UMREYE DAİR
RAHMAN’a MİSAFİR OLMAK: UMRE
>>> AŞKIN ÇEKİM GÜCÜ: Aşığın maşuğuyla buluştuğu, insanın en çok kendisi olduğu , kendini küçücük, aciz hissettiği andır o güzel topraklara adım atmak…
Gidenler anlatır; şöyleydi böyleydi derler, Medine’deki tarifsiz heyecanı , Mekke’deki huzuru anlatmaya kalkışırlar gözü yaşlı… Giderken yüzleri farklıdır, gelirken farklıdır. Bunu görür, hissedersiniz…Bu kadar mı geçrekten bu kadar derinden etkiliyor mu dersiniz, sorar bir muhasebe içinde bulursunuz kendinizi..Ama gidip görünce, o havayı soluyunca hissediyorsunuz aynı duyguları, kalbiniz yerinden çıkıyor gibi , siz “siz” olmaktan çıkıyorsunuz. Tazeleniyorsunuz, yepyeni bir hal alıyorsunuz… ALLAH’ım ne oluyor bana dediğiniz anlar bile oluyor… Gittiğiniz yer başka bambaşkadır … Fatıma’nın babasına, Güllerin sultanına, ALLAH’ın Habibi’ne sahabenin bakmaya kıyamadığı nuruna meftun olduğu SEVGİLİ’ye gidiyorsunuz çünkü…
>>> GİDEBİLECEK MİYİM: Gidene kadar inanamıyorsunuz.. ALLAH’ım gidebilecek miyim, geçrekten görebilecek miyim.. Ravza’ya gidenler hep gül kokusundan bahsederler… Allah’ım bende o kokuyu duyabilecek miyim , namaz kılabilecek miyim, çok sevdiği biriciği gözbebeği Fatıma annemizi uzaktan da olsa izleyebilecek miyim, konuşacak mıyım O’nunla, duyacak mı beni , selam gönderenlerin selamını alırmış ve mukabelede bulunurmuş , Ben o selamı hakkıyla gönderebilecek miyim diye sorular sorarsınız da sorarsınız gidene kadar… Toprağına ayak basana kadar…
>>> BÜYÜK BULUŞMA: İnanamazsınız, ama kendinizi orada bulursunuz sonunda.. Farklı insanlar, farklı sesler, dünyanın dört tarafından farklı yürekler hepsi GÜL’e koşmuş, huzurda durmuşlardır… Şükredersiniz önce gözyaşlarıyla, sanki siz değil de orda gözyaşlarınız konuşur gibi olur, döküldükçe dökülür gözden yaşlar..Yeşil kubbeyi bir gördünüz mü , duraksarsınız, takatiniz kesilir, nefes alamazsınız.. Adım atmayı bir tarafa bırakın kalp RESULULLAH’ın huzurunda çıldırmış gibidir… Yerinden çıkarcasına yerinde durmazcasına çarpar… Kendinize gelince önce SELAM verirsiniz.. “Ben geldim ey PEYGAMBERİM geldim işte.. Rabbim senin yanına kabul etti beni .. Rabbim buluşturdu bizi.. Hizmetçin olmaya razıydım, misafir olarak kabul ettin beni deyip şükür üstüne şükür edersiniz… secdeye kapananlar , yerde sürünenler ,ağlayanlar , kitlenenler, gönül gözü açık insanların peygamberimizle konuşur gibi baktığını görürsünüz her yer aşıklarla doludur… RAVZA… Orası öyle bir yerdir ki öyle muhteşemdir ki anltamak, tarif etmek ne mümkün.. O kadar yakınsınız ki GÜLLERİN SULTANINA, yanınızda hemen yanınızda.. Mescidi Nebi’de Haninül ciz mucizesini hatırlarsınız.. Hurma kütüğünün ağlayışını duyar gibi olursunuz… Bir kütük yerine koyarsınız kendinizi, küçüldükçe küçülürsünüz… Ebu Lübabe’nin kendini bağladığı sütunu ararsınız… “ALLAH” dersiniz “ALLAH”… O an yanan yürekten öyle bir çıkar ki ALLAH lafzı…
ALLAH’ım, Sahabelerde olan nasıl bir imandı, nasıl bir sevgiydi, nasıl bir muhabbetti… Nasıl sevmişlerdi bu kadar bağlanmışlardı.. Ayaklarının tozunun tozuna kurban olunası büyükler…Yeşil halı vardır bir de orda.. Orda namaz kılan cennet bahçesinde namaz kılmış gibi olur..Orda binlerce aşık içinde namaz kılmak o kadar zordur ki (iyi ki böyledir ), kılabilecek miyim diye bir telaş içinde
bulursunuz kendinizi.. Sabır gerek, Sevgili’nin huzurunda sabrederseniz açılır tüm kapılar çözülür olmaz dediğiniz her şey… ve insanlar bir anda kaybolur sanki .. Sanki siz tek orda kalırsınız… Siz ve Peygamberim…
Kılarsınız, başınızı eğer secde edersiniz.. Öyle huzurla dolarsınız ki “ALLAH’ım, O ( sav) burada” dersiniz…evet o burda bu huzur onun varlığındandır şüphesiz..
