HAC GERÇEĞİ
Türkiye tarihi geçmişi ve içinde bulunduğu coğrafyada barışı yakaladığı sürece tüm dünyanın çekim merkezi olacaktır. Bu şanlı geçmişe ve bu coğrafyaya karşıt söylem ve hareketler Türkiye'yi dışlanmışlığa, yalnızlığa ve yok oluşa götürür!
HACC: İSLAM ÜLKELERİNİN; İLETİŞİM, BİLGİ ALIŞ-VERİŞ ve TİCARET DAİMİ MERKEZİ'dir...
Bugün İslam toplumunun içinde bulunduğu ezilmişliğinden ve zilletten kurtulması için öncelikle yapılması ve gerçekleştirilmesi gereken İslam ülkeleri arasında etkin bir iletişimi, bilgilendirmeyi sağlayacak zorunlu bir "İslam Ülkeleri, Toplulukları Bilgi Alış-Verişi ve Ticaret Daimi Merkezi" kurulmasıdır. Öyle ki; bu merkezde sadece İslam ülkelerinin bilgileri, birikimleri ve üretimleri yer alacaktır.
Elbette bu merkezin kurulacağı yer, İslam'ın emri üzerine Müslümanların zorunlu olarak buluşma yeri, kutsal Hac mekanının (MİKAD) sınırları içinde olabilir. Bunun gerçekleşmesi de her halde öncelikle Suudi Arabistan devlet yönetiminin, onun arkasından da tüm İslam ülkeleri Hac yönetimlerinin görevidir.
Yıllar önce eşi ile birlikte Hac yükümlülüğünü yerine getirmiş, ardından oldukça büyük bir kafilenin sorumluluğunu üstlenmiş bir kişi olarak tespitlerimi konuya ilgi duyanlarla paylaşmak istiyorum.
Gerçekleri ilk gördüğüm günden itibaren 30 yıldır böyle bir mektubu değişik şekillerde ilgili kuruluş ve kişilere göndermeye çalışıyorum.
Bu mektup sizlere İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu zorlukların aşılmasında yapılması gerekenleri ortaya çıkarmak amacıyla gönderilmektedir.
Sizlerin bu konuda çok daha değerli fikir ve görüşlerinizle sorunun çözümünde etkin olacağınız ayrı bir gerçektir.
Dünyada evrensel bir barış için İslam dünyasının bu barışı yakalaması zorunlu olmaktadır.
* İslam dünyası, bugün içinde bulunduğu bu dağınıklıktan, bu zayıflıktan nasıl kurtulacaktır? İslamın, mensuplarına büyük çağrısı: Haccın; İslam Dünyası'nın Büyük Kongresi olarak Müslümanlara nasıl bir çağrı yaptığına bir-iki satırla değinelim.
* Hac; BİRLİK demek... Acaba İslam Dünyası bugün ne kadar birlik ve bütünlük içindedir?
* Hac; KARDEŞLİK demek... Acaba İslam Dünyası bugün ne kadar kardeştir?
islam birliği ile ilgili görsel sonucu * Hac; YARDIMLAŞMAK demek... Acaba bugün İslam Dünyasında bir yardımlaşma ve
dayanışma söz konusu mudur?
*Hac; Yüce Yaratıcı'nın Peygamberi aracılığıyla tebliğ ettiği İslam'ın amaçlığı toplumun en yüce eğitimi ve oğretimi demek. Hac, İslam toplumunun dunyayı çok daha güzel yaşanılır yapmak için en etkin kararlarının alınacağı ve bilincinin kazanılacağı en büyük kongresi demek.
* Dünyanın dört bir tarafından milyonlarca Müslüman; Kutsal topraklarda, Kabe'de
tavaflarını yapıyorlar. Acaba İslam toplumu ve İslam dünyası Müslümanların yaptıkları bu Hac ibadeti ile Allah'ın ve Peygamberinin murad ettiği yüce ulvi amaçlara yönelik hangi
kazanımları, başarıları yakalaya biliyor?
* Hala İslam toplumu, Yaratıcısı'nın ve Peygamberi'nin istediği üstünlükleri niçin yakalayamıyor? Eksiğimiz nerelerde? Görebiliyor muyuz?
