Dini az bir metaya satanlar
Enes R.A ''ın bildirdiğine göre Rasulullah(sas) şöyle buyurur:
"-Gündüzler ve geceler geçip gitmez taki birisi kalkıp şöyle deyinceye kadar:
"-Kim dinini bize bir avuç dirheme satar?"
(İbni Hacer Askalani Metalibul Aliye (4/267) K. Fiten Cemaate tabi olma babı Hds no: 4406: Ebu Ya''la''dan rivayet edilmiştir. Busuri (rha) hadis hakkında bir şey dememiştir. Bizim yaptığımız araştırmaya göre hadisin senedinde iki sadık, iki sika ravi bulunmaktadır. Dolayısıyla hadisi aktarmakta bir beis yoktur.)
İlk bakış ta bu hadis gerçekten insana çok tuhaf gelmekte ama hadisi dikkatlice okuyup etrafımıza dikkatlice bakarak fıkh etmeye çalıştığımızda ne kadar da hoşumuza gitmese de içinde bulunduğumuz çağı ve insan karekterini çok iyi anlatır
Bizler Hristiyanların dolar teklif ederek insanları sahib oldukları müslüman isiminden onları çıkarmaya çalıştıklarını internet ortamın da gördük ve şahit de olduk. Tabii neden isimleri Müslüman olanları diyoruz; çünkü onlarda çok iyi biliyor ki bu topraklarda yaşayan insanlarda din sadece bir tabela olarak kalmış insanlar çoktan bir hristiyan, Yahudi gibi yaşamaya başlamıştır.
Zaten buna güvenerek insanlara dolar karşılığı dinin değiştirmeyi teklif edebilmektedirler.
Tabi yalnız Hristiyanlar değil, bir de onların dinine bağlanmayı meşru gören Dinler arası diyalogcularda dinlerini bir avuç dolara satmaya karar vermişlerdir. Yani din değiştirme hareketi başarılı olarak devam etmektedir.
İşin aslında bu hadisin hükümü o kadar geniştir ki Rasulullah (sas) devlet yönetimi olan Hilafet-her ne kadar saltanat şeklinde uygulanıyor idiyse de- bu topraklardan kaldırıldığın da, Hadisteki bir avuç dinara "kim dinini bize satar"
Sözü egemen Tağuti güçlerce toplumun her kesimine teklif edilmişti. Bu teklifi kabul edenler olduğu gibi bu teklifi redd edip şehadet mertebesine gidenlerde oldu
Kur''ana müracaat ettiğimiz de din tahrifçisi olarak karşımıza öncelikle Yahudiler çıkmaktadır. Kur''an onlardan bahisle şöyle demektedir:
"Hani bir zamanlar Allah kendilerine kitab verilenlerden; "O'' nu muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz" diye söz almıştı. Onlar ise onu kulak ardı ettiler ve onu az bir bedele değiştirdiler. O aldıkları bedel ne kötüdür." (Al-i İmran 3/187)
İmam Kurtubi (rha) bu konuda şunları söylemektedir:
"İlim adamlarımız-Allahın rahmeti üzerlerine olsun- şöyle derler: Yüce Allah Yahudi âlimlerini kitablarını değiştirmekle, tahrif etmekle nitelendirmiştir. Sözü hak olan Rabbimiz onlar hakkında:
"Elleriyle kitabı yazanların
Vay haline! (el-Bakara 2/79) diye buyurmuştur. Çünkü aradan bir zaman geçipte ilim adamlarının çevresinde bulunanlar kötüleşince, bunlar hırs ve tamahın etkisiyle dünyaya yönelip insanları bu şekilde kendilerine bağlayacak şeylerin peşine düşünce şeriatlerinde olmadık bir takım şeyler çıkardılar, şeraitlerini değiştirdiler ve bunları Tevrat''a kattılar, aralarındaki kıt akıllılara: İşte bu Allah katındandır, dediler. Böylelikle bunları kendilerinden kabul etmelerini sağladılar; bunun sonucunda da başkanlıklarını pekiştirmeye ve bu yollada dünyanın değersiz menfaatlerini elde etmeye çalıştılar
" (El Camiu Li Ahkamil Kur''an (2/187) Çev: M. Beşir Eryarsoy Buruc y)
Said Havva(rha)''de bu konuda şunlar söylemektedir:
"Bu ayeti kerime her ne kadar İsrailoğullarından söz ederken zikredilmişse de hükmü elbette umûmîdir." (El- Esas Fit Tefsir (1/ 186) çev: M. Beşir Eryarsoy Şamil y. Bakara süresi 75.ayetin tefsiri saadetin de Konu olarak Ali İmranla aynı içeriklidir.) demektedir.
