İmansız Ölmekten Korkmalı
Her müminin günâh işlemekten çok korkması lâzımdır. Ufak bir günâh işlediğinde hemen tevbe, istiğfar etmesi gerekir.
Günâh işlemek, Allahü teâlânın gadabına sebeb olur.
Azâb-ı ilâhî günâhlar içinde saklıdır. Allahü teâlâ pek kuvvetli, herkese gâlip ve intikâm alıcıdır. Yüz bin sene ibâdet eden makbul bir kulunu, bir günâh için, sonsuz olarak reddedebilir ve hiçbir şeyden çekinmez. Bunu Kur'ân-ı kerîm bildiriyor ve iki yüzbin sene itâat eden iblîsin [şeytânın], kibir gösterip, secde etmediği için, ebedî melun olduğunu, haber veriyor. Yeryüzünde halîfesi olan, Âdem aleyhisselâmın oğlu Kâbil'i, bir adam öldürdüğü için, ebedî olarak rahmetinden uzaklaştırdı...
Sa’lebe, sahâbe arasında çok zâhid idi. Çok ibâdet ederdi. Câmiden çıkmazdı. Bir kerre sözünde durmadığı için, sahâbîlîk şerefine kavuşamadı, imansız gitti. Peygamber efendimize "sallallahü aleyhi ve sellem" onun için duâ etmemesi emrolundu...
Allahü teâlâ, bunlar gibi daha nice kimselerden, bir günâh sebebi ile, böyle intikâm almıştır. O hâlde, her müminin günâh işlemekten çok korkması lâzımdır. Ufak bir günâh işlediğinde hemen tevbe, istiğfar etmesi, yalvarması gerekir...
Ali Bekkâ “rahmetullahi aleyh", evliyanın büyüklerindendir. Kendisinin sâlih bir arkadaşı vardı.
Hâller ve kerâmetler sâhibi idi. Bir defasında ikisi birlikte Bağdad'dan bir yolculuğa çıkmışlardı. Gidecekleri yer ile Bağdat arası yürümekle bir senelik yol idi. Onlar kerâmetleriyle bir senelik yolu bir saatte almışlardı. Bu arkadaşı ona "Ben, falan vakitte, falan memlekette öleceğim. O zaman yanımda bulun" diyerek Ali Bekkâ hazretlerine vasiyet etmişti. Fakat Allahü teâlânın rızâsına kavuşamamaktan ve son nefes endişesi ile korkarak çok ağlardı... İmânsız olarak son nefesini veren bu arkadaşının hâlini, Ali Bekkâ hazretleri şöyle anlatmıştır:
-Söylediği vakit gelince yanına gittim. Hayâtının son anlarını yaşıyor ve can çekişiyordu. Yönünü doğu tarafına dönmüştü, Tutup kıbleye çevirdim. Bu arada gözlerini açıp bana dedi ki:
-Hiç uğraşma ben bu tarafa dönmüş olarak öleceğim. Hristiyan ruhbanlarının söylediği küfür olan, imânı gideren sözler söylemeye başladı, Din-i İslâm'dan çıktı.
Nihâyet İmânsız olarak öldü. Ölüsünü kaldırıp oradaki bir kiliseye götürdük. Bir de gördük ki, kilisede bir kalabalık toplanmış ve çok üzgün bir hâlde idiler. Önlerinde yatan bir cenâzenin etrâfında duruyorlardı.
“Nedir bu hâl?” dediğimizde, onlar dediler ki; “Bizim meşhur bir ruhbanımız vardı, yüz sene yaşadı. Bugün öldü. Fakat, ölmeden önce dinimiz olan Hristiyânlıktan çıktı. Müslüman olduğunu söyledi ve Müslüman olarak öldü. “Biz de onlara dedik ki: Bizim elimizdeki cenâze de Müslüman idi, son nefesinde Hristiyân dini üzere öldü ve imânsız gitti. Siz bunu alın. O, Müslüman olarak ölen ruhbanınızın cenazesini de bize verin.”
Onlar da kabul etti. Biz o Müslüman olanın cenazesini alıp, yıkadık, kefenledik, Müslüman mezarlığına defnettik. Onlar da öbürünü alıp Hristiyân mezarlığına defnettiler...
Allahü teâlâdan, son nefesimizde îmân ile gitmeyi nasip etmesini dileriz, yalvarırız!
Hasan Yavaş.