* Haccin öngördüğü büyük sinerji karşısında bugünün acı gerçeklerini açıklamamız
mümkün müdür? Haccın içinde barındırdığı bu sinerjiyi yakalamak için neler yapılmalıdır Evet, ancak bu sinerji yakalandığında bugün içinde bulunduğumuz bu eziklikten yarınlarda kurtulmuş olabiliriz..
* Yüce bir miras olarak tarihten gelen bir zorunlulukla bir parçası olduğumuz İslam dünyasının hali pürmelali, Batı karşısında aldığımız açı, onur kırıcı baskılar üzerinde konuşmak belki yersizdir ama bu aşağılanıp ezildiğimiz durumdan da nasıl kurtulacağımızı düşünmek de görevimizdir ve görevimiz olmalıdır.
* Hac etkinliğinin (Kurban Bayramı'nın) İslam dünyasının bu ezilmişlikten, bu sıkıntılardan kurtulması için verilmesi gereken çabalar için öncelikle etkinliğe katılanlarda ve genelde tüm İslam toplumunda gerekli bilince ulaşılması en içten dileğimizdir. Bu bilinç İslam'ın önemli bir yaptırımı olan Hac mesajının içinde çok açık olarak bildirilmiştir. Müslümanlar Hac ibadetini yerine getirirken, Hac yükümlülüğünün acaba ne kadar bilincindedirler?
islam birliği ile ilgili görsel sonucu
* İslam dünyası tarihte eriştiği Altın Cağı acaba niçin ve nasıl kaybetti? Elinden kaçırdığı bu üstünlüğü geçen asırlar boyunca yeniden yakalama başarısını bir türlü neden gösteremedi?
* Başarısızlığımızın temel nedeni nedir? Yüzlerce yıl geçti. Fakat biz hala hatayı nerede yaptığımızın farkında ve gerçeğin bilincinde değiliz.
* 21. Yüzyılın başında İslam dünyası bu acı tarihi yaşamaya devam etmektedir. Bazılarına göre bu durumdan bir çıkış, bir kurtuluş, bir iyileşme olması zor... Zorlukları konuşmamak, gelecekten umutsuz olmak olacak şey midir? Elbette ortak bir inancın toplumu olarak bunları konuşmamız her halde inancımızın da bir gereğidir. Peki bu zor şeyleri konuşmak kimin görevi olacaktır? Bu görev dünyada bu inancı taşıyan sayıları 1.5 milyarın üstünde insanın, her bir bireyin üzerinde bir görev olmalıdır ve görevdir..
* 11 Eylül'de teknoloji devi ABD'yi ta kalbinden vuran korkunç saldırının ardından bütün uygar! modern! bati Hristiyan dünyasında Müslümanlara karşı korkunç ve iğrenç saldırılar yapıldı. Asırların ötesinden taşıdıkları kin ve intikam duygularıyla Müslümanları dövdüler, öldürdüler, iş yerlerini yağmaladılar. Mabetlerine saldırdılar. Yüzlerce Türk nezarethaneye atıldı. Bu sözde uygar dünya, eski sömürge savaşlarına, Haçlı Seferleri'ne, eski oyunları, taktikleri ile başladılar.
"Bul ve teker teker yok et!"
* En kolay hedef olarak Afganistan seçildi. Öncelikli amaç, doğuda petrol ve gaz
kaynakları ile bunların boru hatlarının kontrolünü ele geçirmekti. Diğer bir önemli sebep de hedef ülkede beyaz zehiri ülkenin içeriden yıkımında kullanmaktı.
Afganistan'dan sonraki hedef Irak oldu. Biyolojik ve kimyasal silah yalanlarının ardında herkes biliyor ki Irak'ta savaşın nedeni petroldü. Bu Haçlı Seferi'nin amacı petrol, bu savaşın tüm giderlerini karşılamaktan öte saldırganın hazinesine fazladan milyarlarca dolar akıtacaktı. CIA'nin tüm hile ve düzenlerine rağmen Irak'ta biyolojik ve kimyasal silah yalanına gerçeklik kazandırılamadı. Fakat petrol fiyatlarının seyrine bakacak olursak esas planın, oncelikli
amacın gerçekleştiğini görürüz. Son yıllarda petrol üretiminde bir düşüş görülmemesine rağmen fiyatlar hızla yükselmiştir. Çünkü şimdi satıcı değişmiş ve tam tekelleşme gerçekleşmiştir. O ne yaptığının farkında ve bilincindedir.
