Haram ve Helal
Allah’a ve O’nun indirdiği dinine inandım diyen insanların, şirk ile beraber en çok yanlış ve hata yaptıkları alan bu sahadır.
İlahi dinin tabilerinin yaşadığı hayat içerisindeki sınavlarında, ne kadar itaatkâr veya ne kadar isyankâr olduğunu dışarıya yansıttığı ve kendisinin dışında ikinci üçüncü kişiler tarafından, inandım ve teslim oldum diyen birisinin, Rablerine karşı teslimiyetinin ve samimiyetinin en açık bir şekilde görülebildiği veya gözlemlenebildiği konu HARAM ve HELAL konusudur. Allah’a ve O’nun indirdiği dinine inandım diyen insanların, şirk ile beraber en çok yanlış ve hata yaptıkları alan bu sahadır. Allah’a ortak koşmak tamamen içsel bir olgu olduğu için, şirk içerisinde olan bir insanın, kendisi açık bir şekilde söylemedikçe veya yapmadıkça, onun müşrik olduğunu Allah’dan başka kimse bilemez. Bunun yanı sıra, Yüce Allah tarafından, kitabında haramlar (yasaklar) açık ve anlaşılır bir şekilde beyan edilmiş bu haramlar, çok fazla sayıda olmadığı için, her normal zekâya sahip olan insanın rahatlıkla aklında tutabileceği sayıdaki yasaklardır. Müçtehit imamlar zamanında başlayan, içtihatlarla haramların sayılarının çoğaltılması sonucunda insanlar, içtihatlarla belirlenen yasakları takip etmekte zorlanmışlar ve yalnızca mezhep haline gelen bu içtihatlara teslim olmak onlar için kolaycılık olmuştur. Aynı zamanda kimi müçtehitler, yaptıkları içtihatlarla Allah’a ait hüküm koyma alanına tecavüz etmişler ve ayetlere göre hadlerini aşmışlardır. Yüce Allah, haram koyma yetkisini yalnızca kendine ayırmış olduğu için, her müslümanın dikkatli bir şekilde öğrenmesi ve Kur’an dışından gelen katmaları takip etmesi bakımından özen ve titizlik göstermeleri kendileri için haram ve helal konusu önemli hale gelmiştir. Haram konusunda duyulan, işitilen her hüküm Allah’ın kitabından araştırılmadır. Kur’an’da Rabbimiz 6 Nahl suresi 116‘ıncı ayette “Dillerinizde yalanları alışkanlık haline getirip, Allah adına yalan söyleyerek, rastgele bu helaldir, şu haramdır demeyin. Allah adına yalan söyleyenler, asla kurtuluşa eremezler” derken bu konuda Allah, açık bir şekilde Kur’an öncesi toplumların helal ve haram konusunda yaptıklarını ve hadlerini aştıklarını hatırlatırken, aynı zamanda öncekiler gibi davrananları da tehdit ediyor. “Allah’ın sizin için indirdiği rızıkları görüyor musunuz? Bu rızıkları kendinize göre, haramlar ve helaller yaptınız. De ki ‘Böyle yapmanıza Allah mı izin verdi, yoksa Allah adına yalan mı uyduruyorsunuz?'”(10 Yunus 59)
Helal rızıkları haram etmek için sudan bahanelerle, kokusundan, renginden, şeklinden dolayı Peygamber efendimize dayandırılan rivayetlerle, hakkında hiçbir yasağın bulunmadığı yiyecekler haram kılınmış ve Allah’ın elçisi yemiyorsa ben de yemem gibisinden, kendi nefsine yasak koyanlar dahi çıkmıştır. Bu konuda peygamber efendimiz 66 Tahrim suresi 1 ve 2‘inci ayetlerde ağır bir ikazla karşılaştığı halde, bu ayetlerden ders almayan bazı inandım diyenler, peygamber yemediyse veya içmediyse ben de içmem diyebilmeleri Tahrim suresindeki bu ayetlere rağmen büyük cesaret sahipleri olmalılar. “Ey Haberci (Nebî, Peygamber)! Eşlerinin rızalarını kazanmak için, Allah’ın sana helal kıldığı şeyleri niçin kendine nefsine haram ediyorsun? Allah bağışlayan ve merhamet edendir. Allah yeminlerinizi çözmenizi (bozmanızı) size emretmiştir. Sığınacağınız yer Allah’dır. O her şeyi en iyi bilen (ve ona göre) hükmünü verendir.” Bakın helal olan yiyecekleri kendi nefislerine haram edip “Bundan sonra bu yiyeceği yememeye yemin ettim” diyenlerin derhal yeminlerini bozmaları Rabbimiz tarafından emrediliyor/isteniyor.
