidip taşı saydığında, çömlekten tam 115 taş çıkmış. Hoca düşünmüş-taşınmış... «Ramazanın 115'i dese hepten ayıp olacak kırkbeşi» demeye karar vermiş

Cemaatın yanına gelince:

 Kaçı olmuş hocam? diye sormuşlar. Hoca:

 Kırkbeşi, diye cevap verince. Oradakiler:

İnsaf be hoca. Ramazan kırkbeş olur mu? demişler. Hoca:

Siz bana dua edin, yoksa iş çömlekten çıkan taşa kalsaydı, Ramazanın 115'i olacaktı, demiş.

Hoca Kürsüde

Hoca merhum, ömrünü va'zetmekle geçirdiği cemaatın git-gide bozulduğunu gördükçe çok üzülürmüş. Bir gün yine va'zetmek için kürsüye çıkıp:

 Ey cemaat benim ne söyleyeceğimi biliyor musunuz? demiş. Camidekiler hep bir ağızdan:

 Bilmiyoruz, demişler.

Hocanın buna daha fazla canı sıkılmış ve:

 Mademki bu zamana kadar bir şey öğrenmediniz, bir şey bilmiyorsunuz. Ben size ne söyleyeyim? demiş ve kürsüden inmiş.

Bu sefer cemaat aralarında «Eğer hoca yine aynı soruyu sorarsa biliyoruz diyeceğiz» diye karar almışlar.

Hoca ikinci cuma günü kürsüye çıkıp da:

 Ey cemaat benim ne söyleyeceğimi biliyor musunuz? diye sorunca...

Hep beraber:

 Biliyoruz!, diye bağırmışlar. Hoca:

 Mademki biliyorsunuz, benim konuşmama hiç lüzum yok, deyip kürsüden inmiş.

Bu durum karşısında hoca merhumun va'zını dinlemek istiyen cemaat ne yapacaklarını şaşırmışlar. Bu sefer cemaatın kararı şöyle olmuş:

 Eğer yine sorarsa bazımız biliyoruz, bazımız da bilmiyoruz, diye cevap veririz, demişler.

Hoca yine kürsüye çıkıp sormuş:

 Ey cemaat benim söyliyeceklerimi biliyor musunuz? diye sormuş.

Cemaatın içinden bir kısmı:

 Biliyoruz! diye seslenirken, Bir kısım cemaat da:

 Bilmiyoruz!, demişler. Hocanın işi daha da kolaylaşmış:

öyleyse iş kolay, bilenler bilmeyenlere öğretsin, deyip kürsüden inmiş.

Keramet Kavuktan İse Senin Olsun

Akşehir'de adamın birine bir mektup gelmişti. Adam:

 Bunu okusa okusa hoca okur, diyerek Nasreddin Hoca'ya getirdi.

Hoca merhum, baktı ki mektup Farsça:

 Ben okuyamayacağım, bir okuyan bul, deyip mektubu geri verdi. Adamın suratı asılmıştı:

 Sen nasıl hocasın be!.. Bir mektubu bile okuyamıyorsun. Bir de tutmuş hocayım diye başına sarık sarmışsın, diye söylenmeye başladı.

Hoca baktı ki, adamı susturmak imkânsız, hemen başındaki sarığı çıkardığı gibi adamın başına geçirip:

 Al bakalım, şimdi sen oku!.. Keramet kavukta ise göster kendini, diyerek adamı susturdu.

Tanrı Misafiri

Tembel, ev bark sahibi olmak gibi bir düşüncesi olmayan, nerde akşam orda sabah kabilinden, onun bunun evinde ömür tüketen bir adam varmış. Bu adam bir gece de hocanın kapısını çalmış.

Hoca:

Kim o?, diye sormuş.

Adam:

Benim hocam, Tanrı misafiri, demiş. Hoca işin kolayını bulmuş, adama:

 Gel benimle, deyip arkasına katmış ve caminin kapısına varınca da:

 Buyur arkadaş!.. Sen Tanrı misafirisin, burası da Tanrının evidir, demiş geri dönmüş.

Kazan Öldü

Hocaya bir gün kazan lâzım olmuştu. Gitti komşusundan aldı, fakat verirken kazanla beraber bir de içinde küçük bir tencere verdi. Komşu kazanı alırken:

— Hocam bu içindeki tencere ne oluyor? diye sordu. Hoca:

 Kazan doğurdu komşu, dedi.

Komşu maalmemnuniyetle kabul etti. Aradan zaman geçti, hocaya gene kazan lâzım olup komşusundan aldı. Fakat aradan günler; haftalar geçtiği halde hoca kazanı getirip vermiyordu.

Komşu:

 Hocam bizim kazan ne oldu? diye sordu. Hoca merhum, gayet üzgün bir edâ ile:

 Komşu hiç sorma! Kazan öldü. Bu zamana kadar size söylemeye dilim varmadı, dedi.

Komşu:

 Ne demek hoca? Hiç kazan ölür mü? dediğinde:

 Neden ölmesin? Doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne mi inanmıyorsun? dedi.

