* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Hacca Hazırlık  (Okunma sayısı 194 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Hacca Hazırlık
« : Haziran 15, 2022, 03:37:56 ÖS »
Hacca Hazırlık

Hac ibâdeti baştan sona ibretlerle ve derslerle dolu bir dînî vecîbedir. Derin anlamları ve hikmetli telkinleri bulunan bir kulluk deneyimidir. Öyle ki hayat ve ölümün tecrübe edilmesini sağlamaktadır. Hac ibâdeti esnâsında mü’min dünyâya āit ne varsa bilinçli olarak ve irâdeli bir kararla onu terk ediyor, kendini tam anlamıyla âhiret hayâtına hazırlıyor. Hac hazırlıklarına başlayan mü’min, hacca giderken bütün sevdikleriyle bir daha görüşmeyecekmiş gibi vedâlaşmak durumunda kalıyor. Bu öyle bir hazırlık ki, geride yarım kalmış hiçbir iş bırakmamak, kavgalı olduğu insanlarla barışmak, kendisi geri dönmediği zaman başka biri tarafından ödenmeyecek bir borç bırakmaması anlamına geliyor. Kişinin zihnine dünyevî zorunlulukların ve endîşelerin sızıp kendisini bütünüyle Allâh’a adamaktan alıkoymaması gerekiyor (Özelsel, 2003:23-24).

Sonsuzluk yolculuğuna böylesine profesyonel bir hazırlık olan hac ibâdetindeki her eylem tevhîd ve şükür ifâde etmektedir. Hac ibâdeti esnâsında mü’minler ümmet olmanın bilincine ererler. Müslümanların vahdeti, birlik ve berâberliğinin provası yapılır. Hac ibâdeti Müslümanları aynı gāye etrafında bir araya getirir, onların maddî ve mānevî kuvvetlerini artırır, Müslümanların bir olma ve diri olma gücünün her tarafa yayılmasını sağlar, inananların samîmî olanları ile samîmiyetten uzak olanlarını birbirinden ayıran turnusol kâğıdı işlevini görür. Hacc mü’minlerin tanışıp kaynaştıkları ve birbirlerinden istifâde ettikleri istişâre ve şûrâ meclisidir. Mü’minleri bir araya getiren, birbirinin tecrübesinden istifâde kolaylığı sağlayan, birbirinin derdiyle dertlendiren, birbirinin sevincine ortak kılan hac ibâdeti, hiçbir mü’minin bir diğerini kendi acılarıyla başbaşa bırakamayacağını öğütleyen emsâlsiz bir ibâdettir. Hacdan maksat, Allâh’ın dînini yüceltmek ve Hz. İbrâhîm’in milletinden olmak ve Allâh’ın nīmetlerini yâd etmektir.

Diğer yandan hac ibâdeti, Allâh’ın evine saygının en güzel ifâdesidir. Allâh’ın yeryüzündeki en güzel nişânelerinden biri olarak Kâbe’ye saygı göstermek, Allâh’a saygı göstermek anlamındadır. Kâbe’de tecellî eden ilâhî güzellikleri sezmek, Kâbe’de yansıyan ilâhî nûra gark olmak gerçek mānâda hacı olmanın alâmet-i fârikasıdır. Bu sebeple hacca gitmek, imkânı olan her Müslümanın üzerinde, Allâh’ın bir hakkıdır. Âyet-i kerîmede belirtildiği üzere Rabbimiz: “Onda apaçık alâmetler, yāni Makām-ı İbrâhîm vardır. Kim oraya girerse güvende olur. İmkân bulabilenlerin Beyt’i ziyâret etmesi Allâh’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de nankörlük ederse Allah, ālemlere muhtaç değildir.” (Âl-i İmrân 3/97) buyurmaktadır.

