* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: NEFİS - İYİ VE KÖTÜNÜN MÜCADELE ALANI  (Okunma sayısı 298 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
NEFİS - İYİ VE KÖTÜNÜN MÜCADELE ALANI
« : Ekim 19, 2019, 11:00:12 ÖS »
NEFİS -  İYİ VE KÖTÜNÜN MÜCADELE ALANI

Müslümanlar Mekke’yi fethettikten sonra hac vazifelerini yapmak üzere şehirlerin anası Mekke’de bir araya gelmişlerdi. 

Arafat’ta Resûl-i Ekrem’in huzurunda toplanmış O’nu dinlemek üzere beklemekteydiler. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), Veda Hutbesi olarak bilinen konuşmasının bir bölümünde müminleri şöyle uyarmıştı:

 “Dikkat edin, size mümini tanıtıyorum; O insanların can ve mal hususunda güvendiği kişidir. Müslüman; elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyendir.

Mücâhid, Allah’a itaat yolunda nefsiyle mücadele eden; muhacir ise hata ve günahları terk eden kişidir.” (İbn Hanbel, VI, 22.) Allah Resûlü (s.a.s), müminlere hitap ettiği bu son konuşmasıyla düşmanlarından felaha ulaşan Müslümanların maddi kazançlar elde etmesiyle içine düşebilecekleri bir başka tehlikeye işaret etmişti. Bu tehlike, nefsin ihtirasları, bitmek tükenmek bilmeyen istek ve arzularıydı.

Nefis; Allah Teâlâ’nın insanla birlikte var ettiği, iyilik ve kötülüğü gerçekleştirme kuvvetidir.

Nefis; insanın özüdür. İlahi bir latifedir. Kulun içindeki kötü duyguların, meşru olmayan isteklerin huy ve fillerin kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim, Hz. Yusuf’un dilinden nefsin bu özelliğini şöyle haber vermektedir:

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪ييۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ

“Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, Rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder; şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Yûsuf, 12/53.)

İnsan özgür iradesiyle kendi lehine veya aleyhine karar verebilecek bir şekilde yaratılmıştır.

İnsanoğlu eşref-i mahlûkattır, yaratılmışların en şereflisidir. Allah Teâlâ’nı yeryüzündeki halifesidir. İyiliği ve kötülüğü yapacak kuvvette var edilmiştir. Kendi tercihiyle iyiliğin ve iyilerin yanında veya karşısında yer alabileceği gibi, kötülüğün ve kötülerin yanında veya karşısında yer alabilecektir. Nitekim Yüce Rabbimizde bir ayette şöyle buyurmaktadır.

مَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَسَٓاءَ فَعَلَيْهَاۘ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ  تُرْجَعُونَ

 “İyi işler yapan kendisi için yapmıştır, kötülük yapanın da kötülüğü kendinedir; sonra rabbinize döndürüleceksiniz.” (Câsiye, 45/15.)
Öyleyse nefsine hâkim olan, kirlerden ve günahlardan arınıp onu ıslah eden manen yükselir, kurtuluşa erer. Nefsinin isteklerine boyun eğen, hevesinin esiri olan manen alçalır, hüsrana uğrar. Cenâb-ı Hak, bu hususu bizlere şöyle hatırlatır:

    فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙ قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙ وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاۜ        وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙ

“Nefse ve onu şekillendirip düzenleyene; ona kötü ve iyi olma kabiliyeti verene yemin olsun ki,  Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu arzularıyla baş başa bırakan da ziyan etmiştir.” (Şems, 91/ 7-10.)

Nefis, iyi ve kötünün mücadele alanıdır.

İnsanlık tarihinde nefsinin heva ve arzusuna uyup kendisinin ve toplumun başına sıkıntı açan nice insanlara şahitlik etmiş, Yüce Rabbimizde Kur’an-ı Kerim’de bu insanları bize haber vermiştir. Vaazımızın bu bölümünde nefsinin peşinde sürüklenenlerden birkaçını ayetler ışığında sizinle paylaşmak isterim.

Hz. Âdem’in çocuklarından biri olan Kabil, nefsine uymuş ve kardeşi Habil’i katletmiştir. Yüce Kitabımızda bu hususa bir ayette şöyle değinilir:

فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخ۪يهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ

“Sonunda nefsi onu kardeşini öldürmeye itti; onu öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.” (Mâide, 5/30.)

Hz. Yakub’un oğullarını nefisleri kötü bir yola sürüklemiş, kardeşleri Hz. Yusuf’u öldürmek amacıyla kuyuya atmışlardı. Babaları Hz. Yakub’un yanına varmışlar, kardeşlerinin bir kurt tarafından parçalandığını söylemişler ve böylelikle Yusuf’tan kurtulmaya çalışmışlardır. Hz. Yakub, oğullarının yaptığı bu yanlışı onlara şöyle ifade etmişti:

وَجَٓاؤُ۫ عَلٰى قَم۪يصِه۪ بِدَمٍ كَذِبٍۜ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْراًۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ وَاللّٰهُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصصِفُونَ

 “Gömleğinin üstünde uydurma bir kan izi de gösterdiler. Ya‘kūb, ‘Hayır! Nefsiniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş; artık (bana düşen) güzelce sabretmektir. Anlattığınız şeyler karşısında, (bana) yardım edecek olan ise ancak Allah’tır’ dedi.” (Yûsuf, 12/ 8-18.)

