* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Değişen devirde kadın  (Okunma sayısı 853 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Değişen devirde kadın
« : Mart 25, 2017, 11:10:17 ÖÖ »
Değişen devirde kadın

Feminizm yıllar öncesinde Batı’da doğmuş bir kavramdır. O dönemde kadınların cadı olduklarına inanıp tırnaklarını söken, kaynar suya atan, bir direğe bağlayıp ateşe veren vahşi tabiatlı erkekler vardı. Bir dönemde ise evlenmeyen kadınların mirası ailedeki erkek varisin olurdu.

JaneAusten ve ablası Cassandra bu zulme maruz kalmış iki hanım. Cassandra’nın nişanlısı vefat edince evlilik fikrine kendisini kapattı. JaneAusten ise aradığı derin aşkı bir başkasıyla evlenen Lefroy’un ardından ne yazık ki bulamadı. Jane ve Cassandra evlenmedikleri için babalarının mirasını alamadılar ve çok zor bir hayatı teyzelerinin yanında sürdürerek tamamladılar.
 
İşte bu dönemlerde kadınların da insan olduğunu ortaya atan bir grup araştırmacı gönüllü kadın feminizm hareketini kurdu. Sanıldığı gibi erkek düşmanlığı değil sadece kadınların da insan olduğunu ileri süren bir haklılık arayışı akımıydı feminizm. Neticesinde olumlu sonuçlar elde edildi ve artık kadınların cadı değil insan olduğu, evlenmeseler de babalarının mirasını alabilecekleri gibi temel hak ve özgürlükleri verildi.
 
Günümüzde ise korkunç bir çatırdama yaşanıyor. Haklarını savunan kadın feminist denilerek dışlanıyor. Erkekler tabiatlarının gereğini yanlış anlıyor. Bağırıp çağırmak saygısızlıkta bulunmak her anlamda kadından bir çıt önde olmak gibi garip takıntıları var. Sanki erkek üretir kadın onu taklit eder. Erkek zekâsı üstündür kadın ise geride kalır aklı eksiktir. İş hayatında hem erkek hem kadın vardır ama evde tüm işleri kadın görür. Ne ki Efendimiz (S.A.V.) mutfak işlerinde ev işlerinde hanımlarına yardım eder, elbisesindeki sökükleri kendisi tamir ederdi. Şimdi böyle bir erkek var mı?
 
Erkekler hem sinirli ve sert hem duygusal. Bir kavganın ardından sosyal medyada engel atıyorlar mesela. Bir ayrılıktan sonra ayrıldıkları kıza engel atıyorlar. Hâlbuki bu kadınsı bir harekettir.

Duygusal bir tepkinin sonucudur. Küsmek erkek tabiatına aykırıdır. Tavır almak, trip atmak erkek üzerinde komik durur.
 
Öyle kadınlar var ki hem yiğit hem kadın. Dayanıksız erkeklere inat hayatla mücadelesi tam zorluklarla tek başına başa çıkmış kadınlar var. Hem yiğit hem dişil olan bir kadın erkekten üstün olmuyor da ne oluyor? Allah’ın ayetlerini özümsemeyen mızmız duygusal çıtkırıldım erkekler hallerine çeki düzen vermedikçe fıtratlarının gereğini yerine getirmemiş olacaklar.
 
Bir de sürekli kadınların vazifelerini hatırlatan erkeklerin kendi görevlerini yerine getirip getirmediğine dair araştırma yapmaları lazımdır. Kadınların vazifesi artık herkesçe biliniyorken erkeklerinkini hiçbirimiz hatırlamıyoruz.
 
Şu gerçeği de kabul edelim ki evlilik erkekler için bir ihtiyaç iken kadınlar için olmasa da olur bir kurumdur. Evliliğin sorumluluğu “yuvayı dişi kuş yapar” sözüyle, bu kuruma çok da ihtiyacı olmayan kadının üzerine bırakılmıştır.
 
Günümüz erkekleri artık her işin peşinde koşup binlerce sorumluluğun hakkından gelen kadınlara söz söylemek yerine özlerine dönse güzel olur.
 
Bunu kadınlar seçmedi siz görevlerinizi ihmal edince kadınlar buna mecbur oldu. Ne zaman kendinizi eleştirip sebebi bulup sorunu çözeceksiniz?
 