Allah insanları yeme, içme ve giyinme hususunda serbest bırakmış, hakkında belgeli olarak yazılı haram edilmişlerin dışında, temiz olan her şeyi yemeyi, içmeyi insanların alışkanlığına yani örfüne bırakmıştır. Bir toplumun yediğini ve içtiğini veya bir insanın yediğini, bir başkası hoşlanmayıp, ya da midesi almadığından yemeyebilir, içmeyebilir. Fakat yemediği veya içmediği şeyleri hiçbir kimse hem kendine, hem de başkalarına haram edemez, yetkisi yoktur. Süs ve giyeceklerde şekil ve renkler tamamen örfi olup, coğrafii şartların durumuna göre insanlara bırakılmıştır. Giyecekler hususunda sınır ve ölçü yalnızca kadınlar için 24 Nur suresi 31‘inci ayetinde konmuş, görünen kısımlar istisna edilerek, cazibelerini gösterecek ve karşı cinsi tahrik edecek şekilde süslü yerlerini açıkta bırakmamalarını ve dikkati çekecek her türlü hareketten kaçınmalarını (ayaklarındaki ses çıkaran halhallarını yere vurarak dikkat çekmemeleri gibi) istenmiştir. Dışarı çıktıklarında ev içinde giydikleri kıyafetlerle dışarı çıkmamalarını (33 Ahzap 59) ve dışarıda giydikleri elbiseleri üzerlerine almaları emrediliyor.
Erkekler için giyecekler ve süsler konusunda hiçbir sınır ve ölçü, kitabımız Kur’an da konulmamıştır. 7 Araf suresi 32‘inci ayete göre, erkeklerin taktıkları kolye, küpe, altın, ipekli kumaşdan yapılan giyecekler, kırmızı renkli giysi benzeri süslere ve helal olan yiyeceklere yasak koymak, Allah’a isyan bayrağını çekmek, kafa tutmak olarak, isyan etmek olarak kabul edilmiştir. “De ki, ‘Allah’ın kulları için çıkarmış olduğu süslerini ve rızıklardan temiz olanları, kim haram etmiştir?’ De ki, ‘Süsler ve temiz rızıklar dünya hayatında iman edenler için olup, kıyamet gününde de onlar için daha güzel şeyler vardır.’ Bilen bir topluma ayetlerimizi böyle açıklıyoruz. De ki, ‘Ancak Rabbim, gerek açıkça veya gerekse gizlice yapılan kötü davranışları, çirkin, yasak olan şeyleri yapmayı, haksız yere isyan etmeyi, hakkında hiçbir delil indirmediği halde kendisine ortak koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri Allah adına söylemenizi haram etmiştir.'” Bu açık ve anlaşılır ayetlerin anlaşılmayacak bir tarafı var mı? Bu konularda Kur’an’ın okunduğu, Allah’a ve indirdiği kitaba inandım diyen insanlar, o inandığı kitabı okumadığı için, kitab’ın içindeki yasaklar hatırlatıldığında, imamını, hocasını, şeyhini ve otorite gördüğü büyüğünü yalanlamamak adına, Allah’ın kitabını devre dışı bırakmak daha çok işine geliyor. Allah’dan başkalarını Allah’a tercih edenler, inandım dediği ahiret hesabını/hayatını kaybettiğinden haberi yok.
