* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: !!!!!!!! KUL HAKLARI 1- 2 - 3 - 4 - 5  (Okunma sayısı 298 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
!!!!!!!! KUL HAKLARI 1- 2 - 3 - 4 - 5
« : Eylül 30, 2020, 06:13:01 ÖÖ »
Kul Haklarından Çok Korkmalıdır

Kul hakları  1
   
"Üzerinde kul hakkı olan, mahlûkların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâlleşsin, ödesin!.."
 
 İmâm-ı Rabbânî “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki: (Bir kimse, Peygamberin ameli gibi amel yapsa, fakat üzerinde yarım dank, yani çok az kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez.) Duaları da kabul olmaz. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Üzerinde kul hakkı olan, mahlûkların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâlleşsin, ödesin! Zirâ o gün altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir.) İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh” (Dürr-ül-muhtâr) kitâbını açıklarken, buyuruyor ki: (Kıyâmet günü, hak sâhibi, hakkını affetmezse, bir dank hak için, cemâat ile kılınmış, kabul olmuş yedi yüz namazı alınıp, hak sâhibine verilecektir.) (Bir dank, dirhemin altıda biri, yaklaşık olarak, yarım gram gümüştür.)

Bir gün, Eshâb-ı kirâma karşı (Müflis kime denir, biliyor musunuz?) diye sual edince, onlar da (Parası ve malı kalmayan kimseye diyoruz) dediler. Resul aleyhisselam buyurdu ki: (Ümmetim arasında müflis, şu kimsedir ki, kıyâmet günü, defterinde çok namâz, oruç ve zekât sevâbı bulunur. Fakat, bir kimseye sövmüş, iftirâ etmiş, malını almış, kanını dökmüş, döğmüş. Sevapları, bu hak sâhiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce, sevapları biterse, hak sâhiplerinin günâhları, bunun üzerine yükletilir. Sonra Cehenneme atılır.) Bu hadîs-i şerîf de gösteriyor ki, Eshâb-ı kirâmdan “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn” herhangi birine dil uzatan, söven, iftirâ eden, âhirette muhakkak cezâsını görecektir.

Ey Müslüman kardeşim! Allahü teâlânın rızâsına kavuşmayı ve amellerinin kabul olmasını istiyorsan, Müslümân olsun, kâfir olsun, kimsenin malına, canına, ırzına saldırma! Kimseyi incitme! Herkesin hakkını öde! Kul hakkının en mühimi ve azabı en çok olanı akrabasına ve emri altında olanlara din bilgisi öğretmeyi terk etmektir. Onların ve bütün insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerini yapmalarına, işkence ederek veya aldatarak mâni olanın kâfir olduğu, İslâm düşmanı olduğu anlaşılır. Bid’at sâhiplerinin, mezhepsizlerin, sözleri ile, yazıları ile Ehl-i sünnet bilgilerini değiştirmeleri, dini, imanı bozmaları da böyledir. Hükûmete, kanunlara karşı gelme. Kâfir memleketlerinde de, kanûnlara, emirlere karşı gelme! Fitne çıkarma! İslâm’a saldıranlarla ve bid’at sâhipleri ile ve mezhepsizlerle arkadaşlık etme!

Sözünü dinleyenlere, güler yüzle, tatlı dil ile nasîhat eyle! Kimse ile münâkaşa etme! Güzel ahlâkın ile, İslâm dîninin şânını, şerefini herkese göster! 

Hasan Yavaş.


İbadetlerin Kabulü İçin Ne Yapmalıdır - Kul hakları 2

Her ibadetin, ilmihal kitaplarında yazan farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini, mekruhlarını ve müfsitlerini mutlaka öğrenmelidir.
 
Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Duanın kabul edileceğinden şüphe etmemeli, şartlarına riayet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir. Gereken şartlara riayet etmeden duanın kabul edilmesini beklemek uygun olmaz... Her zaman yapacağımız duaların ve ibadetlerin kabul olması için, beş şeye çok riayet etmelidir:

1- Önce, Ehl-i sünnet itikadına uygun iman etmelidir. Ve son nefesimizi verinceye kadar bu imandan ayrılmamaya çalışmalıdır.
Küfre sebep olan her türlü  sözden ve fiilden uzak durmalıdır.

