Ağızdan Girene Dikkat Çıkana Dikkat
Midemize gönderdiğimiz her bir lokmanın helâlinden ve meşru yollardan kazanılmış olmasına her Müslüman dikkat etmelidir. Bu konu asla ihmal edilmeyecek kadar son derece önemlidir. Zira haram yollardan kazanılan her lokmanın ahiret hayatında, cezası büyük olacaktır. Unutulmamalıdır ki babamız Hazret-i Âdem (Aleyhissalatü vesselam) Efendimizin başına ne gelmiş ise hep bu yüzden gelmiştir. Eşi Hazret-i Havva Validemizden ayrı kalmasından tutun cennetlerden çıkarılmasına kadar her şey bunun sonucudur.
"Haramın ahirette cezası, helalin de hesabı vardır" sözünü duymayanımız yok gibi. Bu söz her Müslüman için çok önemli bir düstur olmalıdır. Yüreğinde Allah [Azze ve Celle] korkusu taşıyan her insan kazancına, dolaysıyla harama ve helâle azami derecede riayet etmelidir.
Helâl lokma vücuda feyz verir, bereket verir, huzur verir. Haram lokma ise kişinin bedenine sıkıntı verir, gam verir, keder ve tasa verir. Sadece helâlinden kazanıp helâlinden yeme konusunda değil az yeme konusunda da her Müslüman çok dikkatli ve pek uyanık olmalıdır. Merhum Ustad Necip Fazıl: "Doymayan nefs, gözünü kara toprak doyursun, Soframıza, açlığı besleyenler buyursun!" derken aslında bizlere oldukça önemli bir mesaj veriyordu.
Her Müslüman, aşırıya kaçmadan ancak vücudun ihtiyacı kadar yemeye kendini alıştırmalıdır. Mideyi tıka basa doldurmak insanda rehavete, atalete hatta gaflete sebep olur. Az yemekle iktifa etmek, kişinin ibadetlerini de uyanık ve muntazam yapmasını sağlar.
O halde ağzımıza giren her lokmaya ve her yuduma olduğu kadar ağzımızdan çıkan her bir söze de son derece dikkat etmeliyiz ki dünyada sağlıklı bir bünyeye, ahirette ise izzete, şerefe ve sürura nail olalım. Unutmayalım ki ağız, midenin kapısı mesabesindedir. Muhyiddin-i Arabî konu hakkında ne de güzel buyurmuşlar: "Yaşamak ve Rabbine ibadet etmek için ye. Yemek için yaşama ve göbek bağlamak için yeme. Haram lokmalarla doldurulan mideden daha kötü kap yoktur." Her lokmanın hesabının sorulacağı bir günün geleceğini aklımızdan asla çıkarmayalım.
Yeme ve içme yolu olan ağız, aynı zamanda niyetlerin ve iç dünyanın dışa yansıyan noktasıdır. Bu durumda yememize, içmemize, yani ağzımızdan girene ne kadar dikkat etmemiz, ne kadar özen göstermemiz gerekiyorsa, ağzımızdan çıkan sözlere de aynı dikkat ve hassasiyeti göstermeliyiz. Söz var insanı küfre, dolayısıyla cehenneme götürür. Söz var sahibini, tevhide ve sonunda da cennete götürür. Büyüklerimiz ne demiş; ‘Dildir insanı abâd eden, dildir insanı berbat eden’.
Rivayet edildiğine göre, Hazret-i Davud (Aleyhisselam) Lokman Hekim’den bir koyun keserek en iyi iki parçasını getirmesini ister. Lokman Hekim ona kestiği koyunun dil ve yüreğini götürür. Aradan birkaç gün geçince Hazret-i Davud (Aleyhisselam) yine Lokman Hekim’den bir koyun keserek bu sefer en kötü yerini getirmesini ister. Lokman Hekim yine koyunun dili ve yüreğini götürür. Hazret-i Davud (Aleyhisselam) bunun hikmetini sorunca, Lokman Hekim şöyle cevap verir: "Bu ikisi iyi olursa bunlardan daha iyisi, kötü olursa da bunlardan daha kötüsü bulunmaz" der.
Sözlerimiz kişiliğimizi, ilim ve irfanımızı ya da cehaletimizi ortaya koyar. Bu yüzdendir ki ilim ve irfan sahipleri söz söylemeyi beceremeyenlere sükûtu tavsiye eder; "Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus da adam sansınlar."
Sözlerimiz ok gibidir, ağızdan çıktıktan sonra bir daha geriye dönmez.
Belki hepsinden önemli olan ağzımızdan çıkan her bir sözün ilgili melekler tarafından kayda alındığını gönlümüzden asla çıkarmamak. Hazret-i Allah [Celle Celaluhu] Kaf suresi 18.ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır; ‘‘İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.’’
Ağız, kalbin aynasıdır. Cennet de, cehennem de ağızdan çıkan sözlerle kazanılır. Yüce Allah, [Azze ve Celle] ağzı iki önemli kilit içinde muhafaza altına almıştır. Bunlardan biri dişlerimiz, diğeri ise dudaklarımızdır. İnsana bir ağız iki kulak verilmesinin binlerce hikmetlerinden biri de bir konuş iki dinle olsa gerek.
Öyle ise rastgele konuşmaktan, uluorta söz sarf etmekten kendimizi beri edelim. Ağızdan kontrolsüz olarak çıkan sözler, sonunda telâfisi mümkün olmayan hem maddî, hem de manevî rahatsızlıklara ve huzursuzluklara sebebiyet verebilir. Tövbe ve ibadet kapısı olan ağzımızı daima iyi ve güzel sözlere alıştıralım. İslâmi yasaklardan dilimizi muhafaza altında bulunduralım.