Yiyecekler konusunda Rabbimiz Allah, aşağıda verdiğimiz ayetlerde ısrarla helal olanların özellikle yenilmesini ve asla sınır konulmamasını istiyor. Allah’ın koyduğu sınırları, özellikle insanları saptırmak için haddi aşanlar, cehalet ve bilgisizlikle suçlanıyor. İlmihal ve fıkıh kitaplarının helal ve haramlar konusunda, Allah’ın indirdiği bu ayetlere göre elle tutulur tarafları olmadığı gibi, mazur görülecek hiçbir yanları da yoktur. Özellikle Enam 145‘inci ayette “Bana vahyolunanlar içinde karnını doyuracak birisi için kan içmek, leş eti yemek, domuz eti ve Allah’dan başkaları adına kesilenlerden başka haram bulamıyorum.” ve Enam 151‘inci ayetinde “Gelin size Rabbinizin neleri haram ettiğini okuyayım.” Sonra 148‘inci ayette, “Allah şunları haram etti” dediklerine delil getirmeleri istenen ayetlerini, bu kitapları yazan insanlar hiç mi okumamışlar? Ölüp giden yazarların hatalarını düzeltmek için imkânları yok. Onların hesabı hesap gününe kalmıştır. Ancak yaşayan ve bu kitapları yazanlar, nefes aldığı sürece hatasını düzeltme imkânı varken, yanlışlarını düzeltmeleri ve bunu ilan etmeleri sonunda, Allah’a tövbe etmeleri ve bağışlanma dilemeleri gerekmez miydi? “Akılsızca, batıl inançlarının cehaletiyle çocuklarını öldürenler ve Allah’ın onlara verdiği rızıkları, Allah adına yalan uydurarak haram edenler, kendilerine yazık etmişlerdir. Doğru yolda olmadıklarından, böyleleri sapmış kimselerdir.”(6 Enam 140)
“Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri, niçin haram ediyorsunuz? Haddi aşmayın, zira Allah, haddi aşanları sevmez. Allah’ın temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, kendisine iman ettiğiniz Allah’dan korunun.”(5 Maide 87, 88)
“Size ne oluyor da Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanların etlerini yemiyorsunuz. Hâlbuki size zaruretlerin dışında nelerin haram olduğu ayrıntılı olarak açıklanmıştı. Buna rağmen pek çoğu bilgisizce, arzularına göre insanları saptırıyorlar. Rabbin haddini aşanları en iyi bilendir.”(6 Enam 119)
“De ki, ‘Yemek yiyip karnını doyuracak birisi için, bana vahyolunanlar içinde, leş eti yemek veya akıtılmış kan veya domuz eti ki ‘O pisliktir’, veyahut Allah’dan başkası için adanmış kurbandan başka haram edilmiş, yiyecek bulamıyorum. Kim darda kalırsa, zaruretten dolayı, aşırı yememek ve haddi aşmamak şartıyla yiyebilir.’ Senin Rabbin bağışlayan ve merhamet edendir.”(6 Enam 145)
“Allah’a ortak koşanlar, ‘Allah dileseydi biz ve atalarımız ortak koşmaz ve hiçbir şeyi haram etmezdik’ diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de, azabımız onlara gelinceye kadar, yalanlamaya devam etmişlerdi. De ki, ‘Yanınızda bir bilgi mi var? O halde onu bize gösterseniz ya! Hayır, siz yalnızca zanna uyuyorsunuz ve yalan söylüyorsunuz.'”(6 Enam 148)
“De ki, ‘Mutlaka, kesin delil (son sözü söylemek) Allah’a aittir. Eğer O dilerse hepinizi topluca doğru olana iletir.'”(6 Enam 149)
Müslümanlar için haramları belirleme konusunda, belirleyici ölçü olan ve her zaman akıllarında tutmaları gereken ayetlerin başında, bu ayetlerin gelmesi gerekir. Allah’ın herhangi bir şeyi haram ettiğini iddia edenlere “Şahitlerinizi getirin” denilmesi gerekiyor. İddia sahibi, yeryüzündeki bütün insanları şahit getirse de, “Sen bir müslüman olarak onlara şahitlik etme ve onların kalabalık olduğuna bakarak onaylama, kabul etme, onlardan yazılı belge getirmelerini, yani Allah’ın indirdiği kitabı Kur’an’dan delil, ayet göstermelerini iste” diyor. Öyle âlimlerin icması ile veya demokratik oylama sonucunda oy çoğunluğuyla haramlar, helaller belirlenemez. Allah’ın ayetlerini getiremeyip, mezhebimizin âlimleri böyle yazdılar, atalarımız böyle uyguladılar, efendilerimiz böyle söyledi gibi, kabulleri olup da, bu haramdır diyen kişilerin, Allah’a denk ortak koştukları ayetin sonunda bildiriliyor. “De ki, ‘Allah bunu haram etti dediğinize dair, şahitlik edecek şahitlerinizi getirin.’ Eğer şahitlik ederlerse, onlarla beraber sakın şahitlik etme, ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar (haram ve helal etme konusunda) Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.”(6 Enam 150)
Müslüman, Allah’ın yasaklarını mı öğrenmek istiyor. O halde aşağıdaki ayetleri okuduktan sonra, Enam 153‘üncü ayeti sonuç bildirgesi olarak mutlaka okuması şart.