Kurdun Kuyruğu Koparsa!...

Hoca merhum, bir gün Mollası İmad'la kurt avına çıkar. Dağda gezerken bir kurt ini bulurlar ve İmad kurt yavrusu yakalamak için ine dalar. Hoca dışarda mağaranın ağzında beklemektedir. Biraz sonra ana kurt gelip ine girer. Ama, tam içeri girerken hoca, İmad'ın başına gelecekleri düşünüp kurdu kuyruğundan yakalar.

Kurt içeri - hoca dışarı asılırken bir toz - duman kaplar ortalığı... İmad içerde tozdan boğulacak gibi olmuştur:

Hocam ne yapıyorsun Allah aşkına? İnin ağzında ne tepinip duruyorsun kendi kendine? diye sorar.

Kurdu tutmakta hayli sıkıntı çeken hoca:

 Kurdun kuyruğu bir koparsa sen o zaman görürsün tozu - dumanı, der.

Merkebe mi, Bana mı?

Komşusu her zaman olduğu gibi, gene bir gün hocadan eşeği ister. Hoca vermek istemediğinden:

 Eşek evde olsaydı maalmemnuniye, ama, maalesef yok, der.

Terslik bu ya, tam bu sırada eşek ahırda uzun uzun anırmaya başlamaz mı?.

Komşu:

Hocam bir de eşek evde yok diyorsun, işte eşek içerde ya!, der.

Hoca sinirli bir halde:

 Sen ne saygısız adamsın be! Benim sözüme inanmıyorsun da bir eşeğin anırmasına mı inanıyorsun? Yazıklar olsun senin gibi adama, diye çıkışır.

Yorgan Gitti, Kavga Bitti

Hoca bir gece uyandı ki kapının önünde birkaç kişi toplanmış kavga ediyorlar.

Hoca:

Hatun ışığı yak da bir bakalım bakayım neymiş bunların derdi? der.

Hanımı:

 Hoca işin mi yok şu kışta - kıyamette, nene gerek senin, dediyse de hoca dinlemez ve sırtına yorganı alıp dışarı çıkar.

Hoca dışarı çıktığı gibi oradakilerden biri sırtındaki yorganı aldığı gibi kaçar. Tabii kalabalık dağılmış, gürültü de kesilmiştir.

Hoca soğuktan titreyerek içeri girer.

Hanımı:

 Neymiş hoca o gürültü? diye sorunca, merhum şu cevabı verir:

 Ne olacak hatun, kavga bizim yorgan içinmiş. Yorgan gitti, kavga bitti.

O Suçunu Bilir

Hocanın bahçesine bir gün bir öküz girmişti. Hoca sırığı kaptığı gibi öküze hücum etti, ama öküz de kaçıp başını kurtardı. Fakat hoca bunu unutmamıştı.

Bir gün aynı öküzü bir arabada koşulu olarak görüp, sopasıyla vurmaya başladı, öküzün sahibi arabanın üstünde şaşırmıştı hocanın hareketine:

 Hocam, öküzü durup dururken niye doğuyorsun?, der. Hocanın cevabı şöyle oldu:

 Senin neden haberin var be cahil!... O suçunu bilir.

Aklı Yoktu Zaten

Dostlarından biri hocaya:

 Sizin hatun aklını kaybetti, der.

Hoca, adama cevap bile vermeden başlar derin derin düşünmeye...

Adam sorar:

 Hoca ne düşünüyorsun öyle?. Hoca cevap verir:

 Ne düşüneyim, bizim hatunun aklı zaten yoktu. Acaba neyi kaybetti diye düşünüyorum.

İnsanların Dağılması

Hocaya sormuşlar:

 Sabah oldu mu insanlar hep bir tarafa gitmez de kimi o tarafa kimi bu tarafa dağılır. Bunun sebebi nedir? demişler.

O şu mânâlı sözü söylemiş:

 İnsanların hepsi bir tarafa gitse, dünyanın dengesi bozulur da ondan.

Ye Kürküm Ye

Hoca merhum, bir keresinde günlük elbisesi ile bir merasime iştirak etmişti. Eski - püskü elbise ile kimse hocaya itibar etmedi, hatta yemek sofrasına bile çağırmadılar. Hoca anladı itibarın elbiseye olduğunu... Doğru eve gitti, en yeni elbiselerini giyip geldi. Bu kerre onu yepyeni kürk içinde gören halkın dikkatini çekti ve baş köşeye buyur ettiler.

Hoca yemek sofrasına oturdu ve kendisi başlamadan evvel tabağa kürkünü uzatarak:

 Ye kürküm ye!, diye söylenmeye başladı. Oradakiler:

 Ne oluyor hoca efendi?. Hiç kürk yemek yer mi? dediklerinde:

 Ne münasebet! Biraz evvel yine ben burada idim. Fakat kimse buyur etmiyordu. Şimdi ise bana baş köşeyi vermelerine bu kürk sebep olmuştur. Yemek yemek onun hakkıdır, dedi.

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]