Beyt’i ziyârete imkân bulabilmek kişinin hâline ve mal varlığına bağlıdır. Hâli vakti yerinde olan yola düşer ve malı onu bulur. Muhabbeti güçlü olanın ahvâli yerinde olur. Muhabbet ve aşkın taştığı yerde kişinin şevki galeyâna gelir. Şevk ve heyecânın gālip gelmesiyle yol mu dayanır āşığın önünde? Uzun ve meşakkatli yollar kolaylaşır ve kısalır. Şevk ve heyecan olmadığında ise kısa yollar uzadıkça uzar gāfillerin gözünde. Gönlün şevki nereye ise ayaklar oraya koşar. Eğer mü’minde böylesi bu hâl yoksa şerîate göre onun imkân ölçüsü sâdece mal ile tahakkuk eder. O hâlde hac ibâdeti aşk, şevk ve coşku selinin zirve yaptığı bir deneyimdir. Kâbe’ye vurgun olanları, Hakk’a āşık olanları, kutsal beldelere sevdâlı olanları hiçbir şey tutamaz, onu maksadından alıkoyamaz ve menzil-i maksūda ermekten engelleyemez. Kâbe yolculuğu kalbe yolculuktur, kalbe yolculuk aşka revân olmaktır. İslâm, gücü yetmeyen kimselere müsâade ederken gücü yetenleri de ısrarla hacca dāvet etmektedir. Peygamber Efendimiz hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Allah yolunda cihâd eden, hac ve umre yapan kimseler, Allâh’ın elçileridir. Çünkü Allah bunların yapılmasına kullarını dāvet etti, onlar da icâbet ettiler. Buna mukābil, O’ndan isterler, Allah da onlara isteklerini verir.” (İbn-i Mâce, Menâsik, 5)

Hacca giden mü’min eşyânın tesbîhâtını duyar, kozmik ālemin zikrine ortak olur, kendisinin baş koyduğu Beytullah iştiyâkına tüm varlıkların da iştiyakla katıldıklarını görür. Bu minvâlde Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Her bir Müslüman ile birlikte, sağında ve solunda bulunan bütün taş, ağaç ve sert toprak da telbiyede bulunur. Bu iştirak -sağ ve solunu göstererek- şu ve şu istikāmette, arzın son hudûduna kadar devâm eder.” (Tirmizî, Hac, 14)

Hacca gitmek bir coşku selidir. Hacca giden kulun heyecânı tavan yapar. Hac ibâdeti kulu mānâ ālemlerinin seyrine katar. Onu kendinden alır, benlikten kurtarır, desinler’den alıkoyar, Hakk’a kurbân eder. Hacca gidenler mānevî ālemlere dalarken, her türlü kir ve günahtan da arınmaya çalışır. Böylesine arınma, donanma ve dirilme imkânı olan hacca gitmek için acele etmek ve dikkatli davranmak gerekmektedir. Hayır işlerinde acele edilmesini tavsiye eden Peygamber Efendimiz, hac ibâdetinde de aynı hassâsiyeti göstererek şöyle buyurmuştur: “– Hac yapmak isteyen, acele etsin! Olur ki insan hastalanır, (bineği) kaybolur veya bir mānî zuhûr eder.” (Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, I/214)

Özenle hazırlanan, çileli yolculukları rahmet seyri olarak gören, ne kadar zorlu olursa olsun hacca gitmek için her türlü sıkıntının üstesinden gelen mü’minin haccı uğruna gerçekleştirdiği fedâkârlıklar ayrı güzelliklerdir. Mü’min haccını Allâh’ın rızāsına ermek için gerçekleştirir. Hacca giden mü’min küfrün karanlıklarını îmânın ışığıyla aydınlatır, günahla tersyüz edilen hayâtı amel-i sālihle kıvâma erdirir, gafletle köhneleşen ömrü zikrullâh, telbiye ve tekbirlerle anlam hazînesi kılarlar. Peygamber Efendimiz bu hakīkati şu şekilde dile getirmektedir: “Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden Allah için hacceden kimse, annesinden doğduğu günkü gibi günahsız olarak döner.” (Buhārî, Hac, 4) Rükünlerini, sünnetlerini ve âdâbını yerine getirmek haccın olmazsa olmazlarıdır. Avâmın haccı Beytullâh’a teveccüh, havassın haccı ise bizzat Beytullâh’ın sāhibine teveccühtür (Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, I/163).