* Petrolün kontrolü yanında Irak'ın coğrafi-stratejik konumunun da bu savaşın
nedenleri arasında olduğu da ikinci bir temel görüştür. Şimdi savaşın sürdürülebilmesi ile güdülen amaç Iraktaki Sünni ve Şii toplulukları çatışmaya sokmaktır.
Ülke işgal edilmiş, şöyle veya böyle, bir şekilde yönetmek yerine, ülkeyi tam bir kaosa sokacak iç savaş ortamını oluşturmuştur. Bu durumda kontrolü sağlamanın zorluğundan söz ederek aynı kanı taşıyan insanların birbirlerini ördürmelerini de kenardan seyretmektedir...
islam birliği ile ilgili görsel sonucu * Belki Lübnan aynı hikayenin devamı olması için projeler raftan indirilecektir.
Henüz Irak'taki iç savaş tüm İslam dunyasını ikiye bölecek kadar etkinleşmemiştir. Bunun için bir yenisi sırada olmalıdır. Bugün bu zayıf İslam dünyasını birleştirecek, savunacak ve Haclı zalimlerine haddini bildirecek doğru kimliğin sahibi bir Salahaddin Eyyubi yoktur. Gazze'de dev bir haçı ordusunu bire bir yok eden İslam ordusunun Mısır Kölemen
hükümdarı Kafkasların yiğit çocuğu Baybars yoktur.
Evet bugün bu güç ve güçlü kişiler belki yok ama, dünyanın çok küçüldüğü bu çağda, bu etkin iletişim çağında öncelikle İslam'ın elinde dünyada hiç bir öğretinin sahip olmadığı bir güç vardır. Bu İslam'ın tüm Müslümanlar için temel bir yaptırımı olan Hac etkinliğidir. Bu Hac etkinliği içinde İslam dünyası kendisinin tam farkında olmadığı bu gücü yeniden tanıyabilir. İslam dünyası üzerindeki bu baskılar ile bize hala insanlık ve insan hakları dersi vermeye kalkan bu sözde uygar dünyanın hegemonyasından kurtulmanın her halde zamanı gelmiştir. Bunu kendimize sormamız gerekiyor.
* Hristiyan dünyası inançlarının simgesini Nato'nun bayrağına, Brükseldeki binasının inşa modeline koyarak gerçekleştirdiği örneği ve çok açık gösterdiği birlikteliği İslam dünyası neden gösterememektedir?
* 1.5 milyarlık İslam Dünyası bu dayatmalardan ve zulümlerden nasıl ve ne zaman
kurtulacak? Duyguların bu 1.5 milyarlık topluluğu birleştirdiği kutsal Hac günlerinde
dinimizin İslam Dünyası'ndan istediği nedir? İslam Dünyası, İslamın çok önemli bir ilkesi olan Hacc'ın ne kadar önemli bir ilke olduğunun idraki ve bilinci içindedir?
* İslam dünyası inancının temelini oluşturan bu büyük çağrının bilincini acaba
nasıl ve ne zaman yakalayacaktır? 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında Avrupa; bilim, teknik, ekonomi gibi hayatın her alanında zenginliğini katlayan bir kalkınma çağı
yaşadı. Bu kalkınma ile, batılı devletler nüfuzlarını arttırdılar. Geliştirdikleri üstün ateş gücü ile, savaş ve sömürgecilik gibi ahlak ve insanık dişi yollarla güçlerini daha geniş boyutlara ulaştırdılar. Batılı devletler bu kalkınma ve yükselme yolunda iken, Osmanlı devleti başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri bir gerilemenin içine girmiçti. Buhar gücünün
sanayiye girmesi, elektriğin keşfi, petrolün patlamalı motorlarda kullanımı gibi yenilikler batı ile İslam ülkeleri arasındaki arayı hızla açmıştı. Bu çağda Hollanda Endonezya'yı, İngiltere Hindistan'ı, Rusya Türkistan'ı, Fransa Kuzey Afrika'yı işgal ediyordu. Osmanlı, Boğazlar yoluyla Akdeniz'e açılmak isteyen Rusya'nın açık tehdidi altındaydı. Ortadoğu, Afrika ve Asya'daki tüm İslam ülkeleri, Osmanlı devletinin bir an önce yıkılıp bölüşülmesini
bekleyen İngiliz ve Fransız sömürgecilerinin iştahını çekiyordu.
