Sarhoşluk veren maddeler haramdır
İslâmiyet, aklı, canı, nesli, malı ve dini korumayı esas almış, bunları güzelce değerlendirmeyi farz kılmış, bu değerlere herhangi bir şekilde zarar verilmesini de şiddetle yasaklamıştır. Bunun için dinimiz, insanlara yararlı ve temiz olan şeyleri helâl, zararlı ve temiz olmayanları da haram kılmıştır. Bu itibarla dinimizde sarhoşluk veren maddeler ve her türlü uyuşturucular, dinimizce yasaklanmıştır. Nitekim Cenab-ı Hak, “Ey iman edenler! (Sarhoşluk veren) şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz”[1] buyurmuştur.
Sarhoşluk veren şeylerin, her türlü kötülüğün kaynağı olduğunu Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şöyle ifade etmiştir:
“Sarhoş edici şeylerden sakının. Çünkü bunlar kötülüklerin anasıdır.”[2]
İçki ve uyuşturucu, insanın akıl, ruh ve beden sağlığını bozar ve dolayısıyla onun ailevî, sosyal ve meslekî hayatını, olumsuz yönde etkiler. İçkinin verdiği zarar, yalnız onu içenle sınırlı kalmaz, toplumun diğer fertlerini de etkiler. Çünkü sarhoşluk sebebiyle aklî dengesi bozulan bir kişi, tavırlarını kontrol edemez. Kendisine ve başkalarına olan saygısını yitirir. Taşkın hareketleriyle kırgınlık, dargınlık, kavga, cinayet ve trafik kazaları gibi çeşitli zararlara sebep olur. Böylece hem kendisini, hem de başkalarını üzen sıkıntılara sokar. Nitekim bu husus, Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmaktadır:
“Şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”[3]
Allah’ın yasakladığı içki, uyuşturucu ve benzeri maddelerin kullanımı, fert ve toplum hayatında, çeşitli sıkıntı ve huzursuzlukları
meydana getireceği muhakkaktır. Sağlık ve toplum açısından bunların zararları ilim adamları tarafından da ortaya konulmuştur. Bu itibarla Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak, içki ve uyuşturucu gibi her türlü kötü alışkanlıktan uzak durmalı, bunlara müptela olan kardeşlerimizin de, bir an önce kurtulup tevbe etmelerine yardımcı olmanın insânî ve İslâmî bir görev olduğunu unutmamalıyız.
“İçki devâ değil, bilakis derttir.”[4]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Mâide, 5/90.
[2] Neseî, Eşribe, 44.
[3] Mâide, 5/91.
[4] Müslim, Eşribe,12.