Boş, Lüzumsuz, Anlamsız Sözlerden Yüz Çevirmek
Kuran, inananlar için benliğinde inşa etmesi ve sürdürmesi gereken ahlakı barındırır. Allah bize, taşıyamayacağımız yükler yüklemediğini söylüyor. Demek ki bizler de Kuran’dan sorumlu olduğumuza göre Allah’ın tüm bu öğütlerine harfi harfine uyabilecek bir kapasitedeyiz aslında. Belki çalışmadığımızdan, yeterince bu öğütlerin üzerine gidip hedef haline getirmediğimizden bazen başarısız kalıyoruz.
Müminun Suresi harika ifadeler ile başlar. Müminlerde bulunan bazı özellikler sıralanmıştır bu çok önemli surenin ilk ayetlerinde.
1. Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler.
2. Namazlarında huşû sahipleridir onlar.
3. Boş ve lüzumsuz sözden yüz çevirmişlerdir onlar.
4. Zekâtı vermek için faaliyettedir onlar.
5. Cinsiyet organlarını/ırzlarını koruyanlardır onlar. (Müminun Suresi)
Namaz, zekat ve iffetli olmak… Mümin’in bunları taşıdığını her birimiz biliyoruz değil mi? Bir de pek az konu edinilen bir tavır var bu ayetlerin arasında : ”Boş, lüzümsuz, anlamsız, faydasız sözden yüz çevirmek”
Kimileri çıkıp diyebilir ki, hepimiz günlük yaşantımızda ahiret odaklı olmayan pek çok iş ve oluş içerisinde bulunuyoruz.
Alışverişe gitmek, tatile gitmek, sevdiğimiz kişiyle yemeğe çıkmak. Ahiret odaklı olmayan sohbetler de yapıyoruz. Aslında günlük yaşantımızda görülen bu eylemleri Allah’ı anmaya ve şükretmeye çevirdiğimizde de bu eylemlerimiz anlamlaşır.
Tatile çıkabildiğimiz için şükretmek, hoş keyifli temiz rızıklar yiyebildiğimiz ve sevdiğimiz kişiyle olduğumuz için Allah’a gönülden şükretmek; Allah’a karşı vefamızın bir göstergesidir.
Tam bir örnek vermesem de, aslında her birimiz kendimize sorduğumuzda, yüz çevirmemiz gereken ”boş, lüzumsuz, anlamsız sözleri” bulabiliriz diye düşünüyorum. Allah bizi bundan uzak tuttuğuna göre, bize bir ”zararı” vardır değil mi?
Allah’tan uzaklaşmamıza sebebiyet verebilir, yakınlarımızla huzursuzluk yaşamamıza sebep olabilir mesela bu sözler…Bazen gerçekten yakınlarımıza pekte ”ahiret odaklı” olmayan ama ilişkilerimizi güçlendirici bazı şeyleri paylaşmak isteyebiliriz. Dostluğu, birlikteliği sağlamlaştırıcı ve emin kılan sohbetlerde de bulunabiliriz. Bir de bazen öyle sohbetler içerisine gireriz ki, sohbet uzun uzadıya gider ve yakınların birbiriyle çatışmaya başladığını huzursuzlaştığını görürüz.
Kendimizi gerçekte hiçbir şey anlam ifade etmeyen, yaşantımızda yeri olmayan, benliğimizde yer almayan boş faydasız sözler çarparken buluruz karşımızdakine. Karşımızdaki bizden daha akıllı ise ne ala. Bir de verdiğimiz zarar kendimizle de kalmaz, çevremizdekileri de üzdüğümüzü görürüz.
Böyle bir durumda yapmamız gereken nedir? Bu anlamsız, boş bize zarar veren sözlerin üzerine ısrarla gitmek mi; yoksa tam tersine tüm bu anlamsız sözlerden yüz çevirmek terk etmek mi?
Elbette! Yüz çevirmeliyiz! Belki yeri, belki o işi terk etmeliyiz. Ne olursa olsun, kendimize hakim olabilmeliyiz. Bu Allah’ı aklından çıkarmayan, O’na sığınan, vahyi hatırlayan, hayat amacının farkında olan insan için ne kolaydır! Bir de Şeytan vardır ki, insanı oyalar. İnsanı bu boş aldanmaların içine çeker. Allah’ı, kendini, amaçlarını hatta hedef aldığı ”takvayı” unutturur. Ele geçirir kişiyi ve çevresini. Bu lüzumsuz sözler bazen görürüz ki, büyür. Öfkelere yol açar. Mümin’e yakışan öfkesini yutabilmesidir. Öfkeye hatta hiç fırsat vermemektir. Güzellik sergilemektir.
Gözlemliyor musunuz çevrenizde? Boş, lüzumsuz, hiçbir anlam ifade etmeyen tartışmalar içerisinde olanları…
Ben çevremde görüyorum ve izlerken o kadar utanıyorum ki. Hatta içimden ”Ya hu ne gerek var bunlara, bu laflara şimdi!” diyorum.
”Huzur ve sükundan yana olmak varken” diyorum ama iş bir de ”kendine” uygulamaya gelince o öğüdü, başkasına hatırlatırken ”kendini unutanlardan” oluyorum. Yavaş yavaş zararın içine girdiğimizi görüyorum.
Zararın neresinden dönersek kardır, kendimizi ne kadar toplarsak, kendimize hakim olup sabırlı olursak o kadar iyidir.
Önemli olan aklı başından çıkarmamaktır. Namazlarımızda ”Rabbim aklımı vesveselerden, kuruntulardan, boş anlamsız lüzumsuz şeylerden arındır; aklımı temiz tut daima senin varlığınla doldur” diye sığınmaktır.
Yoksa gerisi huzursuzluktur. Aklı boş işe emanet etmektir. Rabbin öğüdüne uymamaktır. Mümin’e yakışan bu faydasız şeylerden yüz çevirmektir. Zarara uğramamak ve uğratmamaktır.
Gerçekle alakası olmayan sözlerin, cahilce lafların da, cahil insanların daldığı lakırdıların da ”boş laf” olduğunu anlıyoruz.
Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: ”Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri önemsemeyiz.” (Kasas Suresi-55.Ayet)
Bu boş şeylerle uğraşacağımıza bize yakışan bunlardan yüz çevirip ”Boşta kalır kalmaz yorulanlardan olmak” yani başka faydalı işler içerisine girmektir.
Hepimizin müminlik vasıflarını taşıması dileklerimle.