* İran, İngiliz ve Ruslar arasında bozuşulmuş, Mısır, Fransız ve İngiliz rekabeti sonunda Fransızların işgali altına girmişti. Bu trajik ve korkutucu tablo karşısında İslam dünyasında orduların güçlendirilmesi yoluna gidilmesi bir zorunluluk oldu. Bu çalışmalar sırasında
Osmanlılar Batının bu alanda kendilerinden çok daha ileri olduğunun farkına vardılar.
Gerçekten Batının yeni ordularının, mühendislik, tabiat, kimya bilimleri, tıp ve veterinerlikte üstün bir bilimsel deneyime sahip oldukları görüldü. Savaşlarda alınan yenilgiler, savaş sanayisinin ancak bilimsel bir kalkınmayla süreceği gerçeğini öğretti.
Batının bu üstünlüğü yakaladığı süreçte, İslam ülkelerinin medreselerinde
islam birliği ile ilgili görsel sonucuokutulan ilimler dini ağırlıklıydı. Diğer ilimler ise ancak dini ilimlerin
anlaşılmasına ve uygulanmasına yardımcı olduğu ölçüde söz konusu oluyordu. Bu acı, bilim ve ilimden kopuk gerçeğin İslam'in çağrısına hiç bir şekilde uygun olduğu iddia edilemezdi. İslam ülkelerinin bu ezilmişliklerinin başta gelen nedeni, onların İslam'ın çağrısından uzaklaşmış ve İslam'dan soyutlanışlarının bir sonucudur.
Bir zaman diliminde vahyin inişinden sadece evet sadece bir nesil içinde, o güne kadar tarihte ismi geçmeyen Arap ulusu, İslamla bütünleşen her renkten, her ırktan insanlarla, bir ucu Fransa'da Paris'in yanında Puatye'de, İstanbul surlarında, diğer ucu Hindistan'da, Türkistan'da Çin surlarına ulaşan koca bir coğrafyada uygarlığını kuruyordu.
* VII. ve XIV. yuzyıllar, batılıların iddia ettikleri gibi bir karanlık ortaçağ değildir. Tam tersine yeryüzünün tanıklık ettiği en parlak uygarlıklarından birisidir. Bu her renkten, her ırktan insanların kurduğu ve yaşattığı İslam uygarlığıdır. Bugün Batı Hiristiyan dünyası işine geldiğinde 100 binlik Timor'un bağımsızlığını Müslüman Endonezya'ya dayatır fakat çok daha haklı konumda olan Kıbrıs Türklerine bu hakkı vermemekte ısrar eder.
Uluslararası hukuka uygun antlaşmalarla bir devlet olan Çeçenistan'ın Rusya tarafından işgaline ses çıkarmaz ve 2.5 milyonluk Çeçen toplumunun direnişine terörist muamelesi yapar. Rus ordusu bu masum ve günahsız insanları en korkunç insanlık dışı işkencelerle öldürürken modern dünya! bütün bu olup bitenlere kulaklarını tıkamış sadece seyretmektedir.
* Benzer şekilde dünyanın çeşitli yörelerindeki Müslümanlar için aynı kahreden
durum söz konusudur. Keşmir, Doğu Türkistan, Filipinlerde olduğu gibi. Eğer Müslümanlar bu aşağılayıcı konumdan kurtulacaklarsa bunun yolu İslam'ın çağrısını anlama yolunda çaba vermeleridir. Böylece İslam'ın kazandıracağı sinerji ve kendi özlerinde sakladıkları kimlikleriyle harekete geçip, tarihte yaşadıkları altın çağı bir daha kaybetmemek üzere yakalayacaklarına şüphe yoktur. İslam 14 asır önce dünyanın en geri bir toplum kesiminde geldi. Fakat çok kısa bir zamanda o toplumu her alanda en saygın konuma getirdi. Şimdi
müslümanlar dünyanın yüzde 25'i olan ve 1.5 milyara varan nüfuslarıyla bulundukları durumdan çok daha güçlü olmaları gerekir. Müslümanların içtenliği, bütünlüğü, güvenilirliği ve doğruluğu ve İslamın temel ilkelerine sahip olmakla başarılacaktır.
Gerçekten sözde ve eylemde bütünleşmiş bir İslam dünyası tarihin altın sayfalarında bıraktığı altın çağını yeniden yakalamaması için hiç bir engeli yoktur. Dünya bugün içinde bulunduğu kaostan kurtuluşunu İslamın gösterdiği doğru yol ile bulacaktır.