Bedenle yapılan haccın yanında kalbimizle gerçekleşen haccın kıvâmı ve tadı ayrı seyirdedir. Bedeniyle hac yapan kimse niyetlenip ihrâma girer, vakfe yapar, Kâbe'yi tavâf eder, sa’y yapar, tıraşını olur, kurbanını keser. Kalbiyle hac yapan da bunları aynen îfâ eder. Hacca niyet kalb ehline tam bir karar ve güçlü bir irâdeden ibârettir. Kalben haccını îfâ eden kimse ilâhî emirlere muhalefet kisvesinden sıyrılır ve şehvetlerine düşkünlük giysisini çıkarır. Muhalefet ve şehvet elbisesinden soyunurken sabır ve fakr elbisesine bürünür. Nefsin arzularına uymaktan sakınır, tûl-i emel duygularına kapılmaktan kaçınır. Hacca giden kimse giyim kuşamıyla tamâmen sâde ve temiz olur ki her hâliyle kendinde Allâh’a itāat ve teslîmiyet belirtileri görülür. Vücûdunun her hücresinde Hakk’ın rızāsını terennüm kendisinde belirmeye başlar (Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, I/163). Bedeniyle hacca gidenlerin mevsimi Zilhicce ayında gerçekleşirken, kalben hacca gidenlerin hacca hazırlığı gençliğin baharında başlar. Bir ömür boyu hasret çekenler hacla vuslata ererler. Hacca gidenler vakt bilincine erer, zamânı kuşanır, vaktin hakīkatine erer, arayışın derdini güder, güzelliklerle gözünü ve gönlünü bürümüş olur. Hakk’a sevdâlı, arayışında samîmî olup aslî yolculuğa koyulanlar ancak kalb boyutunda hac yapanlardır. (Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, I/165)

Hac arınma mevsimidir, yenilenme çabasıdır ve îmânı tâzelemeye en güzel vesîledir. Peygamber Efendimiz bu durumu çok özlü bir şekilde ifâde etmektedir: “Hacla umrenin arasını birleştirin. Zîrâ bunlar günâhı, tıpkı körüğün demirdeki pası temizlemesi gibi temizler.” (Nesâî, Menâsik, 6; İbn-i Mâce, Menâsik, 3) O zaman bize düşen hacla umreyi birleştirmek olmalı, o kutlu beldeye yolculuğa can atmak olmalı, mukaddes beldede yüzlerimizi Beytullâh’a sürmek olmalı, ağlamalı, yanmalı, özlemeli ve derinden bir içli âh ile Mekke ve Medîne’ye hasret olmalı. Senede bir defa olan ve muayyen günlerde icrâ edilen haccın dışında, yılın herhangi bir vaktinde ve istenildiği kadar yapılması mümkün olan “umre”, yüksek fazīletine dayanarak “küçük hac” olarak tâbir edilir.

Ebû Hureyre (.a) anlatıyor. Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) bize bir konuşma yaptı:

“- Ey Müslümanlar, Allah size haccı farz kıldı, haccedin!” buyurdu. Ashâb-ı kiramdan biri:

“- Her sene mi ey Allâh’ın Resûlü!” diye sordu.

Hz. Peygamber, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip sustu. Sonra şöyle buyurdu:

“- Eğer ‘evet’ deseydim her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz!” Sonra sözlerine devamla:

“- Ben, sizi kendi hâlinize bıraktığım sürece siz de beni kendi hâlime bırakın. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok suâl sormaları ve aldıkları cevaplar konusunda ihtilâf etmeleri sebebiyle helâk oldular. Bundan dolayı size bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi de yasaklarsam ondan da kesin olarak kaçının!” buyurdu (Müslim, Hac 412; Nesâî, Menâsik 1. Buhārî, İ'tisâm 2).

Dile getirdiğimiz âyet ve hadislerin ifâde ettiği gibi Rabbimiz biz kulları için birçok af ve mağfiret kapıları aralamakta, bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Bu fırsatları değerlendiren kimselere de birçok mükâfatları garanti etmektedir. Bununla birlikte imkânı olduğu hâlde dünyevî meşgalelere dalarak Allâh’ın evini ziyâret etmeyen kimseler için de şiddetli tehditler mevcuttur. Böylelerini uyarmak için Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Kim, azığa ve kendisini Allâh’ın evi Ka’be’ye ulaştıracak bir bineğe sâhip olduğu hâlde haccetmezse, ha yahudi, ha hristiyan olarak ölmüş hiç fark etmez.” (Tirmizî, Hac, 3)

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]