* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: !!!!!! HELAL KAZANÇ VE ÖNEMİ  (Okunma sayısı 378 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
!!!!!! HELAL KAZANÇ VE ÖNEMİ
« : Temmuz 23, 2019, 08:30:39 ÖS »
HELAL KAZANÇ VE  ÖNEMİ
 
“Ey insanlar! Yeryüzünde meşru ve iyi ne varsa ondan nasibinizi alın...” [1]

İnsanların yeteneklerine göre çalışıp kazanmaları, kazandık­larından da belli ölçüde harcama yapmaları hem tabii bir ihtiyaç hem de meşru bir haktır. Ancak toplumda gerekli iş bölümünü ve birliği sağlayacak, hayatın haksızlık ve suistimallerden uzak olarak düzen ve güven içinde işlemesine katkıda bulunacak bazı temel ölçü ve ilkelere de ihtiyaç vardır.

İşte Allah, fert ve toplumların düzen ve güven İçinde yaşa­yabilmelerini sağlamak amacıyla helal(meşru) ve haram(gayr-i meşru) konusunda birtakım açık hükümler koymuş; bunları çe­şitli dönemlerde gönderdiği peygamberler aracılığıyla insanlara duyurmuş, bu hükümlerin nitelik ve kapsamları, İslam'la son şeklini bulmuştur. [2]

İslam, fert ve toplum hayatını belli değer yargılarıyla yön­lendirirken, ne çok katı ve yasakçı ne de her şeyi tamamen ser­best gösterecek şekilde ibahacı bir yaklaşım sergilemiş aksine orta bir yol izlemiştir, öyleyse insanın bu yolda ilerlemesi ge­rekir. Ama onun kulluk sınavında başarılı olabilmesi, öncelikle helal ve haramları iyi tanıyıp bu ölçüleri aşmamasına bağlıdır. [3]

Helal ve Haram Kavramları
 
Sözlükte mubah, caiz ve serbest olmak gibi anlamlara gelen helal kelimesi, "yapılması dinen serbest olan şeyleri" ifade eder. [4] Bu yüzden "yenilmesi, içilmesi dinen yasaklanmayan şey­lere ve dinin yapılmasını serbest bıraktığı fiillere" helal denir. Allah'ın yarattığı nimetlerin tamamına yakını temiz ve helaldir. Eğer haram olduğuna dair bir delil yoksa, eşyada asıl olan ibahedir. Çünkü Kur’an, yeryüzünde her şeyin insanın emrine verildiğini [5] helal ve mubah olmanın asıl, haramlığın ise istisna ol­duğunu bildirir. [6] Bu durum, İslam'da helal dairesinin hayli ge­niş, haram dairesinin ise oldukça dar tutulduğunu gösterir. Ah­laka uygun olmak şartıyla helal nimetlerden istenildiği kadarına sahip olunabilir. Bu nimetler, israfa gidilmedikçe ve ihtiyaç sa­hipleri onlardan yararlandıkları sürece helal niteliğini sürdürür.

Haram kelimesi ise sözlükte, yasaklanan, meşru ve serbest olmayan şey anlamına gelir. [7] "Allah'ın kesin bir ifadeyle ya­sakladığı şeylere ve fiillere" haram denir. [8] Arapçada çok zengin bir kullanım alanına sahip olan haram kavramı dinde, temel ve evrensel ahlak kurallarına aykırı olan, kişilere zarar veren ve in­san olma onurunu zedeleyen bütün davranışları belirtmek için kullanılır.

İslam dininde kesin olarak yasaklanmış veya serbest bırakıl­mış fiiller, bizzat Allah tarafından belirlenmiş, Kur’an'da da bu belirleme yetkisinin sadece O'na tahsis- edildiği bildirilmiştir. [9] Bunun için haramı ve helali belirleme yetkisi, yalnızca Allah'a aittir. Bu durumda helalleri helal, haramları da haram kabul et­mek, aynı zamanda bir iman meselesi olmaktadır. Bu yüzden kesin şekilde bilinen helalleri haram veya haramları helal saymak, İslam akaidinde İmanı ortadan kaldırıcı bir hareket olarak kabul edilmiştir. [10] Öyleyse haramlığı ve helalliği kesin delil ile sabit olan şeylere inanmak, helal olan nimetlerden meşru şekil­de yararlanmak, yasaklanan şeylerden de kaçınmak gerekir.

Bir şeyin veya fiilin haram kılınışının asıl sebebi, onun "ca­nı, malı, aklı, ırzı ve dini koruma" şeklinde formüle edilen te­mel amaçlara açıkça zarar vermesi; ferdin ve toplumun varlığını koruyabilmesi için zaruri olan esaslara da aykırı düşmesidir.