* İslam ülkeleri ve topluluklarının bunu başarmada gerekli olan ortak bilinç ve
işbirliği için güçlü temel ilkelere sahiptirler. İslam, doğusuyla birlikte mensuplarına sunduğu bu ilkeler ışığında birbirine düşman kavimler, yerleşik ve göçer ilkel aşiretler göz açıp kapayıncaya kadar bir süreçte dünyanın gözlerini kamaştıran bir uygarlığı kurduklarına tarih tanıktır.
mekke çarşı ile ilgili görsel sonucu * İslam ülkeleri arasında da işbirliğini güçlendirmek amacıyla kurulmuş örgütler arasında adı en çok duyulanı "İslam Konferansı Örgütü'dür. Fakat çalışmalarında
bir etkinlik sağladığı söylenemez. Bunun nedeni İslam ülkeleri yöneticilerinin gereken bilinci yakalayamamaları ve öz kaynaklarını gözardı ederek ekonomik gelişmelerini Batıya bağımlı kılmalarında yatmaktadır.
* Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle birlikte dünya siyaset sahnesine, kökleri Türk, nüfusunun büyük çoğunluğu ile müslüman olan 6 ülke çıktı. Bugün İKO'ne üye en az 56 müslüman ülke vardır. Tüm bu ülkeler halkları ve yöneticileri gerekli ve yeterli bilinci kazandıkları gün amaçlanan işbirliği etkin biçimde gerçekleşeceğine hiç şüphe yoktur. Fakat bu bilinç nasıl kazanılacaktır? İslam ülkeleri 1.5 milyarı aşan nüfusu, sahip oldukları büyük hammadde ve petrol zenginliğiyle bugün bulundukları yerden
çok daha iyi konumda olmaları gerekiyor. Birçok İslam ülkesi arasında basit anlamda dahi bir işbirliğinden, ekonomik bir alış-verişten söz etmek mümkün değildir. Hatta batı kapitalizminin tutsağı olarak birçoğu birbiriyle kanlı-bıçaklıdır.
* Bugün batı ülkelerini isimlerinin yanında birçok özellikleriyle tanırız da, İKO üyesi 56 İslam ülkesinin bırakın özelliklerini, isimlerini bile sayamayız. İslam ülkelerinin etkin bir işbirliğinden soz etmeden önce bu ülkelerin ve halklarının birbirini tanımaları gerekir. İslam ülkelerinden her yıl milyonlarca müslüman, dini zorunlu bir yükümlülük
olan hacc amacıyla İslam'in kutsal beldesi Mekke ve Medine'ye gitmektedir.
Bu kutsal yerlerin, çeşitli ülkelerden gelen müslümanların birbirini daha iyi tanımaları, dostluklar, arkadaşlıklar kurmaları için büyük fırsatlar taşıdığı şüphesizdir.
* İslam dininin müslümanlara yüklediği hac görevinin bu konuda çok önemli bir işlevi olması gerekir. Mekke ve Medine şehirleri, sürekli olarak bir araya gelmekte olan müslüman halkları için büyük bir çabaya gerek kalmaksızın zengin bir bilgi alış-verişine merkez olabilir. Bunun için, bu kutsal şehirler, İslam ülkeleri ve halkları arasında geniş bir
bilgi alışverişini ve güçlü bir haberleşmeyi sağlayacak merkezler olabilir. İslam toplumunun bugün içinde bulunduğu bu ezilmişliğinden ve zilletten kurtulması için öncelikle yapılması ve gerçekleştirilmesi gereken İslam ülkeleri arasında etkin bir iletişimi, bilgilendirmeyi sağlayacak zorunlu bir "İslam Ülkeleri, Toplulukları Bilgi alış-veriş ve Ticaret Daimi Merkezi" kurulmasıdır. Öyle ki, bu merkezde sadece İslam ülkelerinin bilgileri, birikimleri ve üretimleri yer alacaktır. Elbette bu merkezin kurulacağı yer, İslam'ın emri üzerine Müslümanların zorunlu olarak buluşma yeri kutsal Hac mekanının (MIKAD) sınırları içinde
olabilir. Bunun gerçekleşmesi de her halde öncelikle Suudi Arabistan devlet
yönetiminin, onun arkasından da tüm İslam ülkeleri Hac yönetimlerinin görevidir.