>>> MEKKE : GÜL PEYGAMBERİN doğduğu kutlu belde… İmtihanlar yaşadığı yer… ve KABE.. ALLAHIN evim dediği yer…Düşünebiliyor musunuz ALLAH’ın evindesiniz.. YA RABBİ bu nasıl bir duygudur, nasıl anlatılır nasıl…. ALLAH size yolları açmış evine davet etmiş, sizi razı etmek ve sizden razı olmak için “GEL KULUM” demiş, yolunuzdaki tüm engelleri yok etmiş, açmış önünüzü.. sizi yanına çağırıyor, huzuruna çağırıyor..gel diyor..evime gel …gel bana.. Yüreğini aç bana .. Aç ki rahmete boğayım seni, aç ki lütuflarda bulunayım , aç ki vereyim sana… Cömertliğimi gör, iste isteyebildiğin kadar ..İste dilin döndüğü kadar, iste ne istersen vereceğim der gibi bir davettir bu… Milyonlar dünyanın dört bir tarafından bu kutlu davete muhatap olmuştur… Siz de bunlardan birisinizdir… Lebbeyk lebbeyk nidaları bambaşka alemlere götürür sizi, hele o ilk gördüğünüz an, başınızı kaldırıp Kabenin heybetini gördüğünüz an… Derler ki gördüğünüz an ettiğiniz ilk dua ne ise kabul olur… Kafanızda bir sürü dualar oluşturursunuz; görünce şunu şunu isteyeceğim diyeceğim dersiniz, planlar yaparsınız… Lakin başınızı bir kaldırıp baktığınızda her şeyi unutur bakakalırsınız.. Sadece ALLAHIM SENİ SEVİYORUM sen de sev beni dersiniz…bu… bu kadar… Sizi öyle sarsar ki heybeti… Kokusu, simsiyah örtüsü.. EFENDİMİZİN de KABE’ye dokunmuş olduğunu bilmeniz…Ilık ılık esen rüzgarın Efendimizin yüzünü de okşadığını bilmeniz… Sonra secde üzerine secdeler yaparsınız.. Tavaflar yaparsınız etrafında, aşktan dönercesine döner, ALLAH ile konuşursunuz… Dualar edersiniz.. Sanki peygamberimiz orda, sanki siz arkasındasınız, sanki görüyor sizi, duyuyor o dualar edip dönüyor siz de O’nun ettiği duaları tekrarlıyorsunuz haykırırcasına sesini duyurmak istercesine.. Gönülden kopa kopa dökülüyor dualar dillerden… Kabe’yi izlersiniz sonra, doyamazsınız gözünüzü kırpmak istemezsiniz.. Sanki kapansa gözler dönüp gitseniz ordan artık yaşamayacaksınız gibi hissedersiniz.. KABE diriltir çünkü.. Silkeler kendine getirir insanı.. Durmazsınız yerinizde, tavafları koparmak istemezsiniz, izleyerek, bakarak farklı alemlere giderek, dokunarak, kokusunu alarak devam edersiniz hep. Dokunduğunuzda “ALLAHım acaba peygamberimin dokunduğu yere dokundum mu ben, nasip ettin mi bana” dersiniz…. Bir de tavaf namazı vardır ki tadına doyulmaz… Niyet ederken namaza hep kabeye döner ederiz ama orda Kabe’desiniz, ne yöne dönseniz Kabe… Baka baka namaz kılarsınız… Sanki o namaz bugüne kadar sahip olamadığınız huşuyla kıldığınız tadını aldığınız ve secdeden kalkmak istemediğiniz tek namazınızdır… Namazdan sonra oturur bir güzel izlersiniz, gözler kamaşır dalarsınız sanki peygamberimi görür gibi olursunuz, dokunur gibi, sesini duyar gibi kokusunu alır gibi…Sanki birden asrı saadete gider küçük masum bir çoçuk gibi izlersiniz her şeyi … KABE başkadır, KABE aşktır..
KABE sarhoş eder.. KABE YAKAR.. KABE herşeyi siler yok eder gözünüzde.. KABE yaka yaka adam eder insanı…
Ne Olur UMRE’nin kıymetini bilin… Ne olur vaktinizi otelde harcamayın..
Ne olur alışverişe dalmayın.. Mescit dışındaki her dakikanın kayıp olduğunu unutmayın..
RABBİM, UMREMİZİ KABUL ETSİN.
Amin.