Ayet Yahudiler için inse de hükmü umumidir. Onların uğradığı bu müsibete maalesef bu ümmetin içindeki insanlarda uğrayacaktır. Bu onları, Yahudileri taklidlerinden dolayıdır. Bu konuda Önderimiz Rasulullah (sas)''a kulak verelim:
"Ebu Said El-Hudri (ra)''ın rivayetiyle; Rasulullah(sas) dedi ki:
"- Muhakkak sizler, sizden önceki ümmetlerin yoluna karış karış, arşın arşın uyup gideceksiniz.
Hatta onlar bir keler deliğine girmiş olsalar bile(siz de o daracık yere girecek) onlara tabii olacaksınız." Buyurdu.
Biz:
"-Ya Rasulallah! Bu ümmetler Yahudilerle Hıristiyanlar mı? Diye sorduk.
Rasulullah:
"-Onlardan başka Kim olacak?" Buyurdu.
(Buhari (16/ 7202) K: İtisam bil Kitab ve''s-Sunneti Bab: 14 Hds no: 50)
Yahudilerin içinden, Hıristiyanların içinden nasıl ki Allah''ın dinin tahrif edip bozan bir gurp alim çıktı ise bu ümmetin içinden de böyle bir grup çıkacaktır.
Hatta bu tabi olma öyle bir safhadadır ki onların bütün kötü hareketleri de örnek alınarak uygulanacaktır. Bu gerçek yukarıda zikretmiş olduğumuz hadisin bir benzerinde şöyle dile getirilir:
"İbni Abbas''dan dediki; Rasulullah (sas) dedi ki:
"-Sizlerden öncekilerin yoluna karış karış, zira zira, kulaç kulaç, takib edeceksiniz. Hatta, şayet onlardan biri keler deliğine girse sizde gireceksiniz ve şayet annesiyle cima etse, sizde yapacaksınız? (İbni Kesir Camiul Mesanid Ve''s-Sunen (31/336) Hds no:2037 =Bezzar rivayet etmiştir. Keşful Estar (3285) Heysemi Mecmeuz Zevaid (7/261) de dediki: Bezzar rivayet etmiştir, ricali sikattir.)
Bu hadis işin ne kadar vahim olduğunu ortaya koymaktadır. Yani her ne yaparlarsa bu ümmet onlara uyacak
Dinlerini satmaya alışmış, parçalamaya alışmış, Kitabı tahrife alışmış bir topluluğu bu ümmetin içinden insanlar takib edecek onların yolunu sürdürecekler. Tabi ki bu bozulmuşluktan Allah''ın koruduğu kişiler hariçtir
Ama şu bir gerçektir ki dinlerini para için satan Yahudi ve Hıristiyan âlimlerini takib edip dinlerini satan çokça bilgin insana rastlamaktayız. Onların yaptığı gibi Kitaba karşı dillerini eğip bükerek yani olmadık manaları ayetlere yükleyerek kendi hevalarından tefsir ederler birde bu Allah''ın katındandır derler
İşte toplumların bozulmazsında bu Âlim kesimin çok büyük rolü vardır. Onlar toplumun başıdır.
Toplum başa tabi olan ayak mesabesinde olduğundan baş kötüye giderse ayakta ona tabi olur.