mekke çarşı ile ilgili görsel sonucu * Böyle etkin bir düzenleme Müslüman toplumun bilinçlenmesine büyük katkı ve
etkin bir iletişimi sağlayacağı gibi, aralarında sürmekte olan sürtüşme ve sağırlığa da son verecektir. İslam ülkeleri arası bir işbirliğinin, bir İslam Ortak Pazarı örneğinin hayata geçirilmesi ve başarılı olması, Mekke'de ve Medine'de müslümanların aralarında gerçekleşecek güçlü iletişime, tanışıklığa ve dostluğa doğrudan bağlıdır.
* Çok kısa sürede bu çarşı, sözünü ettiğimiz düzenlemeyle İslam ülkeleri arasında ekonomik işbirliğinin etkin bir başlangıcı, bir çekirdeği olacaktır.
Bugünkü haliyle bu çarşıya bir İslam çarşısı demek mümkün değildir. Bugün bu çarşıda birçok İslam ülkesinden kolaylıkla sağlanacak birçok ürün İslam'ı aşağılayan, müslümanlara terörist muamelesi yapan, İslam'a düşman ülkelerden gelmektedir. Bu çarşıda muzlar ve elmalar Şili, et (tavuk, koyun ve sığır) Brezilya, süt ürünleri Danimarka, kumas, kadife, seccade, hatta namaz takkeleri Almanya, Belçika ve Çin, elektronik ve metal eşya Taiwan, Kore ve Japonya malıdır.
* Müslümanların aralarındaki güçlü iletişim için bu kutsal beldede sadece İslam ülkelerinin üretimlerini görmeleri isabetli olacaktır. Böyle bir karar alındığı takdirde bu çarşıdaki tüm gıda maddeleri ve tekstil ürünleri çok rahatlıkla bir müslüman ülke üretimi olabileceği gibi, elektronik eşya ve diğerleri de Malezya, Endonezya, Pakistan, Singapur, Türkiye vb. olabilir. Her müslüman ülke, dünya müslümanlarına kendi tanıtımını sağlayacak örnek bir ürün, en basitinden ülkenin bayrağı ile bütünleşen bir hediyelik ürün sunabilir.
* Birbirleriyle kanlı-bıçaklı İslam ülkeleri arasında düşmanlıkların sona erdirilmesi, dostlukların kazanılması, etkin işbirliğinin sağlanması ve İslam Ekonomik Birliği'nin hayata geçirilmesi ilk önce müslümanların hac ibadetlerinde gerekli bilince varmalarıyla bir başlangıç yapabilir. Aksi halde bazılarının kasıtlı olarak tanımladıkları gibi İslam'ın büyük çağrısı asırlara ötelenebilir.
* Alış-veriş yöntemiyle insanların birbirlerini tanıması, yüz yüze görüşmeleri ve dostluklar kurmaları daha sağlam, başarılı ve kalıcı olur. İnançlarından dolayı zaten birbirlerine sıcak duygular içinde olanların, birbirlerinin ortak zenginliklerini öğrenmelerinin daha güçlü dayanışmalara olanak vereceği şüphesizdir.
* İslam ülkelerinin dünya üzerinde etkin olabilmeleri icin, IKT ve ISEDAK Konferanslarında Doğu'nun, bugünün deyimiyle Güney'in, İslam ülkelerinin, geçmişin ezilen uluslarının uzmanlarının daha etkin ve uygulanabilir karar vermeleri gerekiyor. İslam ülkelerinin bu dayanışma ve başarıyı kazanmaları için gerekli temel ilkeler İslam'ın Hac mesajı içinde fazlasıyla vardır. İslam toplumu bu bilinci yakaladığında başarı kesindir.
* HACC: İSLAM ÜLKELERİ İLETİŞİM, BİLGİ ALIŞ-VERIŞ TİCARET DAİMİ MERKEZİ
Türkiye tarihi geçmişi ve içinde bulunduğu coğrafyada birlik ve beraberliği, barışı yakaladığı cürece dünyanın her zaman çekim merkezi olacaktır. Bu şanlı geçmişe bu coğrafyaya krşıt söylem ve hareketler Türkiye'yi dışlanmışlığa, yalnızlığa ve yok oluşa götürür!
Zeki Kentel.