Cimrilik ve İsraf
«Elini bağlı olarak boynuna asma.. Onu büsbütün de açıp saçma. Sonra kınanmış, peşiman bir halde oturup kalırsın!.»[1]
Hayatımızın her cephesinde ölçülü olmamız, itidal dahilinde hareket etmemiz bizi başarılı kılar.. Buna karşılık, ifrat ve tefrit başarısızlığın ilk adımı sayılır. Bu ikisi arasında bir yoî tutmamız lâzımdır.
İşte Cenâb-ı Hak yukarıdaki âyetle bu yolu seçmemizi emrediyor; cimriliği yeriyor, israfı yasaklıyor.
«Elini bağlı olarak boynuna asma!.» cümlesi, cimriliği ifâde eden; «Onu büsbütün de açıp saçma!.» cümlesi israfı ifâde eden mecazî birer tâbirdir. Nitekim Hazret-i Âişe Vâlidemiz'-den rivayet edilen bir hadîste, Hz. Âişe diyor ki; Resûlüllah (S. A.V.)a sorduk:
— Hangimiz sana daha erken kavuşacağız?
— Eli daha uzun olanınız!, buyurdular.
Hazret-i Peygamber (S.A.V.) bu tâbirle, daha cömert olanını ve bol sadaka verenini kasdetmiştir.. [2]
Ayet i kerîmeyi îzah eden hadîs-i şeriflere gelince:
«Cimri ile malını (Allah için faydalı yerlere) harcayanın misâli, üzerlerinde menilerinden köprücük kemiklerine kadar demir (zırh) bulunan iki kişinin misâline benzer: Malını harcayan kimse (onu Allah için) harcadıkça, zırhı genişler ve çoğalıp cildi üzerinde (yayılıp her tarafını) hattâ ellerinin parmak uçlarına varıncaya kadar örter ve (uzar, o kadar ki) ayak izlerini siler,. Cimriye gelince: O bir şey'i harcamak istemez, illâ üzerindeki zırhın her halkası bulunduğu yere yapışır da zırhı genişletmek ister, fakat o bir türlü genişlemez.» [3]
Diğer bir hadîs-i şerifle, Resûlüllah (S.A.V.)ın Hazret-i Es-mâ'ya şöyle hitap ettiği bildiriliyor:
— «Yâ Esma! (Sadaka kapısını) bağlama ki, (senin üzerine de Allah üısân kapılarını) bağlamasın..»
Diğer bir rivayette ise:
— «(Allah için harcadığını) saymaya kalkışma ki, senin üzerine (olan ihsanı) sayılmasın!.» [4]
Ayet ve hadîslerin mecmuundan cimrilik ve israftan kas-dedilen mâna şöyledir:
Ne kendini, ne de çoluk çocuğunu sıkıntıda bırakacak kadar cimrilik et; ne de ihtiyaç dışı malını harca,. Bu ikisi arasında meşru' bir yol tut ki, bu, Allah'ın övdüğü itidal yoludur.
Furkan sûresinde bu hususa temasla buyuruluyor ki: «Rahman'in (has) kulları yeryüzünde mütevazı mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel sözler söylerler.. Onlar gecelerini Rableri için kıyama durarak ve secdeye vararak geçirirler. Onlar, «Rabbimiz! Bizden Cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır, orası şüphesiz kötü bir yer ve fena bîr duraktır» derler, Onlar, (mallarını) sarf ettikleri zaman ne israf ederler, ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.» [5]
İslâm bu iki âyetin açık delaletiyle memleket ekonomisinde fert ve ailenin iktisadî prensiplere riâyetinin büyük katkısı olacağına dikkati çekiyor..
Çünkü fert ve ailenin iktisadî bünyesi ne kadar sağlam olursa, millet o nîsbette kalkmn. Bu bakımdan İslâm, bir taraftan lüks hayat ve fakirlikle mücâdeleyi emrederken, diğer taraftan da cimrilik ve israftan kaçınmayı telkin ediyor. Bilerek çalışmayı, kazancında tutumlu olmayı, cem'iyyet içinde her hak sâyibinin hakkını ödemeyi farz kılıyor. Bugün milletler iktisaden sarsıntı geçiriyorsa, cem'iyyet müthiş bir bunalım içindeyse, aile huzursuzluk içinde çırpmıyorsa, bütün bunların vebali, modayla demode arasında bocalayan, lüks yasamaktan başka bir şey düşünmiyen, buna ilâveten nefsi için elini açıp savuran, fakir ve düşkünlere karşı eli boynuna bağlı oîan şuursuzların üzerinedir..
İsrâ sûresi 26. âyeîte bu hususa işaretle buyuruluyor ki:
«Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver; (elindeki-ni, kazanıp topladığını) saçıp savurma. Çünkü (mahra) saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlara kardeş olmuş olurlar. Şeytan ise Rabbînc karşı pek nankördür.»
Tarih boyunca lüks ve israftan kendini kurtaramıyan, bu iki âfetin tahribatım göremiyen veya görmemezlikten gelen millotlcr yıkılmaya mahkûm olmuştur. İş şeytana kardeş olmanın sonucu budur.. İsrâ sûresi 16. âyet bu gerçeği en beliğ bir ifâdeyle gözlerimizin önüne sermektedir:Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, varlıklılarına (şımarık zenginlerine) emrederiz de (bu emre rağmen) onlar yoldan çıkarlar.. Artık o şehir yok olmayı hak eder.. Bîz de (kanunumuz îcabı) onu yede bir ederiz..» [6]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İsrâ sûresi, âyet: 29.
[2] Sahih-î Buhârî.
[3] Sahih-i Buhârİ: Ebû Hüreyre (R.A.)den.
[4] Sahîh-i Butaâri: Esma binli Ebiiftekîr Sıddık (R.A.)dau
[5] Furkan sûresi, âyet: 67
[6] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı Ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 2/35-37.