“De ki, ‘Gelin, Rabbinizin size neyi haram ettiğini okuyayım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı haram etmiş, ana babaya iyilik yapmanızı emretmiştir. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin, sizin de onların da rızıklarını biz veriyoruz. Açık veya gizli Allah’ın yasakladığı kötülüklere yaklaşmayın. Allah’ın yasakladığı, bir nefsi geçerli bir neden olmadan öldürmeyin. Allah size bu kitapla tavsiyelerde bulunuyor ki, belki aklınızı kullanırsınız.'”(6 Enam 151)
“Yetimin mallarına, rüştüne erinceye kadar, en güzel bir şekilde yaklaşın. Ölçü ve tartı ile yaptığınız işlerde adaletle ölçün, tartın. Biz hiçbir nefse, gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz. Yakınlarınız da olsa, söylemeniz gereken bir sözü, adalet içerisinde söyleyin. Allah ile olan sözleşmelerinizi yerine getirin. Böylece Allah size tavsiyelerde bulunuyor ki, belki düşünürsünüz.”(6 Enam 152)
“Yoksulluk korkusuyla evlatlarınızı öldürmeyin. Sizi ve evlatlarınızın rızkını veren yalnızca biziz. Evlatlarınızı öldürmek çok büyük bir hatadır (günahtır). Zinaya yaklaşmayın, zira zina etmek çok çirkin davranış ve çok kötü bir yoldur. Geçerli bir sebep olmadığı sürece, Allah’ın yasakladığı bir nefsi öldürmeyin. Kim zulme uğrayarak, haksız bir şekilde öldürülürse, Öldürülenin velisini onun hakkını almakta yetkili kıldık. Veli isteklerinde aşırı gitmesin. Çünkü kendisi de (Allah’dan) yardım görmektedir. Yetimlerin mallarına yalnızca iyi niyetle yaklaşın ve yetimler erişkin çağına gelince ahitlerinize uyarak mallarını onlara teslim edin. Zira verdiğiniz sözlerden (yaptığınız ahitlerden) sorumlusunuz. Ölçtüğünüz zaman ölçülere tamı tamına uyun ve tarttığınızda da adaletli bir şekilde tam ve dosdoğru tartın. Bu şekildeki aranızdaki uygulama, en güzel sonuçları verir. Bilginin olmadığı şeylerin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bütün bunlardan (yapacağın yanlışlardan) sorumludur. Yeryüzünde asla böbürlenerek yürüme. Zira sen, ne yeryüzünü yarabilir, ne de boyca dağlara ulaşabilirsin. Bu kötü davranışların tümü, Rabbinin katında hoş görülmeyen şeylerdir. Bunlar Rabbinin sana vahy ettiği hükümlerdir. Allah ile beraber başka bir ilah edinme. Yoksa kovulmuş ve kınanmış olarak cehenneme atılırsın.”(17 İsra 31-39)
“Ancak (Rabbiniz) size, ölü hayvan etini, kanı (içmeyi), domuz etini ve Allah’dan başkaları adına kesilen hayvanların etlerini yemeyi haram etmiştir. Darda kalanın, aşırı gitmeden ve haddi aşmadan yemesinde mahzur yoktur. Allah bağışlayan ve merhametli olandır.”(2 Bakara 173)
İşte haramlar ve helaller konusundaki sonuç bildirgesi ayetler. Kur’an dışında kendilerine yol belirleyenler ve Allah’ın kitabındaki açık, anlaşılır hükümleri insanlara “Siz anlayamazsınız, anlamaya kalkarsanız küfre girersiniz” deyip insanlara Allah’ın kitabından başka adres gösterenler, nelerle karşılaşacaklar okusunlar ve tekrar tekrar bir daha okusunlar, neyle karşılaşacaklarına iyi baksınlar. “(Ey insanlar) Benim dosdoğru olan yolum budur. Yalnızca ona uyun ve başka yollara uymayın, başka yollara uymak sizi Allah’ın yolundan ayırır. Allah size bu şekilde tavsiyede bulunuyor ki, belki kendinizi korursunuz.”(6 Enam 153)
