Biraz düşünelim
Kur’an-ı Kerim’de, “Erkek veya kadın müminlerden salih amel işleyenleri hoş bir hayata kavuştururuz” (Nahl Suresi, ayet: 97) buyrulmuştur. Bu ne büyük müjdedir.
Yeryüzünün huzuru en bozuk insanları Müslümanlar. Mağripten meşrika hangi halkı Müslüman ülkede huzur var? Hangi Müslüman ülkede barış var? Akan kanlar Müslümanların, yıkılan, yakılan evler Müslümanların. Ne oldu bu Müslümanlara? Bu noktada biraz düşünelim…
•Bu noktaya nasıl geldik? Sebepleri nelerdir?
•Bunları düşünelim.
•Kur’an-ı Kerim’de namaz ile ilgili ayetler sınırlıdır.
•Fakat düşünmekle ilgili ayetler 517 tanedir.
•İnsan neyi düşünecek?
Bizim düşüncelerimiz belli:
•Nasıl zengin oluruz?
•Akşam ne yiyeceğiz?
•Nasıl giyinelim?
•Elbisemizin rengi ayakkabılarımızla uyumlu mu?
•Nereleri gezelim?
•Arabamızın rengi nasıl olsun?
•Kız nasıl gelin olacak?
•Oğlan nasıl evlenecek?
•Dünyalık, dünyevilik şeyleri çok iyi düşünüyoruz.
•İnsan nereden gelip nereye gideceğini düşünmüyorsa hayvandan farkı yoktur.
•Niçin bu hale geldiğini düşünmeyen beyin insan beyni değildir.
•Bu derece dünyevileşenler hiçbir zaman iflah olmazlar. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de insanlığı uyarıyor. Ahiret kaygısı taşımadan sırf dünya ile meşgul olmayı uygun görmediğine dikkatimizi çekiyor:
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (En’am Suresi, ayet: 32) buyuruyor.
Dünyevileşmek, dünya hayatını esas kabul ederek “varsa yoksa dünya!”, “bunun ötesinde hayat yok” diyenlerin görüşlerini ihtiva eder. Bu görüşle ilgili olarak Hadid Suresi 20’nci ayette, dünya hayatının geçici, geçek hayatın ahiret hayatı olduğu zikredilmiştir. Demek ki, dünyaya olması gerektiğinden fazla sarılmak kanaatsizliğin sonucudur.
Kanaat, elde olanlar yetinmek, Allah’ın verdiğine sabredip razı olmaktır. Çoğa sevinip aza üzülmek kanaat değildir.
Kanaat kavramı Kur’an-ı Kerim’de lafız olarak değil, mana olarak vardır. İşte onlardan biri olan Nahl Suresi’nin 97’nci ayetinin meali: “Erkek ve kadın, her kim inanmış olarak iyi iş yaparsa onu hoş bir hayatta yaşatırız.” Burada hoş hayat (hayatentayyibe) tabiri pek çok müfessir tarafından kanaat olarak açıklanmıştır.
Kanaat: Rıza ve memnunluk demektir. Kısmete razı olmak, takdir edilenden memnun olmak yeme-içme, giyinme gibi ihtiyaçları asgari (en alt seviyede) tutmak demektir.
Hırs ve açıkgözlük kâfire layık sıfatlardır. Eğer bir müminde bu sıfatlar bulunursa, onun imandaki zaafına delalet eder. Zira sahih müminlerde böyle sıfatlar bulunmaz.
Kanaatkârlık toplumlarda ciddi olarak yara almıştır. Bu durum ailede dünyevi başarıyı ve tüketimi kışkırtmaktadır. Bu da helal ve harama karşı dikkati azaltmaktadır.
Kanaatkâr olmayanın malı, kendini zengin edenler, kalben müsterih ve mesut olamazlar. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, “Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur.” (Müslim, Zekât 125) buyuruyor.
Kur’an-ı Kerim’de, “Erkek veya kadın müminlerden salih amel işleyenleri hoş bir hayata kavuştururuz” (Nahl Suresi, ayet: 97) buyrulmuştur. Bu ne büyük müjdedir.
Mevlüt Özcan.