Eleştirmek
Eleştirmek basit ve kolaydır, geçersin bilgisayarın başına, beğenmediğin kim varsa kusurunu bulur, hatalarını ardı sıra dizersin. Gönül mü kırmışsın haksızlık mı yapmışsın hele buna da önem vermedin mi eleştir babam eleştir, keyfine diyecek yoktur. Çoğumuzun yaptığı bu tür eleştiriler en basit olanıdır.
Yapıcı, yol gösterici, hataları gösterme ve tekrarını önlemek maksadı ile yapılan eleştirilerin faydası vardır ki buna yapıcı eleştiri de denir. Olması gereken ve zor olanıdır.
Birde daha zor olanı yapmak, yani eleştiri yerine, takdire şayan bir şeyler yaparak, Allah’ın rızasını ve halkın teveccühünü kazanmak, buda herkesin değil er kişinin yapacağı iştir.
Bilgisi veya doğruları öne sürerek, farklı alanlara, kişilere, davalara, düzenlere, icraatlara ve sistemlere eleştiriler yapılabilir.
Eleştirilerde söz konusu siyasi partiler olacağı zaman lütfen ama lütfen dinimizi alet etmeyelim. Din hiçbir siyasi partinin tapulu malı olmadığı gibi hiç kimsenin de düşmanı değildir.
Hz. Ebu Musa(ra) anlatıyor: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selem buyurdu ki:
“Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mümin olarak sabaha erer, akşama kafir olur; Mümin olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. O fitneden oturan, ayaktan durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyle ise yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Âdemin iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun öldüren değil) (Ebu Davut Fiten 2, (4258, 4262); Tirmizi, Fiten 33,(2205) Kütübi site)
Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerdeki siyasi çalkantılar, kargaşa, terör, savaş… Vb. İnsan hakları ihlalleri analiz ettiğimizde, sorunun temeline din ve dindarlık olmadığıdır. Dinimizin temeli olan iman esaslarına ve yaptıklarının hesabını sorulacağına imanın olmadığı veya zayıf olduğunu görüyoruz
İslamiyet kalpte yer bulan ve her ferdi ayrı ayrı ilgilendiren bir iman ve amel biçimidir. Bir toprak parçası, coğrafi bir alan olmadığı gibi miras yolu ile de babadan oğla geçmez. Şekil ve şemalı ile alakası yoktur.
Din, satın alınan mal gibi de değildir. Toprağa dikilen taze fide gibidir. Su, çapa, gübre ve bakım gerektir.
İmanla kalbe yerleşen din, Salih amelle beslenmeli, şeytan ve nefsin vesveselerine karşı uyanık olunmalı, hata ve günahları, tövbe ile bakımı yapılmalıdır.
İslamiyetin kaynağı, Allah kelamı olan Kuran ve sünnettir. Tam ve noksansızdır.
Fazla bir şey eklemek her ne ad ile olursa olsun ona Bidat denilir kişiyi, cehenneme kadar götürür.
Noksan veya eksik bırakıldığında da tehlikeli ve ahrette hüsrana uğramaya vesile olur. Bilmemek mazeret olmadığı gibi sorumlu olmaktan da bizi kurtarmaz.
Özellikle sön dönemlerde kendini solcu olarak tarif eden kimselerin kendilerince yanlış buldukları iktidar partisinin icraatlarını eleştiri ve eksikliklerini ortaya koymaya çalışırken dini değerlere önem vermemeleri ve eleştirilerinde dinin de nasibini alması düşündürücü ve de üzücüdür.
Oysa bu kesimlerin çoğu kendilerini Müslüman olarak kabul ederler, eleştirilerle “kaş yapayım derken göz çıkardıklarının” farkında değillerdir.
Yine bu kişiler dinin siyasete alet edilmemesi, din sömürüsüne karşı mücadele adı altında din istismarcıların da destek vermektedirler.
Hepimiz (başta ben), dinimizin kutsal değerlerini kendi siyasi çıkarlarına alet edenlerden nefret ederiz, bunun yolu dini ve dindarı eleştirmekle değil Kuran ve Sünnetle onlara karşı durmakla olur.
Ali İmran 185 ayet:
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tas tamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey yoktur.”