* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Haramlar ve Helaller  (Okunma sayısı 813 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Haramlar ve Helaller
« : Mart 03, 2017, 12:56:57 ÖÖ »
Haramlar  ve  Helaller

"Özellikle toplum hayatı ve toplumdaki düzeni sağlamak açısından düşünüldüğünde dinde "haram" adı verilen yasakların ne kadar gerekli olduğu daha iyi anlaşılabilir."

Din¸ bir hayat tarzı ve yaşama biçimidir. Bu hayat biçiminin içerisinde insanın insanca yaşamasını sağlayan bilgi¸ rehberlik ve irfan mevcuttur. Dinin sahibi Yüce Allah'tır. Din¸ bütün insanları kapsayan¸ üstün¸ değişmez ve kutsal bir yapı olduğu için insan müdâhalesine kapalıdır. İnsan eli değen şeyler¸ insan aklının bir ürünü olacağı için ister istemez bir takım eksiklikleri beraberinde getirir. Her insana verilen akıl nimeti potansiyel olarak farklılık taşır. İnsanların akıllarını kullanma biçimleri de farklılık arzeder. Bunun için din insan yapısı olsaydı neredeyse insan yapısı kadar dinin çıkma ihtimali olurdu. Üstelik insan yapısı olan dinin bağlayıcılığı ve dokunulmazlığı da tartışmalı hâle gelirdi. İnsan aklına bırakılan ictihâd alanı sonucu birden çok mezhebin ortaya çıkması bunun bir göstergesidir. Bundan dolayı insanları yaratan Yüce Allah geçici olarak yaşayacağı bu dünyada insanı başıboş bırakmadı. Kendi dinini kendisinin yapmasına da müsaade etmedi. Dini belirleme¸ esaslarını oluşturma ve peygamberleri vasıtasıyla gönderme yetkisini de kendisine ait kıldı. Dinin en önemli kısmı haramların belirlenmesidir. Çünkü haramlar dinin ve o dine inananların kırmızıçizgileridir.

Mutluluğa Götüren Yolları Göstermek

Yüce Allah yeryüzünü sayısız nimetlerle donatmış ve insanın emrine vermiştir. Pek çok nimetle donatılmış üstün bir varlık olan insana verilmiş nimetlerin en büyüğü ve mühimi akıldır. İnsanın yaratılışının özü ve temel amacı¸ yaratanını tanıması ve O'na ibadet etmesidir. Nitekim âyette şöyle buyurulmuştur: “Ben cinleri ve insanları¸ ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”1 Dünya ve âhiret mutluluğunu elde edebilmek Allah'ın rızâsını kazanmaya¸ hayatını ve insânî ilişkilerini O'nun istediği doğrultuda düzenlemeye bağlıdır. Yüce Allah bu konuda insan aklına rehberlik ederek¸ vahiy adı verilen özel bir iletişim yoluyla rızâsının nasıl kazanılacağının yolunu göstermiştir. İşte bu yol Allah yolu olup bu onun genel adıdır; özel adı ise İslâm'dır. Dinin temel amacı¸ insanı hem dünyada hem de âhirette mutluluğa götüren yolları göstermektir.

İnsan¸ aklı sayesinde genel olarak doğruyu bulabilir¸ iyi-kötü¸ yararlı ve zararlıyı ayırt edebilir. Ancak insanda akıl yanında¸ onu pek çok felâkete sürükleyebilecek nefis ve süflî duygular da vardır. Aynı zamanda insan denilen varlık birçok zaafın da sahibidir ve bunların baskısı altındadır. Bu nefis¸ ihtiraslar ve zaaflar¸ onun dünyasını¸ sonu gelmeyen cehenneme çevirebilecek durumdadır. Din adı verilen ilâhî sistem¸ içerdiği hükümlerle insana bir yol haritası çizmektedir. Bu hükümlerin bir kısmı emir bir kısmı da yasak (nehiy) kabîlindendir. Din¸ insan aklının ilk değerlendirmede güzel gördüğü¸ yararlı bulduğu bir takım şeyleri sonucunu dikkate alarak yasaklar. Yine onun ilk değerlendirmede zararlı ve yararsız kabul ettiği bazı şeyleri de aynı gerekçe ile emreder. İnsan aklının iyi ve güzel gördüğü her şey gerçekte iyi¸ güzel ve hayırlı değildir. Yine onun aklıyla kötü¸ zararlı ve hayırsız gördüğü her şey de zararlı değildir. Onun için insan iyi ve kötünün belirlenmesinde Allah'ın belirlemesine muhtaçtır. Nitekim bir âyet bu durumu şöyle ifade eder: “Savaş¸ hoşunuza gitmediği hâlde¸ size farz kılındı. Olur ki¸ bir şey sizin için hayırlı iken¸ siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki¸ bir şey sizin için kötü iken¸ siz onu seversiniz. Allah bilir¸ siz bilmezsiniz.”2 Bunun yanında geniş bir alan daha vardır ki¸ getirdiği ilkelere aykırı olmadıkça¸ din o alana müdahale etmemektedir.