“Kitapdan (Kur’an’dan) Allah’ın indirdiği hükümleri gizleyenler ve o hükümleri az bir bedelle satanlar, işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey yemeyenlerdir. Allah onlarla kıyamet günü kesinlikle konuşmayacaktır ve onları temizlemeyecektir. Onlar için yalnızca can yakıcı bir azap vardır.”(2 Bakara 174)
Sonuçta, yukarıda okuduğumuz ve incelediğimiz ayetlere göre haramları ve helalleri, nasıl belirlememiz gerektiği kesin bir şekilde belirlenmektedir. Bu konuda inanan bir insanın en ufak bir yanılgıya düşmesi, yani Allah’ın kitabının dışında kaynaklara yönelmesi, onun için bir felaket olacağı kaçınılmaz.
Yaşadığımız şu günlerde çok tartışma konusu olan bir iki konuyu dile getirmek istiyorum. Birincisi abdestsiz Kur’an okunmaz, ele alınmaz gibi Allah’ın kitabında yeri ve delili olmayan haramlara bakalım. Böyle bir yasak (haram) koymak için kitaptan 56 Vakıa suresindeki 79‘uncu ayet delil getiriliyor. “O’na temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz.” ayetinde geçen “Mutahhar” kelimesi abdestli olanlar diye tercüme ediliyor. Tahhare fiili “temizlenmek” anlamında geçişli (yani fiili yapan yaptığı şey bir başka şey üzerine etki ediyor demektir) fiildir. Mutahhar kelimesi de Tahhare fiilini mef’ulüdür ve anlamı “temizlenen kişi veya şey” demektir. Yani herhangi bir şey, kendisi tarafından değil de, bir başkası tarafından temizlenmesi demektir. Mesela “Tabağın bulaşıkçı tarafından temizlenmesi” cümlesinde temizlenen tabaktır. Yani tabak bir başkası tarafından temizlenmiştir. Hâkimin muhakeme ettiği bir insanı suçsuz veya suçlu bulması, o insanı temize çıkarması veya cezalandırmasıdır. Mahkeme olan kişi kendi kendini temize çıkarmıyor veya mahkûm etmiyor, onu temize çıkaran veya mahkûm eden hâkimdir. “Mutahhar” kelimesi Tahhare fiilinin tümleci (mef’ulü) olduğu için, anlamı “Başkası tarafından temizlenen” anlamını alır yani, mutahhar kelimesi abdest için kullanılsaydı cümlenin anlamı “La yemessehu illel mutahharûn = Abdest aldırılan kişiden başka kimse, o saklı kitaba erişemez” anlamına gelirdi. Eğer kelime “mutahhir = temizleyen” olsaydı cümlenin öznesi (faili) olurdu. Bu iki kelimeyi yan yana yazarsak arapça bilmeyenler daha rahat görürler (mutahhar = temizlenen – mutahhir = temizleyen). Ayette Allah’ın katında sağlam saklı bir yerde muhafaza edilen o Kur’an’ı Kerim’e, Allah’ın müsaade ettiği (Mutahhar = yetki verdiği güvenilir) melekten başkası ulaşamaz, değemez, o vahiy meleğinden başkası Muhammed (as)’a vahyi getiremez, demektir. Yukarıdaki ayetlerin konusu Kur’an’ın indirilişini anlatıyor.
Abdest, Kur’an’ı Kerim’de yalnızca Maide suresinin 6‘ıncı ayetinde “Namaza kalkacağınız zaman abdest alın” der. Bunun dışında başka bir amel için abdestli olma şartı getirilmiyor. Var diyen yerini gösterir biz de öğrenmiş oluruz.