Firavunlar, Nemrutlar, Karunlar, Ebu Cehiller hep nefislerinin peşinden koşmuşlar, kimi tahtına, kimi servetine, kimi gücüne, kimi de benliğine güvenmiş, dünyada zelil, ahirette azaba duçar olmuş, neticede kendilerine yazık etmişlerdir.

Nefsinde mertebeleri (makamları) vardır.

-Nefis, daima kötülüğü emretmesi halinde iken nefsi emmâre (Yûsuf, 12/53.) olarak isimlendirilir. Elmalılı Hamdi Yazır bu hususta şöyle bir izahatta bulunmaktadır: ‘Hadd-i  zâtında nefs-i beşer fenâlığı kuvvetle âmirdir, fenâlık kumandanıdır. Yâni umûmiyetle nefs-i beşerînin tabîatında şehevâta meyil ve o yolda kuvvâ ve âlâtın isti’mâl eylemek hasleti vardır. Ve binâenaleyh sırf nefsine kalırsa insan fenâlığa düşer.’ 
-Kusurlarından dolayı sahibini kınar, uyarır hâldeyken levvame (Kıyamet, 75/2.) olarak isimlendirilir.

-Allah’tan aldığı ilhamla ve sıhhatli bilgilerle sahibini bilgilendirir hâldeyken mülhime (Şems, 91/8.) olarak ifade edilir.

-Hakikatin nuruyla nurlanıp da kalbi saflığa erişmiş hâldeyken mutmainne’dir.  (Fecr, 89/27.)

-Allah’ın her türlü tecellisini gönül hoşluğu ile kabul edip her şeyiyle O’ndan razı olma hâlindeyken razıye’dir. (Fecr, 89/27.)

-Allah’ın ahlakı ile ahlaklanma kıvamını elde etmiş, beşerî sıfatlardan mutlak manada sıyrılmış, kendinden geçip Allah’a varmışken marziyye makamındadır. (Fecr, 89/27.)

-Çoklukta birliği birlikte çokluğu idrak etmiş ve Hak ile bekâ makâmına ermişken kâmile ya da zekiyye (Şems, 91/9.) ismiyle isimlendirilir. (Prof. Dr. Safi ARPAGUŞ, Diyanet Aylık Dergi, Aralık, 2017, s.14)

Güzel ve çirkin ahlakın ortaya çıkışı nefsin terbiye edilmesinde saklıdır.

Nefse bilinçle yaklaşılmalıdır. Zira insan nefsi, tabiatı gereği dünyevi hazlara, beşeri arzu, istek ve ihtiraslara meyyal bir konumdadır. Bu meyanda, insanın en büyük sorumluluklarından birinin, nefsin arzuları konusunda hassas, bilinçli ve dirayetli bir tavır sergileyerek iradesini, nefsini kontrol  etmek amacıyla kullanması olduğunu belirtmek gerekir. Nefsin bilinçli bir yaklaşımla kontrol edilmediği takdirde, şeytanın da saptırmasıyla beşerdeki; dünyaya aşırı meyletme, kibir, arzularının ardından sürüklenme gibi duyguları tahrik ederek insanı, çevreyi ve toplumu ifsat etmesi imkân dâhilindedir. Nitekim Hz. Mevlana’da nefsin bu özelliğini şöyle tasvir etmektedir.

“Ey insanoğlu; senin nefsin de bir ejderhadır! Ölmüş görünse bile ölmemiştir; günah işlemek için eline fırsat geçmediğinden ötürü, gamdan uyuşmuş bir hâlde, donmuş gibi beklemektedir! Nefs güçlense, fırsat bulsa hemen Firavunluğa başlar; yüzlerce Musa’nın, yüzlerce Harun’un yolunu keser!” Dolayısıyla mümin, ruhunu arındırmak, iyilerin safında yer almak için kendini şehevi arzulardan uzak tutmalı ve nefsine hâkim olmalıdır. Nitekim Cenab-ı Hak bir ayette şöyle buyurmaktadır:

َا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ اِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ وَلَا تتَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَاَنْسَيهُمْ اَنْفُسَهُمْ اُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (Haşr, 59/18-19.)

Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir hadislerinde bu hususun önemini bizlere şöyle aktarmaktadır:

الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ

“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Zavallı kişi ise, nefsinin her türlü arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 25; İbn Mâce, Zühd, 31.)

Nefsin mahiyetinden daha önemlisi onun terbiye edilmesi ve güzel huylarla donatılmasıdır.