Haram ve Helal Alanları

Dinin insan için koyduğu yasaklar “haram alanı”nı¸ müdâhale etmeden insanı serbest bıraktığı geniş kısım ise “helal alanı”nı oluşturmaktadır. Din insan için bir hayat programıdır. İnsan için yapılmış bu programda ve onun için hazırlanmış bir reçetede¸ yapması gerekenler yanında¸ yapmaması lazım gelenler de yer almıştır. Bütün sistemlerin emir ve yasakları vardır. İnsanların akılları ile ihtirasları arasında denge kurmak için emirler kadar yasaklara da şiddetle ihtiyaç duyulmuştur. Özellikle toplum hayatı ve toplumdaki düzeni sağlamak açısından düşünüldüğünde dinde “haram” adı verilen yasakların ne kadar gerekli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Durum böyle olmakla birlikte İslâm yine de ilke olarak helal alanı geniş bırakmıştır. Ancak şu durumlardan birisi söz konusu olduğunda yasaklama getirmiştir:

1. İnsanlar yetkilerini kötüye kullandıklarında¸

2. Hadlerini aşıp başkalarının haklarına tecavüz ettiklerinde¸

3. Genel ilkelere aykırı davrandıklarında¸

İşte bu durumlarda helal alana yasak koyarak müdâhale etmiştir. Nitekim “O¸ yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan¸ sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O¸ her şeyi hakkıyla bilendir.”3¸ “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”4 gibi âyetlerden hareketle fakihler tarafından oluşturulmuş olan “Eşyada aslolan¸ mubah oluştur.”

Kuralı da bunu anlatmaktadır. İslâm dinî hayatı bütün yönleriyle ve bir bütün hâlinde ele almış ve her alanda bireye yardımcı olmayı¸ ona kılavuzluk etmeyi ve mutluluk kazandırmayı hedeflemiştir. Bu sebeple¸ kişilerin inanç dünyası ve ibadet hayatı yanında¸ yeme içme¸ giyinme ve süslenme¸ eğlence¸ aile içi ilişkiler ve cinsel hayat¸ sosyal hayat ve beşerî ilişkiler gibi değişik alanlar da dinin ilgi sahasına dâhildir.

“Allah'ın Sınırları - Hudûdullah”

Din¸ rehberliğini ve yönlendirmesini bu alanlarda da sürdürmüştür. Onun için “din vicdan işidir” şeklindeki ifade hem yanlış ve hem de eksiktir. Çünkü din vicdanda yer eder¸ orayı besler¸ ancak orada kalmaz. Dış dünyaya yansır ve sosyal hayata müdâhale eder. Bunun için dinin temel unsurlarından biri olan ibadetlerin hazzını alabilmek helal-haram sınırları konusunda da dine uygun bir hayat yaşamaya bağlıdır. Helal ve haram dinin aslına dâhildir. Kur'ân'da yer yer haramlar ve helaller “Allah'ın sınırları/Hudûdullah” ifadesiyle anılır.5 Onun için bunlara riâyet etmek dindarlığın en önemli göstergelerindendir. Buna göre iman ve ibadetler ferdin Yaratan'ına karşı kulluğunu ve bağlılığını simgeleyen bir anlama sahiptir. Aynı zamanda¸ dinin bir takım gayelerle koyduğu yasaklara ve sınırlara uymak da yine dindarlığın¸ Allah'a karşı gösterilmesi gereken bağlılık ve kulluğun bir gereği ve sonucudur. Bunun içindir ki¸ hadislerde ve fıkıh kitaplarında haramlardan kaçınma ile farzları yerine getirme aynı düzlemde ele alınmıştır. Hatta birçok yerde haramlardan kaçınmak daha önemli sayılmıştır.

Fıkıh âlimlerimiz¸ konuyla ilgili âyetleri¸ hadisleri ve dinin genel hedeflerini dikkate alarak helal ve haramları belirlemeye çalışmış¸ bunlarla ilgili genel ilkeler de oluşturmuşlardır. Fıkıh kitaplarında bu konular daha çok “Kerâhiye ve istihsân” veya “Hazr ve ibâha” gibi özel başlıklar altında ele alınmaktadır. Bu bölümlerde yiyecek¸ içecek¸ giyim-kuşam¸ insanlar arası ilişkiler gibi pek çok konuda helal ve haram hususlar ele alınmaktadır.