Dini değiştiren Yahudi ve Hıristiyan Âlimlerin en büyük zararları akide konusunda heva heveslere uymaları Tek olan Allah''ı hakkıyla birleyememeleri idi
Allah Azze ve Celleyi gerek rububiyet (yani her şeyin yaratıcılığı) tevhidin de gerekse Ulûhiyet (yani kanun koyuculuğu) tevhidin de hakkıyle birleyemediler
Onların yolunu izleyen günümüz tağuti rejimlerinde çalışan âlimlerde Allah''ın rubibiyet sıfatından bir kısmını anlatıp Ulûhiyet yani kanun koyuculuk ta Allah''ın tekliğine hiç mi hiç değinmeden geçiştirmektedirler. Çünkü dinlerinin anlatılması gerekli olan dozunu çalıştığı Tağuti rejimler belirlemektedir
Sanki Başta zikrettiğimiz hadisin ışığında Bu topraklardaki Laik sistem onların dinlerini tahrif karşılığı onların ellerine maaş bordolarını tutuşturmuş gibi duruyor
Sanki Dinin gerçeğini anlatmayı bir aylık maaşa değişmiş gibi görünüyorlar. Hemde onca bilgilerine rağmen
Kendilerini ahirette mutsuz edecek aşağılık bir maaş karşılılığında
O maaşı aldıklarından Allah''ın Kanun koyuculuğunu anlatmıyorlar
İşte bu noktadan sonra zaten sapkınlıkları artarak devam etmekte, Hakkın adamı olacaklarına bozdukları-bozulmuş halkın adamı olurlar. Halkın ve maaş aldıkları Tağutların istediği gibi dini anlatır, Hakk çizginin paralelinde bile bulunamazlar artık
Bakın Rasulullah(sas) böyle insanları nasıl nitelendiriyor?
"Muaz B. Cebel
Rasulullah (sas) tavaf yaparken O''na dedim ki:
"-Ya Rasul Allah insanların hangisi kötüdür? (diye sordum)
Bunun üzerine Rasulullah (sas) dedi ki:
"-Allah''ım(onu) bağışla! Hayırdan sor, şerden sorma. İnsanların en şerlisi insanlar içindeki ALİM'' dir." (Bezzar Müsned(7/93) Hds no: 2649)
Evet insanların içine karışıp o kadar ilmine rağmen, onları doğrultma makamında iken onlara uyup halk arasına karışan Âlim= bilen şahsiyet insanların en şerlisidir
Maalesef içinde yaşadığımız topraklarda bilgiyi yüklenen Âlim görüntülü birçok şahıs bulunmakla beraber, gerek dinlerini bir maaşa sattıklarından, gerek işin önemi kavrayamadıklarından dolayı bu ülkede Allah''ın kanunlarının uygulanmasının gerekliliğinden hiç bahs etmemektedirler
Ama iş demokrasinin faziletlerine gelince Cuma gibi bir ibadetin hutbe bölümünde ayrıntılı bir şekilde bahsetmektedirler
Hâlbuki Allah''ın kanun koyucu olduğunu çok iyi bildikleri halde Maaş aldıkları efendilerinin rızası doğrultusunda bu bilgileri saklamaktadırlar
Bu gibi Âlim geçinenlere o zaman şu hadisi hatırlatalım:
"
İbn Abbas dedi ki: Rasululah (sas) dedi ki:
"-Kime ilimden (bir şey) sorulur da o (da) onu gizlerse kıyamet günün de ağzında ateşten bir gemle gelir. Ve kim de Kur''an Hakkında ilmi olmadan (bir şey söylerse) kıyamet gününde ağzında ateşten bir gemle gelir." (Ebu Ya''la el-Mavsili Müsned (2/500-1) hads no: 2578; Metalibu Aliye (3/115) K.İlm Bab:- Hds no: 3027 İmam Askalani Sahih ibaresini düşmüştür.)
Maalesef bu ateşten gemin taliblileri bu topraklarda çokça bulunmaktadır
Talib oldukları ateşten bir gemdir. Sormak lazım Allah''ın kanun koyuculuğu ne demektir? Bakalım ne diyecekler?