Âhirette, kâfirlerin hiçbir iyiliğine ve ibadetine sevap ve mükafaat verilmeyecektir.

2- İlim sahibi olmalıdır. Namazın, orucun ve her ibadetin, ilmihal kitaplarında yazan farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini, mekruhlarını ve müfsitlerini/bozan şeylerini mutlaka öğrenmelidir.

İlimsiz amel, dalâlettir/sapıklıktır. Yanlış ve bozuk olur.

3- Her ibadet için niyetin, farz olduğunu bilmelidir. Namaz, zekât, hac oruç ibadetlerine ve her iyiliğe başlarken mutlaka niyet etmelidir.

Ramazan ayında her gün tutulacak orucun her birisi için  ayrı niyet etmelidir.

Oruca niyetin ilk ve son vaktini bilmek ve bu vakitler arasında niyeti yapmak lazımdır. İlk vakti, akşam güneş batıncadır. Son vakti de, dahve-i kübradır. Yani, öğle namazına bir saat kalıncaya kadar niyet edilebilir.

4- Bütün ibadetleri ihlas ile yapmalıdır. Allah rızası için olmayan, başkasına riya/gösteriş için yapılan ibadete sevap verilmez. Yalnız, orucun diğer ibadetlerden farkı, onda gösteriş yoktur. O, kul ile Rabbi arasındadır, başkalarının haberi bile olmaz. Bunun içindir ki, Rabbimiz;
“Âdemoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç hariç. O, benim içindir. Yemesini içmesini, nefsânî arzularını benim için terk ediyor, onun karşılığını da ben vereceğim” buyuruyor.

5- Kul haklarından çok sakınmalıdır. İmâm-ı Rabbânî “rahime-hullahü teâlâ” buyuruyor ki:
"Bir kimse, Peygamberin ameli gibi amel yapsa, fakat üzerinde yarım dank, yani çok az kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez." Duaları da kabul olmaz.

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:

(Üzerinde kul hakkı olan, mahlûkların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâlleşsin, ödesin! Zirâ o gün altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir.)

[/font][/size][/color][/b]

Kaç Çeşit kul Hakkı Vardır

Kul hakları  3

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır.
 
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.) [Nesai]

Kul hakları beş türlüdür. Bunlar; malî, nefsî, ırzî, mahremî ve dînî haklardır.

1. Malî olan kul hakları: Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi. Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, sâlih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Sâlih fakir yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Kendi sâlih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de caiz olur. Bunları yapmak imkânını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin affolunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, âhirette affolunması, çok güç olur.

2. Nefsî, yani hayati günah olan kul hakları: Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir. Önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse affeder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden cezalandırılmasını ister. İslâmiyette kan davası yoktur.

3. Irza dokunan kul hakları: Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir. Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

4. Mahremî olan kul hakları: Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir. Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını affet demekle yetinir.

5. Dînî olan kul hakları: Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mâni olmak, onlara kâfir, fâsık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir...

Hasan Yavaş.


Kul Haklarından Kurtulma Çareleri - Kul hakları  4

Müslüman, doğup büyüdüğü veya hayatına devam ettiği yerlerde görüşüp konuştuğu, beraber iş yaptığı herkesle mutlaka helâlleşmelidir.
 
Yüce Rabbimiz, kullarının haklarını gözetmeyi, kendinin haklarına riayet etmekten daha önce istemektedir. Bir kimse, Peygamberin ameli gibi amel/ibadet yapsa, fakat üzerinde yarım dank, yani çok az kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez. Üzerimizde en çok hakkı olanlar, ana-baba ve evlatlarımızdır. Bize, bilmediklerimizi öğreten hocalarımızın da üzerimizde çok hakkı vardır. Karı-koca birbirlerinin hakkını gözetmelidir. Akraba, komşu ve arkadaş hakkı, işçi-işveren ve âmir-memur hakkı ve hatta hayvanların hakkı da kul haklarındandır. Öyleyse kul haklarından kurtulmaktan başka çare yoktur. Dinimiz, bunun üç türlü çaresini bildiriyor:

Birinci çare, üzerimizde hakkı bulunan kimselerle hemen helâlleşmektir. Müslüman, doğup büyüdüğü veya hayatına devam ettiği yerlerde görüşüp konuştuğu, beraber iş yaptığı herkesle mutlaka helâlleşmelidir. Nitekim Resûlullah Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Üzerinde kul hakkı olan, mahlûkların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâlleşsin, ödesin! Zirâ o gün altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir.)