Demek ki helaller ve haramlar, bir dinî diğerinden ayıran te­mel ilkelerdir. Ayrıca bunlar, kulluk sınavı anlamına da gelinektedir. İslam'da yapılan işler, niyetlere göre değerlendirilir. [11] Ama iyi niyet, haramı meşru kılmaz. Çünkü gayeler gibi vası­taların da meşru olması gerekir. Bunun için İslam'da meşru yol­lardan helal ve temiz kazanç sağlamak teşvik edilmiş, [12] buna karşılık gayr-i meşru yollarla rızk elde edilmesi yasaklanmıştır. [13]

En Temiz Kazanç
 
Kur’an'da, insanın kimseye muhtaç olmadan hayatını sür­dürmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek için çalışıp kazanması ibadet ölçüsünde kutsal ve değerli bir davranış ola­rak nitelendirilmiştir. [14] Çalışıp kazanma böylesine teşvik edilmiş ve kutsanmış olmakla birlikte, mal ve mülk edinme konusunda çok önem arz eden meşruiyet prensibi, İslam'da esas alınmış; bu prensibe ters düşen hırsızlık, gasp, ribaffaiz), kumar ve rüş­vet gibi bütün haksız kazanç yolları gayr-i meşru addedilmiştir.[15]

İslam'da tabii ve meşru kazanç yolu, emektir. Bu yüzden Kur’an, iş ve emek yoluyla rızk aramayı teşvik etmiş, meşru ka­zanç yollarının işletilmesini belli kurallara bağlamıştır. [16] Peygamber (as) de en hayırlı ve temiz kazancın, kişinin kendi elinin emeği ve dürüst ticaretle elde ettiği kazanç olduğunu bildirmiş­tir. [17] Demek ki gerek beden gerekse zihin gücüne dayalı olarak bir mesleğin icrası doğrultusunda sarf edilen emek, çalışmaya dayalı meşru bir kazanç yoludur. Buna karşılık haksız kazanç temin etmenin başlıca yolları ise, emeksiz kazanç demek olan sömürü, hırsızlık, riba, gasp ve rüşvet gibi her çeşit yolsuzluk­lardır.

Kur’an ve sünnette meşru kazanç yolları ile ilgili olarak yer alan temel ilkeler, genel olarak her devir ve dönemin ihtiyaçla­rını karşılayacak niteliktedir. İnanmış insanlara düşen görev, bu ölçüler çerçevesinde hareket edip iş ve ticaret hayatının kendi tabii ve meşru seyri içinde gelişmesini sağlamalarıdır. Bu da dinin insan ilişkileri ve iş hayatıyla ilgili olarak koyduğu açık­lık, dürüstlük, güven, sözünde durma ve gayr-i meşru yollara tevessül etmeme gibi temel ilkelere bağlı kalmakla mümkündür.

Günümüzde ticari hayat, genelde ikili ilişkiler şeklinde ve kapalı devrede seyretmekte, hukuki müeyyidelerin nüfuz alanı ise oldukça sınırlı tutulmaktadır. Bu durum karnı tok ama gözü aç olan kimseleri, haksız yollardan kazanç temin etmeye sevk etmektedir. Meşru kazanç, ancak helal ve haram ölçülerini bilip bu ölçüleri aşmamakla elde edilebilir. Aksi halde kazancında dürüst ve duyarlı olmayan, başkalarının hakkını düzenbazca gasp eden, insanları hak ettikleri şeylerden yoksun bırakan zalim kişi ve kadroların, çağdaş soygunları sürüp gider.

Dini bildirimler, edinilen tecrübeler ve yaşanan gerçekler, hak ve adalet sınırını ihlal edip haram lokma ile beslenenlerin ibadet ve faaliyetlerinin faydasız, gayr-i meşru yollarla sağla­nan kazanç ve kârının da bereketsiz olduğunu açıkça ortaya koymuştur. [18] Öyleyse meşru kazanç, huzurlu hayat ve temiz top­lum için sağlam bir zeminin oluşturulması şarttır. Bunu da an­cak ahlaki olgunluğa eren, hak ve haram yemekten sakınan, kendine, çevresindekilere ve Yaratanına karşı sorumluluk duy­gusuna sahip olan dürüst insanlar gerçekleştirebilir. “O halde Allah'ın rızk olarak size bağışladığı meşru nimetlerden yarar­lanın ve iman elliğiniz Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilin­cinde olun.” [19]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bakara: 2/168

[2] Bkz. Maide: 5/3

[3] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 277.

[4] Bkz. İbn Manzar. Lisanu’l Arab, XI, 163-174

[5] Bkz. Bakara: 2/29; İbrahim: 14/32-33 vb.

[6] Bkz. Bakara: 2/187; Al-i İmran: 3/93; Maide: 5/4 vb.

[7] Bkz. İbn Manzur. a.g.e., XII, 119-130

[8] Bkz. Ragıb el-İsfehani, el-Müfredat, s.229

[9] Bkz. Maide: 5/87; Nahl: 16/115-116 vb.

[10] Bkz. Mâturidi. Kitabu't-tevhid, s.332-333

[11] Bkz. Buhari, İman, 41

[12] Bkz. Nisa: 4/32; Cuma: 62/10; Mülk: 67/15 vb.

[13] Bkz. Nisa: 4/29; Maide: 5/190; Buhari, Zekat, 29; Müslim, Zekat, 44 Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 277-279.

[14] Bkz. Necm: 53/39-41; Müzzemmil: 73/20 vb.

[15] Bkz. Bakara: 2/188, 275; Şuara: 26/ 181-183 vb.

[16] Bkz. Bakara: 2/282; Nisa: 4/32; Necm: 53/39 vb.

[17] Bkz. Buhari, Buyu, 15; Müsned, IV, 141

[18] Bkz. Bakara: 2/275-279 vh.

[19] Maide: 50 /88 Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 279-280.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]