Bir de şu mesele vardır ki burada âlim dediğimiz kişiler gerçekten alim olanlarla karıştırılmamalıdır. Çünkü gerçek Âlimler her halükarda Allah''ın ilahlığını savunur ve Allah''ın kanunlarının gerçekten dünyada uygulanmasına çalışır
O zaman bunlar yani bir maaş için dinin geçeklerini anlatmayıp halkı sapıtanlar kimlerdir? Biz bunlara ne diyeceğiz? Dilerseniz bunların ismini Rasulullah (sas)''den dinleyelim:
"-
Abdullah ibn Amr(ra) şöyle demiştir (Veda Haccında) Rasulullah (sas) tan işittim, şöyle buyuruyordu:
-Allah, ilmi kullarından çekip çıkarmak (yani silmek) suretiyle değil, âlimleri kabz etmek suretiyle kabz edecektir. Nihayet hiçbir âlim kalmayınca, halk bir takım cahil kimseleri kendilerine başkanlar edinirler. Bunlara bir takım sualler sorulur, onlar da ilimleri olmadığı halde fetva verirler de hem kendilerini delalete düşürürler, hem halkı delalete düşürürler." (Buhari (1/256-7) K.İlm Bab: 35 Hads no: 41)
Bu hadisteki "Cahil kimseleri kendilerine başkan edinirler" lafzından hareketle böylelerine Cahil veya Echel diye biliriz. Yaptıkları iş gerçekten korkunçtur. Hem kendilerini hem de halkı delalete düşürürler. Allahtan değil de Tağutlardan, demokrat ve Laik hükümetlerden korktuklarından insanlara gerçeği anlatamazlar. Zaten gerçek bir âlim olsalardı fatır süresindeki ifade edildiği gibi Allah''dan hakkıyla korkup, kıyamette mutlak hâkim, melik, Kahhar olan Allah''ın cehenneminden sakınarak dünyada zindana girme bahasına bile olsa Allah''ın Kanun koyuculuğunu her yer ve mekân da haykırırlardı.
Bir de bu Okumuş Cahiller televizyon ekranlarına çıkıp halka fetva vermektedirler. Sonra Tevhidle Allahın kanun koyuculuğu ile, namazla vb. ibadetlerle ilgisi olmayan mankenlerle televizyon kanallarında Allah''a daha fazla nasıl yakın olunabilineceğini, kadının neden hayızlı iken namaz kılamayacağını; halbuki bu halde de kılması gerekliliğini bu ibadetlerle amel etmeyen biriyle konuşmak hangi akla hizmettir?
Televizyon ekranlarında Allah''ın kanunlarına inanmayan insanlarla Allah''ın hükümlerinden Recmi, el kesmeyi, cihadı, haccı, orucu konuşmak hangi akla hizmettir? Hangi Akla mı hizmettir? Söyleyelim: Tağuti akla hizmettir. Tağut bunla şunu göstermek ister Birincisi sana Fetva sorman için kendisinin yetiştirdiği hakkı batıla karıştırarak anlatan bir makam belirler. İkincisi halkı sözde İslam geldi bakın bu meseleler konuşuluyor diye uyutmaktır. Üçüncüsü İslam Hakkında tartışmalı konuları gündemde tutarak İslama ilgiyi azaltmak insanların İslama bakış açısını değiştirip insanlar arasında ihtilaflı konuları gündemde tutmaktır. Hem de İslam''ın hakim olmadığı bu ülkede?
Neticede Rasulullah(sas) hadisinde belirttiği şu mecraya gelmiş bulunuyoruz. Hadis şöyledir:
"Ebu Hureyre(ra)''dan, Rasulullah(sas) dedi ki:
"Karanlık gecenin(zifiri) karanlıklarına benzeyen fitneler zuhur etmeden amellere şitab edin;(zira o fitneler zuhur ettiği vakit)kişi mü''min olarak sabahlayacak; kafir olarak akşamlayacak yahud mü''min olarak akşamlayacak kafir olarak sabahlayacak, dinini bir dünya metaı mukabilinde satacaktır." buyurmuştur. (Muslim (1/ 446) K.İman Bab. 51 Hds no:186)
Muslim (rha) kitabını şerh eden Ahmed Davudoğlu Hoca bu hadisin şerhinde şunları açıklamıştır:
"O fitneler zuhur ettiği vakit kişi mü''min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacaktır" lafzını tevile luzum yoktur. Çünkü fitneler çoğaldığı zaman kalbler bozulur; iman safiyeti kalmaz.
