* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Cahil ile Dost Olma  (Okunma sayısı 1876 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Cahil ile Dost Olma
« : Eylül 24, 2024, 07:46:06 ÖS »


Cahil ile Dost Olma

İlmin kısaca bir tarifi istense genellikle bilmek denilir. Kanaatin gerçeğe uygun olanı veya bir şeyi olduğu gibi idrak etmek de ilim olarak tarif edilir. Her şey zıddı ile kaim olduğu gibi ilimin zıddını tarif et desek,  kısaca cehalet cevabını herkesten alırız. Taha Suresi 114. ayette (“De ki:

Ey Rabbim ilmimi artır!’’) cehaletten kurtulmanın yolunun ilmin artması olduğunu görürüz.

Rabbimiz, Efendimizi -sallallahu aleyhi ve sellem- ilk vahiyle muhatap ettiğindeki okuma emri ile cehaletle mücadelenin ilk temelinin atıldığını olduğunu görürüz. Yine "ilim talep etmek kadın erkek herkese farzdır" diyen Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- zihin ve kalp alemini aydınlatmaya, ışıtmaya (tenvir) büyük ehemmiyet verir. Bunda amaç cehaletin ve karanlığın ortadan kaldırılmasıdır. Bir şeyin öneminin belirtilmesi için bir kaç kez tekrar edilmesi, onu iyi öğrenmemiz, unutmamamız içindir. Rasulullahı eğitmeye başlayan vahiy gerçeğinde, ilk inen ayetlerde okumanın iki kez tekrarlanması ile vahye muhatap insanı ilme,  ilim öğrenmeye cehaletten kurtulmaya bir yönlendirme vardır. “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan (rahim duvarına tutunmuş asılı bir hücreden) yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri O öğretti.” (Alak, 1-5).

İlmi insana Allah -celle celaluhu- öğretir. Bu ayetlerde Rabbinin adını zikretme vardır.

İndirdiği âyetleri O'nun adına ve rızasına uygun olarak okumak ve engin mânalarını anlamaya yönlendirme vardır. İnsanın kendini okuması, kâinâtı okuması ve ma'rifet-i ilâhîye ererek ihsan derecesinde bir kulluk hayatı yaşamasının !” telkininde bulunulmaktadır.

Bu okuma eylemiyle İslam inancı, hayatın her alanında, ibadet, günah, helal ve haramla, birey ve topluma tüm ahlaki kurallar ile evrensel değerlerin hakikatini öğretir ve öğütler.

Elbette ki, İslam ve Müslümanlara düşman olan bilinçli güç odaklarının yanında, kendilerini zavallı cahil birey ve kitleler olarak adlandırabileceğimiz yapılar, cehaletleriyle her yanlışı İslam ile özdeşleştirilmesine sebebiyet vererek, bazen nefret tohumları eker veya ekmeye çalışırlar.

Peygamber Efendimiz - sallallahu aleyhi ve sellem- “Allah (c.c.)'a yaklaştıracak bir ilim öğrenmeksizin geçen günde, benim için hayır yoktur.” (Ali el-Müttaki, X, 136) sözüyle bu emre icabet ettiğini göstermiştir. İlim sadece sahibini değil bütün canlıları da kaplayacak bitip tükenmeyen bir hazinedir. Feraset gibi en ince noktayı anlama yeteneği ilimle öğrenilir. Siz bunu ledün ilmi veya başka bir ilimle tarif etmeye kalkın fark etmez. Bu anlamda ilim tevazuu artırdıkça artırırken, cehaletin kabalığı her davranışta sahibini hem toplumda, hem de kendi iç aleminde bönleştirir. Zira hak ile bâtılı ayırmanın en önemli vasıtası ilimdir. İlmin artması insana yük değil, aksine onu yücelten bir fazilettir.

Tevâzuu artan insan; lüzumsuz düşünce, havatır ve vesveselerden kurtulur, gerçeği anlar ve elinden geldiğince iyi bir insan olmaya gayret gösterir. Allah Teâlâ, ilim ile meşgul olan ve öğrendiklerinin gereğini yerine getiren âlimleri üstün derecelere ve makamlara kavuşturacağı husûsunda: Mücadele Suresi 11. ayette “Allah -celle celaluhu- içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.” buyurmaktadır.

