Şahsiyetsiz Olma
"Sürü psikolojisi" ifadesi sizde ne çağrışım yapıyor?
Olumsuz bir imaja sahip değil mi? Bu ifade, kendi başına karar alamayan, düşünemeyen, hep başkalarının aklıyla iş yapan, kalabalığa uyan kimseler için kullanılır.
Aslında insanları şahsiyetlerinin olgunlaşıp olgunlaşmaması bakımından ikiye ayırabiliriz: "Lokomotif karakterli kişiler" ve "vagon karakterli kişiler".
Lokomotif karakterli kişiler asla başkasının vagonu olmazlar, başkasının güdümüne girmezler. Onlar, ille de peşlerine vagon takma uğraşında da değillerdir. Peşlerinde kimse olmasa bile kendi rotalarını çizmiş, gidecekleri yeri kararlaştırmış, yola düşmüşlerdir.
Peki ya "vagon karakterliler"? Onlar ille de önlerinde birilerinin lokomotiflik yapmasını isterler. Birileri onlara yön verecek, rota çizecek, hedef gösterecek...
Burada can alıcı soru şu: Eğer akıl akıldan üstün ise, insan kendisinden üstün bir akla, ilme sahip bir kimsenin irşadı ve yönlendirmesiyle iş yapamaz mı, yapmamalı mı? Yüce Allah "bilmiyorsanız bilenlere sorun" buyurmadı mı?
Elbette insan danışabilir, başkalarının irşad, tavsiye, nasihat ve yönlendirmelerine göre hareket edebilir. Elverir ki başkalarının söylediklerini kendi aklıyla, vicdanıyla, bilgisiyle ölçüp tartsın… Düşünüp taşınsın. Rüzgarın önünde yaprak gibi savrulmasın... Ressamın elindeki fırça gibi olmasın...
Peygamberimizin kaşla göz ardı edilemeyecek, kulaklara küpe olacak bir nasihati var:
"Sakın "insanlar iyilik yaparsa bizde iyilik yaparız, kötülük yaparsa biz de kötülük yaparız" diyen şahsiyetsiz kimseler olmayın. Siz, insanlar iyilik yaptıklarında iyilik yapmaya, onlar kötülük yaptıklarında bile haksızlık yapmamaya kendinizi şartlandırın!"[1]
Bu hadis iki farklı şekilde yorumlanabilir:
1. "Bizim kendilerine bağlı olduğumuz kişiler bize ne talimat verirse onu yaparız. İyi davranmamızı isterlerse iyi davranır, kötülük yapmamızı isterlerse kötülük yaparız" diyen, bağlı bulunduğu kişiyi "mutlak otorite" olarak kabul eden zayıf karakterlilerden olmayın.
2. "Karşımızdakiler bize iyilik ederse biz de onlara iyilik ederiz. Karşımızdakiler bize kötülük ederse biz de onlara kötülük ederiz" diyen, iyilik ve kötülüğün ölçüsünü bağlı bulunduğu inanç sistemine değil de karşısındaki insana göre belirleyen silik şahsiyetlerden olmayın.
Evet, hadiste hangi anlam kastedilmiş olursa olsun müslümanın böyle şahsiyetsiz bir kimse olması asla doğru değildir. Müslümanın hayata bir bakışı, bir duruşu, bir kimliği vardır.
Müslüman kimsenin “uydusu", "vagonu", "hazır kıta askeri" değildir. Müslümanın bağlı bulunduğu tek şey dinidir. Müslüman, Hz. Ali'nin dediği gibi "hakkı insanlara göre değil, insanları hakka göre değerlendirir."
Bu bakış açısındaki müslüman "modanın", "reklamın", "bilinçsiz kalabalıkların", "kitlelerin" esiri olmaz. Hz. İbrahim gibi "tek başına ümmet" olabilme dirayetini gösterebilir. Bu bakış açısındaki müslüman kendisini silikleştirip "özenti" içinde yaşamaz.
Rabbim cümlemizi “kendi ayakları üzerinde duran”, “başkalarına danışan ama kendi akıl ve vicdanıyla karar veren”, “kimsenin uydusu olmayan”, “şahsiyet sahibi” Müslümanlardan eylesin.
----------------------------------------------
[1] Tirmizi, el-Birr ve's-sıla, 64.