FAİZ HASASİYETİ VE MÜSLÜMANLAR

"Modern iktisatçıların tamamı fâizin sağlıklı bir ekonomi için zararlı olduğunu kabul etmektedirler. Ancak ekonomisini fâiz üzerine kurmuş ve fâiz çarkını elinde tutan ülkeler ve fâizi planlayan iktisâdî sistemler onu teşvik etmekte ve her alana uygulamaktadırlar. Bu gibi ülkelerde yaşayan ve inançları gereği fâizin yasak olduğuna inanan Müslümanların bu konuda bazı problemler yaşamakta olduğu da bir gerçektir."

Müslümanlar yeryüzünde ilâhî hükümlerin temsilcisi¸ uygulayıcısı ve koruyucusu olmak zorundadırlar. İmanları ve iman ile Allah'a verdikleri söz bunu gerektirir. Allah insanlara hükümlerini peygamberler aracılığıyla bazen sahife ve bazen de kitapla öğretir. Bu kitapta bazı şeyleri helâl kılarken bazılarını da yasaklar. Yasaklar¸ insan hayatını kuşatan her alanda yer almaktadır. Ancak bazı yasaklar vardır ki¸ bir alanda başlar fakat hemen hemen bütün alanları kapsar. Yani o yasağa uyulmazsa Müslümanların ve insanların dinî¸ ahlâkî¸ ailevî¸ iktisâdî¸ ticârî¸ sosyal ve siyâsî hayatları altüst olur. İşte bu yasaklardan biri de fâizdir. Fâiz Allah'ın insanlara din olarak gönderdiği ilâhî öğretinin tamamında yasaklanmış bir işlemdir; çünkü biraz önce belirtilen alanların tamamını kapsayacak zararları vardır. Küresel kapitalist sistemin son yirmi-otuz yılda Müslüman coğrafyalarda maalesef en başarılı olduğu alanlardan birisi fâiz hassasiyetini kırması olmuştur.

Fâiz Bütün Semâvî Dinlerde Yasaktır

İslâm ticârî hayata önem verir ve helal yoldan ticaret yapmayı teşvik de eder. Ancak bu konuda en çok sakındırdığı hususlardan biri fâizdir. Fâiz¸ Kur'ân'da üzerinde ısrarla durulan yasaklardandır. Aslında fâiz bütün semâvî dinlerde¸ hatta bazı felsefî ve iktisâdî sistemlerde de yasaktır. Fâiz haksız ve karşılıksız kazanç olarak kabul edildiği için din ve bazı iktisâdî sistemler ona karşı çıkmıştır. Bu açıdan fâiz yasağını sadece iktisâdî ve hukûkî bir yasak olarak değil¸ aynı zamanda ahlâkî boyutu da olan bir yasak olarak düşünmek gerekir. Bu sebeple modern iktisatçıların tamamı fâizin sağlıklı bir ekonomi için zararlı olduğunu kabul etmektedirler. Ancak ekonomisini fâiz üzerine kurmuş ve fâiz çarkını elinde tutan ülkeler ve fâizi planlayan iktisâdî sistemler onu teşvik etmekte ve her alana uygulamaktadırlar. Bu gibi ülkelerde yaşayan ve inançları gereği fâizin yasak olduğuna inanan Müslümanların bu konuda bazı problemler yaşamakta olduğu da bir gerçektir.

İslâm Bir Şeyi Zararlı ve Haram Görerek Yasaklar

Konuyla ilgili âyet1 ve hadislerden2 hareketle İslâm âlimleri fâizi “vade fâizi” ve “fazlalık fâizi” olarak iki kısma ayırmışlardır. Vâde fâizinde bugün mesel⸠100 lira verip bir ay sonra 105 lira alınmaktadır. Fazlalık fâizinde ise fâiz mallarından olan aynı cins maldan peşin olarak değişim yapılırken 10 lira verip 15 lira almakla bu fâiz gerçekleşir.

Özellikle çek ve senet kırdırma işlemlerinde “fazlalık fâizi” gerçekleşmektedir. İslâm bir şeyi zararlı ve haram görerek yasaklarken¸ o tür bir şeye insanların ihtiyacı varsa onun helal yoldan alternatifini de göstermektedir. Mesel⸠fâizi yasaklarken fâizin alternatifi olarak şirketleşmeyi ve fâizsiz kredi kaynaklarının geliştirilmesini göstermiştir. Ancak bunlar kısa sürede¸ her ortamda ve kolayca oluşturulabilecek hususlar değildir. Bunun için Müslümanlar fâizden kaçınmayı ve fâize bulaşmamayı zihinlerine baştan koyup alternatiflerini geliştirmek mecbûriyetindedirler.