İkinci çare, üzerinde kul hakkı olan kimse, buna tevbe için, onunla helâlleşmeli, ona iyilik ve dua etmelidir.

Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır. Dünyada iken helâlleşemediğimiz, yanımızdan ayrılıp giden veya ölen kimseler olursa, bunların arkasından hep hayır dua etmeli ve ömrümüz boyunca yaptığımız bütün ibadetlerin sevaplarını, hakkını ödeyemediğimiz bu kimselere hediye etmelidir.

Onların af ve mağfireti için Allahü teâlâya yalvarmalıdır.

Bir hadîs-i şerîfte, (Bir kimse, müminler için, her gün yirmibeş kerre, istiğfâr okursa, Allahü teâlâ, bu kimsenin kalbinden gıl ve hasedi çıkarır. İsmi, Ebdâl isimleri arasına yazılır. Ona, bütün müminler adedince, sevâp yazılır. Kıyâmet günü, bütün müminler: Yâ Rabbî, bu kulun bizim için, istiğfâr okurdu. Sen de onu affeyle! derler) buyuruldu.

Bunun için her gün, (Allahümmağfir lî ve li-vâlideyye ve lil-mü’minîne vel-mü’minât vel-müslimîne vel-müslimât el-ahyâ-i minhüm vel-emvât bi-rahmetike yâ Erhamerrâhimîn) okumalıdır.

Üçüncü çare, kul haklarından kurtulmanın en kolay olan şekli, şehit olarak ölmektir. Çünkü şehitlere, ahirette kul haklarından hesap sorulmayacaktır. Bunun yolu da, İslâmiyetin yayılması için çalışan fertlere ve kurumlara yardım etmektir. Bunlara yardım etmek “Cihad sadakası” olur. Bu da, kul ve hayvan haklarından kurtulmaya sebep olur.

Kul Haklarına Riayet Etmeyeni Kimse Sevmez - Kul hakları  5

Kul hakkının önemini bilip bundan sakınan bir Müslüman, kesinlikle tartışmaya giremez, kavga edemez, kalp kıramaz.
 
Evliya zâtları herkes seviyor da, biz birbirimizi niçin sevemiyoruz? Neden kalplerimiz kırılıyor, birbirimizden çok sıkıntı çekiyoruz? Bunların sebebi, kul hakkına riayet etmemek ve haramlardan sakınmamaktır. Allahü teâlâ, günahları ikiye ayırmıştır:
Birincisi, kendisiyle kulları arasındaki günahlardır.

İkincisi de, kulların birbiri arasındaki günahlardır. Bunlara "kul hakları" diyoruz. Cenâb-ı Hak, kendisiyle kulu arasındaki günahları affeder veya cezalandırır. Bu, Rabbimizin bileceği iştir, ama kullar arasındaki günahlarda mutlaka adalet olacaktır. Yani ahirette kul haklarından herkes hesaba çekilecektir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

(Âhirette sırât köprüsünde her Müslümana yedi sual sorulacaktır: Birincisi imandan, ikincisi namazdan, üçüncüsü oruçtan, dördüncüsü hacdan, beşincisi zekâttan, altıncısı gusülden sorulacaktır. Yedinci suale gelince, Peygamberler bile mâsum oldukları hâlde, bu sualden korkarlar. O da kul hakkıdır.)

Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. İşte, kul hakkının önemini bilip bundan sakınan bir Müslüman, kesinlikle tartışmaya giremez, kavga edemez, kalp kıramaz. Çünkü kul hakkından korkar. Hele kalp kırarak kul hakkına girmek, çok büyük günahtır. Bunun için Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Bir müminin kalbini kırmak, 70 defa Kâbe'yi yıkmaktan büyük günahtır.)
Âriflerin ışığı, velîlerin önderi, İslâmın bekçisi ve Müslümânların baş tâcı İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî hazretleri bir mektubunda bakın ne buyuruyorlar:

“Sakının, sakının! Kalp kırmaktan çok sakının. Bir müminin kalbini kırmak, 70 kere Kâbe'yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Bizim dînimizde, kâfirlikten sonra en büyük günah, kalp incitmektir. ”

İslâmın emir ve yasaklarını anlatan (Fıkıh) kitaplarında, “Hanımının haklarına riayet edemeyecek olan kimse, kul hakkına girmemek için evlenmesin!” buyuruluyor.