Ne diyor Sezai Karakoç “kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı günlere geldim”. Çünkü kadın üstün olmayı değil mutlu olmayı isterdi. Bunca mutsuz kadının vebali fıtratından sapan erkeklerin boynundadır.


DEĞİŞEN İNSANDIR, ZAMAN HEP AYNIDIR

Zaman değişti diyorlar. Nesi değişti? Bir saat hâlâ altmış dakika değil mi? Cumartesi’den sonra Pazar, öğleden sonra ikindi. En uzun gece bile 21 Aralık’tan vazgeçmedi. Günler eksilip çoğalırken dakika şaşırmadı. Zaman aynı zaman. Aktığı gibi akıyor, durduğu gibi duruyor yerinde.
 
Ben eski ben değilim. Değişen benim. Hayata baktığım pencere boyut değiştirdi. Sarsıldı yerkürem. Defalarca canlı çıktı cenazem. Defnetmeye gelenler hep eli boş döndü. Mirasım binlerce kez paylaşıldı.
 
Mutluluk kavramına inancım kalmadı. Sandıklarımızdan ibaret halüsinasyonlarmış güldüklerimiz. Sevdiğimiz kimse yokmuş. Sevmediğimiz ise bir ordu.
 
Çünkü kavga yaşamak için öğrenmeyi gerektiriyordu. Öğrendik bir çelme nasıl atılır, dost kazığı nedir. Kardeşlerin kuyusunu kazmayı da gördük müfredatında hayatın. Yeterince savaş görmüşüz ki yenilmez yalnızlarız.   
 
Yaşamak en çok gördüğüm rüyaların çıkmasıyla ağrıdı. Olamaz sandığım ne varsa olduğu için öyleydi. Bütün bilmem gereken geçicilikti ve ben bunu unuttukça yenildim.
 
Sürekli pozitif olan insanlara hiç inanmadım. Acı çekmeden dik durabilen bir insan olmanın mümkün olmadığını düşündüm. Düşündüklerim hep aykırı çıktı. Bana ait sandıklarımsa herkesin.
 
Neredeyse tüm kızların evlilik odaklı yetiştirilmesine anlam veremedim. Çocuğunu gayrimeşru gibi terk eden babalara da. Evde kalma korkusu çeken o kızları. Sevmeden evlenen erkekleri. Sevdiklerini terk edenleri. Evlilik müessesesinin bir siyasetten ibaret olduğunu anlamam uzun
sürmedi. Ne ki anladım soğudum ondan da. Gerçekler hayallerin katiliydi ve anladıkça bir kez daha yalnızdım.
 
Yalnızlık aksine şükredilecek bir şeydi. Yetiştirmek zorunda olduğunuz çocuklar her türlü çilesini çektiğiniz ve üstelik kalbi size ait olmayan eş yoktu bir defa. Bu açıdan bakıldığında evlilik korkunç bir mesuliyet en tehlikeli adım belki hayatı zindan edecek kapıydı kim bilir.

Değişen zaman değildi insanlar değişiyordu. Ve ben bu değişime uyum sağlamak için değişmek zorunda kaldım. Nihayetinde tüm duygularını yitirmiş hissiz bir robota dönmüştüm. Kendimden başka kimsenin yükünü çekmeye mecalim kalmadı. Sevgiyi kendim için bulmakta zorlandım.
 
Şimdilerde kim olduğumu bilmiyorum. Geçen birkaç senede takvimleri yitirdim. Bulunduğum yılın hangi yıl olduğunu cep telefonuma bakarak hatırlıyorum. Kurulu bir düzenekte düğmesine basılmış bilinçsizce çalışan oyuncak trenden farkım yok.

İçi dolu nice şeyi boş buldular. Onlar boş buldukça boşaldı dolu olan ne varsa. Mutluluğun sahteliğini bile oynamaya gücüm kalmadı. Geçtiğim mekanlardan öylesine geçerken bir gün kimselerin hatırında olmadan öleceğimi artık biliyorum.
 
Bu dünyaya yalnız değil yalnız olmayı öğrenmek için geldik. Giderken zorluk çekmeyelim diye.

Adım adım parça parça yitirdik kendimizi. Korkarım ki yarına bir ben kalmayacak. Ve biz ölürken sanal karakterler kadar değerimizin olmadığını göreceğiz.
 
Belki de ölüm haberimizin geçtiği paylaşımları beğenecekler. Güzel ölmüş diyecekler. Yakışıklı ölmüş. Bundan iyisi can sağlığı.


 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]