Fâiz Her Hâlde Haksız Kazançtır

Özellikle İslâm fıkıh mezheplerinin oluşmasından sonra yazılan fıkıh kitaplarında fâiz ayrıntılı olarak ele alınmıştır. İslâm fıkhı oluşturulurken fâizli muâmelelerden genellikle kaçınılmış ve kaçınılması tavsiye edilmiştir. Bir işlemde fâiz varsa o işlem ya tamamen veya fâizli kısmı geçersiz sayılmıştır. Çünkü fâiz¸ önceden şart koşulan ve taraflardan birine ilave menfaat olarak tarif edilmiştir. Böyle olunca da fâiz her hâlde haksız kazanç olarak görülmüş ve taraflardan en az birini zarara uğrattığı kabul edilmiştir. Bundan dolayıdır ki¸ fâize tek taraflı olarak bakmak doğru olmaz. Sadece alan açısından bakılınca ortada bir zarar görülmeyebilir. Hatta çok kârlı olduğu ve alış-verişten farkı olmadığı düşünülebilir. Ancak veren açısından da bakmak gerekir. Aynı zamanda verenin hangi şartlar altında verdiğini de göz önünde bulundurmak lazımdır.

Fâiz borcunu ödemek için her şeyi haczedilen insanları düşündüğümüz zaman meseleyi daha iyi anlarız. İnsanları yanıltan genellikle alan ve kâr ettiği düşünülen banka ve müşteri açısından konuya bakmalarıdır. Banka açısından hiçbir problem yoktur. Çünkü banka fâizi verendir ve kendisini her zaman garantiye alan kurumdur. Müşteriye baktığımız zaman ise her zaman aynı garantiyi bulmak mümkün değildir. İşte İslâm böyle¸ bir tarafın devamlı garanti içerisinde diğer tarafın ise kaybetme riski altında bulunduğu işlemleri câiz görmemektedir. Her iki tarafın da kârı ve riski paylaştığı sistem daha âdil olduğu için İslâm onu kabul etmektedir.

Fâiz Sadece İktisâdî Bir Mesele Değildir

Son dönemlerde İslâm hukukçularının fâize bakışında bazı değişiklikler olmuştur. Son dönem derken aslında¸ sömürgecilik sonucunda ele geçirdikleri sermaye ile İslâm topraklarında kapitalistlerin hâkim olmaya başladığı 18. ve 19. yüzyıldan beri bu kavga devam etmektedir. Bu yüzden fâiz sadece iktisâdî bir mesele değildir. Aynı zamanda siyâsî¸ kültürel¸ dinî ve ahlâkî yönleri de bulunan bir işlemdir. Aynı zamanda bir ekonomik zihniyettir ve bütün olarak işler.

Bunun için fâizle ilgili yapılan değerlendirmelerde ve verilen fetvâlarda bu husus dikkate alınmalıdır. Bu husus dikkate alınmadan yapılan bazı değerlendirmelere göre¸ şunlar söylenmektedir: Kur'an'ın yasakladığı fâiz tefeciliktir¸ kanunî fâiz değildir. Esas yasaklanan fâiz üretim fâizi değil de¸ tüketim fâizidir. Buna bağlı olarak tüketici kredilerini genel olarak devletin verdiği ve bunlara uygulanan fâiz oranlarını düşük tuttuğu¸ dolayısıyla söz konusu fâizlerin gerçek (reel) değil de isimsel (nominal) fâiz olduğu ifade edilmektedir. Aynı zamanda bu tür kredi fâizlerinde amaç müşterinin sömürülmesi değil¸ zarûrî ihtiyaçlarını sübvanse yoluyla karşılamaya yöneliktir. O zaman böyle oranları belli¸ kontrol altında ve enflasyon altında olan fâizler gerçek fâiz değildir¸ dolayısıyla alınması ve verilmesi câizdir¸ denilmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------------------

Dipnot

1. 2/Bakara¸ 275¸ 276¸ 278-279; 3/Âl-i İmrân¸ 130; 4/Nis⸠161; 30/Rûm¸ 39.

2. Buharî¸ Buyû'¸ 77-81; Müslim¸ Müskât¸ 101-103; Ebû Dâvûd¸ Büyû'¸ 5.

Abdullah Kahraman.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]