İkinci mes’ele, hayızlı iken kadına getirilen yasaklar çok daha vahim. Bakara suresi 222‘inci ayette “Sana kadınların ay halini soruyorlar. De ki, ‘Ay hali (kadınlar için) eziyettir. Ay hali olan kadınlardan ayrılın. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın, Temizlendikleri (ay hali bittiğinde) zaman, Allah’ın size emrettiği şekilde kadınlarınıza yaklaşın. Allah hatadan dönenleri sever'” Bu ayetin dışında haram konusu ile ilgili olarak kadınların ay haliyle ilgili başka ayet yok. 65 Talak suresi 4‘üncü ayette “Boşanan kadınlar ay hali görmezlerse, hamile olup, olmadıklarının belli olması için üç ay beklemelerini salık veriyor.” denilmesi haram etme (yasak koyma) konusu ile bir ilgisinin olmadığı bilinmelidir. Görüldüğü gibi yalnızca erkeklere, ay haline girmiş kadınlarla cinsel ilişki kurmayın derken, ay hali bitinceye kadar eşleriyle münasebet kurmamaları emrediyor. Bunun dışında, kadın namaz kılamaz, oruç tutamaz, Kur’an’ı elleyemez gibi yasaklar yani haramlar getirilmiştir! (Eğer ay hali ağır geçiyor ve kadını hasta ediyorsa, hasta olanlar oruç tutmasın ayeti gereği, hastalandığından dolayı oruç tutmayabilir.)
Nisa suresi 43-44‘üncü ayetlerdeki namaza yaklaşmayın emrini tekrar hatırlayalım. “Ey İman edenler! Namaza, sarhoş olup da ne söylediğinizi bilinceye kadar ve cünüpken de yıkanıncaya kadar yaklaşmayın. Yalnızca yolculuk hali müstesna, eğer hasta iseniz veya yolculuk halinde iseniz veya sizden birisi tuvalet ihtiyacını yapmışsa veyahut kadınlarla cinsel temasta bulunmuşsanız ve bir de su bulamadıysanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. (Ellerinizi toprağa vurup) Yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz ki Allah af edici ve bağışlayıcıdır. Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de kendileri gibi doğru yoldan sapmanızı istiyorlar.”
Bu ayete göre yasaklananlar: 1. Namaza sarhoşken, ne söylediğini bilinceye kadar, 2. Kadınlarla (cinsi) temas kurulup cünüplük halinde gusül abdesti alınmamışken iken, 3. Tuvalet ihtiyacı görülüp abdest alınmamışsa abdestsiz namaza yaklaşılmaması durumunda görüldüğü gibi, Kur’an’da Rabbimiz namaza yaklaşılmamasını emrediyor. Bu üç halin dışında kadınların, ay halinden hiç bahsedilmediği halde kadına namaz kılmasını, oruç tutulmasını kim yasaklıyor? Abdestsiz Kur’an okumasını kim engelliyor, diğer yasakları kim koyuyor? Kur’an dışında konulan haramların (yasakların) konulmasında bütün pası peygamber (as)’a atıyorlar. Allah’ın kitabını en iyi anlayan Allah’ın elçisi Muhammed (as) yasak koyabilir mi? Haram koyma ile ilgili ayetlere baktığımızda ayetlerin ilk cümleleri “Gelin, Rabbinizin neleri haram ettiğini okuyayım…”(En’am 151); “Bana vahyolunan ayetlerde, yemek yiyin için şunlardan (leş, kan, domuz eti ve Allah’dan başkası adına kesilenler) başka haram bulamıyorum.”(En’am 145); “Allah’ın kulları için çıkardıklarını süsleri kim haram ediyor.”(Araf 32); “De ki, ‘Benim Rabbim ancak şunları haram ediyor…”(Araf 33) şeklinde peygamber efendimize “Yalnızca Allah haram koyar” dedittiriliyor. Evet, bu ayetlere rağmen, Allah’ın elçileri de haram hükmü koyar diyenler, hem Allah adına, hem de Elçisi adına yalan söylemiş olurlar.