KEŞKE NEZAKET DERSLERİ OLSA
Görgü kurallarının önemini her geçen gün daha çok hissediyoruz. Bir arada yaşamayı kolaylaştıran ve güzelleştiren bu kurallar terkedildikçe toplumsal yaşam, katlanılmaz hale geliyor. Ve maalesef her geçen gün de terkediliyor. Öyle ki, görgüsüz bir nesil ile yaşamımıza devam etmek zorunda kalacağız gibi görünüyor. Halbuki bizlerden çok daha iyi yeteneklere sahip, ülkemiz ve dünyamız için büyük faydaları olabilecek bu nesil, belki de basit birkaç kuralı bilmediği için mutsuz ve amaçsız...
Çok basit iletişim kurallarını bile bilmediklerine şahit olabiliyoruz öğrencilerin. Karşılaştıklarında merhaba, ayrılırken hoşçakal demeyi bilemiyorlar...İkisi arasında lütfen, özür dilerim vb. sözcükler ise zaten yok...
İletişim kazaları tabirinin çok hafif kalacağı saldırılarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar...
Bununla mücadele eden çok değerli öğretmenlerimiz var elbette..Ancak, meslektaşlarım da bu konudan mustarip ve çoğu zaman kendilerini çaresiz hissediyorlar. Suçlu elbette çocuklar değil...
PRATİK ALANLARI YOK
Anne babanın vaktinin kısıtlı olduğu zor bir dönemde yetişiyor şimdiki çocuklar... Ailenin tamamının bir araya çok zor gelebildiği, sohbet ortamlarının azaldığı hatta yok olduğu bir dönem... Komşuluk ilişkileri ise çoktan rafa kalktı... Pratik yapacakları alan kalmadı yani çocukların. Tatiller de çocuksuz tercih edilir oldu... Hal böyle olunca çocuklarımız ile geçirdiğimiz zaman azaldıkça hatta yok denilecek seviyeye geldikçe, topluluk içine çıkardığımızda yemek yemeyi bile bilmeyen evlatlarımız bize zorluk yaşatmaya başladı... Sadece bize değil kendilerine de... Yemeği döke saça yerken tiksinen arkadaşlarının hakaretlerine katlanmak zorunda kalıyorlar mesela... Ya da fiziksel temasın sınırlarından bihaber, rahatsızlık vermekten gocunmuyorlar... Çünkü, hiç görmemişler...
Empatiyi, saygıyı, en basit görgü kurallarını görebilecekleri ortamlarda bulunmamışlar, hasbelkader bulunduklarında ise idare edilmişler... Öğretilmemiş yani...
Bizlerin çocukluğu, yaşama hazırlık mahiyetinde idi.
Yaşamın tam göbeğindeydik yani.
Rollerimiz vardı. Bazen rol bile çalardık...
Şimdiki çocuklar ise evlerde yalnız, rolsüz...
Anne baba ile vakit geçiremiyorlar. Hem okul saatleri, ödevler vb buna izin vermiyor hem de ebeveynin eve de taşınan iş stresi.
Topluma karışamayan çocuk ise haliyle toplumsal kurallardan uzak kalıyor... Sosyal bir varlık olan insanın toplumdan soyutlanması depresyon gibi ruhsal sorunlarla birlikte davranışsal problemlere de yol açıyor. Davranışsal problemler de iletişim sorunlarına.
Birbirini besleyen tam bir kısır döngü yani.
Okulları kaos yumağına dönüştürebilen bir kısır döngü.
EBEVEYN OLMAK
Amacım aileleri eleştirmek değil elbette.
Çocuklarının kabalıklarına ebeveynler dahi zaman zaman katlanamazken bu soruna çözüm aramaya çalışıyoruz. En etkili çözüm ailelerin ebeveynlik görevlerini kısa yoldan evlatlarını şımartarak yapamayacaklarını görmeleri. Bir de rol model olmaları...
Sayıları çok olmasa da öğretmene dahi kaba davranan yetişkinin en büyük zararı kötü örnek olarak çocuğuna verdiğini hatırlatmakta fayda var.
Empati yeteneğinden yoksun bireylerden oluşan bir toplum ya da topluluk sadece kaos oluşturabilecektir. keşke okullarda nezaket dersleri olsa. Geleneklerimizden gelen nezaket kurallarının önemini uzun uzun anlatabilsek, sindirmelerini sağlasak.Sofra adabını öğrendikten sonra hep birlikte yemek hazırlayıp yeseler mesela...
Her gün merhaba, günaydın ile güne başlamanın olumlu etkisini görseler... Tebrik etmeyi bilseler. Teşekkür edip, özür dileyebilseler... Özür dileyene verilecek cevabı öğrenseler...
En azından ruhsal ve fiziksel zarar vermemenin önemini kavrayabilseler... Hayat hem onlara hem de bize daha güzel, keyifli gelmez miydi?