Kalblere gaflet ve fısku fucur dolar. Bunlar da bir insanın şekaveti için kâfi sebeblerdir. Nitekim kominizm felaketine maruz kalan yerlerde birçok Müslümanların-el-ıyazu billâh-irtidad ettiklerini gözümüzle gördük." (Muslim Terceme ve Şerhi (1/447) Sönmez neşriyat.)
Said Havva (rha) de bu hadisin şerhin de şunları söylemektedir:,
"Bu
Hadisi şerifte anlatılan durum, yaşadığımız yüzyılda gayet açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Günümüzde bir adamın sabah mü''min iken akşama kominist, varoluşçu(egzistansiyalist) veya cahiliyet kalıntısı olan kavimiyetçi anlayışı benimsediğine rastlamaktayız. Veya kâfir bir partinin saflarına katıldığını ya da herhangi bir kafirin adamlarının arasına girdiğini yahut küfür anlayışı üzere olan grublardan birine katıldığını görmekteyiz. Bunun gibi bir adamın akşam mü''min iken, sabaha pek fazla değeri olamayan bir çıkar veya dünyalık çıkar için, sayılan hallerden biri üzere olduğunu görebilmekteyiz." (Said Havva İslam Akaidi (3/271) Çev: Ahmed Varol vdğ Aksay)
Kimi Başbakan olama adına dinini satar, kimi Prof olma adına dinini satar, kimi hakim, kimi savcı, kimi polis, kimi general, kimi vergi toplayıcı, kimi herhangi bir memuriyet için dinini satar
Onun için dinin gerçeklerini haykırmak ahmaklık olmuştur. Tağutu razı etme adına inandığı Allah''ın ilahlığını ezerek Tağuti kurumların her yerinde yer almıştır, ahreti bu dünyalık mevkilere karşılık satmıştır
Peki, satılmışlıktan kurtulanlar olmuş mudur?
Elbette olmuştur. Nasıl mı Tağutların verdikleri üç Kuruşu terk edip Allah''ın Rezzak ismine sığınarak kendilerini ve çevrelerini özgürleştirerek. Ashab-ı Kehf gibi dinlerini yaşaya bilmek için Allah''a sığınarak tağutların zülmünden kaçarak, İbrahim (as) gibi tek başına bir ümmet olup Hakkı şehirlerin orta yerlerinde zikrederek, Yusuf (as) gibi Allah''a karşı gelmektense zindanlarda kalmaya razı olarak
Şu hadiste ifade edilene bir kulak verelim:
"Abdullah b. Amr (ra)''dan
Rasulullah (sas) şöyle buyurur:
"Allah''ın en çok sevdiği kimseler gariblerdir."
O''na:
-Garibler kimlerdir? Diye soruldu.
"-Dinlerini yaşayabilmek için kaçanlar! Allah kıyamet gününde onları, İsa B. Meryem (as) ile birlikte haşredecektir." buyurdu." (Ahmed b Hanbel K. Zuhd (1/217) Hds no: 806)
Eğer Tağuti toplumlarda garibler olabiliyorsak, Onların tağuti kurum ve kuruluşlarından, dinimizi para ile alma tekliflerinden kaça biliyorsak İşte o zaman Allah''ın sevdiği kişilerden yani gariblerden oluruz
Belki toplum nazarında bir değerimiz olmaz Ama Allah katında değerli olmak bize yeter bi İznillah
En son olarak şu sözlerle konumuzu toparlayalım. İşin aslında mü''min canını ve malını Allah''a cennet karşılığı satmıştır (Tevbe 9/111) bakınız)yani kendini cennet karşılığı sattığından ondan daha aşağılık bir dünya metaına onu değiştirmez. Eğer bunu yaparsa altın ile gazete kâğıdını değiştiren kişinin düştü komik hale düşeceğini bilir. Ve Allah''la yapılan bu sözleşmede eğer halis niyetli ise o zaman kendisinde bir satılamaz ibaresi bulunur. Çünkü O Allah tarafından hacz altına alınmıştır
Kendini Allah''a sattığından mümini Dünyada alacak bir para birimi yoktur