Yani kadın, esir değildir, köle değildir, hizmetçi de değildir. Bunun için bazı İslam büyükleri, kul hakkı geçmesin diye, kendi hanımından ve hatta  kendi çocuğundan bile, bir bardak su istemez, kalkıp kendileri alırdı. Bazı büyükler de, emir vermemiş olmak için, (Bir bardak su verir misin?) derler, kul hakkından çok korkarlardı. Sarhoştan, hırsızdan ve hatta yol kesen eşkıyadan, (Evliya) olmuş, fakat gönül incitenlerden evliya çıkmamıştır. 

HASAN YAVAŞ.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Bütün Müslümanların  Bizim Üzerimizde Hakkı Vardır - Kul hakları 6

İslamiyet, kul hakları üzerinde çok durmaktadır. Herhangi bir müminin, başka müminler üzerinde yedi hakkı bulunduğunu haber vermiştir.
 
Müslümanın üç çeşit görevi vardır: Birincisi, şahsi görevidir. Her Müslüman, kendini iyi yetiştirmesi, sıhhatli, edepli, iyi huylu olması, ibadetlerini yapması, ilim ve güzel ahlak öğrenmesi, helal lokma kazanmak için çalışması şahsi görevidir. İkincisi, aile içindeki görevidir. Eşine, ana-babasına, çocuklarına, kardeşlerine olan haklarını yerine getirmesi aile içindeki görevlerindendir. Üçüncüsü de, toplum içindeki görevidir.

Komşularına, hocalarına, öğrencilerine, ailesine, emrinde olanlara, hükûmete ve devlete, bütün vatandaşlara, dini ve milleti başka olanlara karşı görevleridir. Herkese iyilik etmesi, eli ile, dili ile kimseyi incitmemesi, kimseye zarar vermemesi, hıyanet etmemesi, herkese faydalı olması, devlete, kanunlara karşı isyan etmemesi, herkesin hakkını ödemesi toplumdaki görevlerindendir...

İslamiyet, kul hakları üzerinde çok durmaktadır. Herhangi bir müminin, başka müminler üzerinde yedi hakkı bulunduğunu haber vermiştir.

Bunlar; davetine gitmek, hasta olunca ziyaretine gitmek, cenazesine gitmek, nasihat etmek, selam vermek, bir zalimin elinden kurtarmak, aksırdığında  (Elhamdülillah)  deyince, (Yerhamükellah) diyerek dua etmek gibi haklardır.

Peygamber Efendimiz buyurdular ki; (Bir Müslümanın, Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: 1. Karşılaşınca, selam vermek. 2. Davet edince, davetine gitmek. 3. Nasihat isterse, yardımcı olmak. 4. Aksırıp Elhamdülillah derse, Yerhamükellah demek. 5. Hastalanırsa ziyaretine, ölürse cenazesine gitmek.) [Buhârî]

Müslümanın, diğer Müslümanlara yapılacağı iyiliklerin en büyüklerinden biri de onlara selam vermektir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Allahü teâlâya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsınız. Size bir amel bildireyim onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayınız!) [Müslim]

Selam vermek sünnet, almak farzdır. Selam almayan Müslümana melekler çok hayret eder. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Selam verip müsafeha eden iki Müslümanın arasına yüz rahmet iner. Bunun doksanı, önce selam verip elini uzatana, onu ise ötekine verilir.) [Bezzar]

Müslüman, aksırınca (Elhamdülillah) demeli, bunu duyan diğer Müslüman da, (Yerhamükallah) demeli.

(Allah sana rahmet etsin) demektir. Üçüncü biri varsa, o da  (Yehdînâ ve yehdîkümullah) demelidir.

Bu da, (Allah bize ve size hidayet versin!) demektir. Üçüncü bir kimse yoksa, aksıran cevap olarak aynı şeyi söylemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberânî] 

Hasan Yavaş.