Nefis, tıpkı anne babasına şefkatle bağlı bir çocuk gibi iyiliğe ve kötülüğe meyillidir, hangi tarafa yönlendirilirse o tarafın kontrolüne girmektedir.
Ayrıca nefisle mücadele etmede en etkili yol, sağlam bir iradenin yanında Rabbimizin her an bizi gördüğü inancıyla hareket etmektir. Böyle bir inançla yaşam süren insan küfrün karanlığından, günahların kirinden arındırır, huzura kavuşur. Huzura kavuşan nefsin sonucunda kavuşacağı mutluluğu ise Yüce Rabbimiz şöyle müjdelemektedir:

يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُۗ اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ فَادْخُل۪ي ف۪ي عِبَاد۪يۙ وَادْخُل۪ي جَنَّت۪ي

“Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen O’ndan razı, O da senden hoşnut olarak rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!” (Fecr, 89/ 27-30.)

Nefis terbiyesi için nefsini terbiye etmişlerle beraber olmak gerekir.

İnsanoğlu yaşam sürdüğü çevreden, arkadaşlardan etkilenir. Bu sebeple iyi olmanın en başta gelen yolu iyi bir ortamda iyilerle beraber olmakta saklıdır. Ashaptan birisi Peygamber Efendimize; Ey Allah’ın Resûlü, bir topluluğu seven fakat onların işlediği amelleri işleyemeyen bir insan hakkında ne buyurursunuz? sorusuna Resul-i Ekrem;   

المَرْء َعَ مَنْ أَحَبَّ 

أَحَبَّ   “Kişi sevdiğiyle beraberdir” (Buhârî, Edeb, 96) buyurmuştur.
   
Sevgili Peygamberimiz, bir diğer hadislerinde ise iyi insanlarla beraber olmanın önemini bize şöyle hatırlatmaktadır:

إِنَّما مثَلُ الجلِيس الصَّالِـحِ وَجَلِيسِ السُّوءِ . كَحَامِلِ المِسْكِ ، وَنَافِخِ الْكِيرِ ، فَحامِلُ المِسْكِ ، إِمَّا أَنْ يُحْذِيَكَ ، وَإِمَّا أَنْ تَبْتَاعَ مِنْهُ وَإِمَّا أَنْ تَجِدَ مِنْهُ ريحاً طيِّبةً . ونَافخُ الكيرِ إِمَّا أَن يحْرِقَ ثيابَكَ وإمَّا أنْ تجِدَ مِنْهُ ريحاً مُنْتِنَةً

“İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya  sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya  elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.” (Müslim, Birr ve sıla, 146; B5534 Buhârî, Zebâih ve sayd, 31.)

Nefsimizin şımarıklığını gidermek için elde ettiğimiz başarıyı Rabbimizden bilmeliyiz.
Nefis terbiyesinde Rabbimizin şu ayetini iyice özümsememiz gerekmektedir. Nisa suresi 78. Ayette şöyle buyrulmaktadır.

مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَففْسِكَۜ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاًۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ  شَه۪يداً

“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.”

Bu ayet ile Yüce Rabbimiz, Peygamberimizin şahsında bütün insanları uyarmaktadır. Yoksa bu ayetin anlamını en iyi bilen ve onu yaşantısına aktaran O’dur. Nihayetinde Allah’ın verdiği akılla, vicdanımızla, bilgimizle, irade ve gücümüzle çalışıp çaba göstereceğiz, elde ettiğimiz başarının müsebbibi olarak Rabbimizi bileceğiz. Çünkü mümine yakışan seferdir, zafer Allah’a aittir. Bununla birlikte, aklımızı, vicdanımızı doğru yönde kullanmaz, irademize sahip çıkmaz, nefsimizin ve şeytanın kontrolüne girersek kötülüğü kendi elimizle kazanmış olacağız. O halde bizim için asıl olan iyi kul olmak için çaba göstermek, nefsimizi ıslah etmek, iyilerle beraber olmaktır.

Geliniz! Cenab-ı Mevlâ’ya tüm benliğimizle kul olmak için çaba gösterelim; emirlerine uyalım, yasaklarından kaçınalım. Allah Resûlü’nün sünnetini kendimize rehber edinelim, O’nun ahlakıyla ahlaklanalım. Böylelikle nefsimizin arzu ve isteklerine boyun eğmeyen kâmil bir mümin olalım. Vaazımızı Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu duasıyla ve can-ı gönülden âmin diyerek sonlandıralım.

اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَالْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَالْهَرَمِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ اللَّهُمَّ آتِ نَفْسِى تَقْوَاهَا وَزَكِّهَا أَنْتَ خَيْرُ مَنْ زَكَّاهَا أَنْتَ وَلِيُّهَا وَمَوْلاَهَا اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لاَ تَشْبَعُ  وَمِنْ دَعْوَةٍ لاَ يُسْتَجَابُ لَهَا

“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime, takvayı, ver; nefsimi arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onu koruyan da onun efendisi de sensin. Allah’ım! Faydasız ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikir ve dua ve tevbe ve istiğfar, 73.)





 


* BENZER KONULAR

Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]