Efendimizin hadislerine bakıyoruz ilim ehlini methediyor:

 “Allah -celle celaluhu-, hakkında hayır murâd ettiği kimseyi dinde ince anlayış sâhibi kılar.” (Buhârî , İlim, 10; Müslim, İmâre, 175)

"Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah (c.c.)'ı zikretmek ve O'na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen talebe bundan müstesnadır.” (Tirmizî, Zühd, 14

İman hayatı diri tutar. İnsan hayatın hayatını imanla bulur. Hatta diyebiliriz ki iman, hayatın emniyet sigortasıdır. Fıtri duygularımızın coşkusunu veya frenlemesini iman ile yaparız. Öyle ki, iman iman etmekle yükümlü olanın kalbine yerleşip, hayatını şekillendiren ve aydınlatan bir meşale, kurtuluşun ilk maddesidir. Asr Suresini incelediğimizde imanı sanki canlılığımızın temeli hayat ağacımızın bir kökü olarak görürüz. Hayat bir ağaca benzetilirse, iman onun suyudur. Ağaca su dökmezsen kuruduğu gibi hayatı da imanla yaşamazsan hayat ağacını kurutursun. İmansız hayat olmaz. Dünyaya geldik insanca yaşamak için. İnsanca yaşamanın şartı da Müslümanca yaşamaktır.

İnsanca yaşamanın ilk şartı da imandır. Şunu beyan etmekte fayda vardır:

İnsanca yaşama ile Müslümanca yaşamanın arasında fark yoktur. Müslümanca yaşamayan bir kimse, hayvanca yaşamaya mecbur ve mahkum olur.

Hayatta çok iyi neticeler elde edip devamlılığını istiyorsak dağınıklıkları birleştiren, tek bir yola, bir hedefe sevkeden hayat nizamına imanla ulaşabiliriz. İman bir insanın kalbine girdi mi canlı bir şekilde kendini göstermeden duramaz. Dil ile ikrar olan iman, kalp ile tasdikini yaptı mı bedenle de tatbikini yapacaktır. İmanda tabiilik vardır. Tabiattaki çiçek, kokusunu içinde saklayamadığı gibi, iman da amel ve hareketini tezahür ettirir. Burada amelin iman olmadığı yanılgısını yaşamamamız lazım. Bileceğiz ki çiçeklerin koku yaydığı, ağaçların meyve verdiği gibi, amel de güzel koku, güzel meyvedir.

İşte burada ilimden uzak, sürekli tahkik değil de, taklitle uğraşanların amellerine bakarak İslam’dan soğunmaması gerektiği gibi, amellerimize bakıp da ne oldum delisi olmayacağız.

O zaman bize imanımız istikamet verecekken, amellerimizle mağrurlanmanın kötü sonuçlarıyla karşı karşıya kalırız. Nefis girer devreye, istikamet bozulur. Çevre girer, şeyh uçmaz müridi uçurur sözündeki şeyhe döneriz. Uçar kaçar, benliğe kapılırız. Oysa Abdillahi’s-Sekafi (Rh.a.) şunu rivayet ediyor: “Dedim ki Ya Rasulallah, İslam hakında bana öyle bir söz söyle ki onu senden sonra hiçbir kimseye sormayayım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:

"Allah’a iman ettim de ve istikamet et. (Dosdoğru ol!)” buyurdular. (El-Müsned (Ahmed b. Hanbel) C: 3, Sh: 413, Mısır/1313)

Peki, nedir istikamet?

İman istikametin kaynağı, istikamet de imanın hayata yön vermesidir. Öyle ki iman ferde, aileye, topluma ve devlete yön tayin eden harekete geçiren rabbani bir güçtür. Onun için imanın olduğu yerde istikamet olur. Çünkü iman istikametin kaynağıdır. İstikamet yüce kitabımızın şahsiyet eğitiminde önemli bir kavramdır. Hud Suresi 112. “Emrolunduğun gibi doğru ol.’’ ayetinden yola çıkarak, İslam uleması emr olunana devam, nehy olunanlardan kaçınmaktır diye tarif eder istikameti. İstikamet, taatlerin edasıyla ma’siyetlerden ictinabın arasını cemetmektir. İstikamet; Şeriat’ın ve aklın irşadıyla kulun ubudiyet yolunda yürümesidir.” (Et-Ta’rifat (Seyyid Şerif Cürcani) Sh: 19, İST/1311)

Gerçekten Ümmet-i Muhammed’in varlığı ile istikameti doğru orantılıdır. Şunu bilmekte fayda vardır: İstikametsizlik bunalımdır. Çünkü istikametsizlik; doğrudan, hakdan, adaletten ve vasattan uzak düşmektir. Yani istikametsizlik; muhtelif eğrilerin içerisinde bocalamaktır. İstikamet ise; her türlü eğrinin zıddıdır. (Et-Ta’rifat (Seyyid Şerif Cürcani) Sh: 19, İST/ 1311) Dolayısıyla istikamet sahipleri, sürekli eğrilerle zıdlaşırlar. Eğrilerle zıdlaşmayanların istikameti olmaz. İstikameti olmayanın hayatı da olmaz, milleti de olmaz.

Eğrilerle zıdlaşmanın metodu, cehaletten kurtularak çok bilen cahillerden olma yolunu kesmektir.

Cahil sofu ya da ham sofu "İslam’ı kendi çıkarları uğruna ve başkalarının emelleri doğrultusunda kullanıp, kafalarına göre Müslüman portresi belirleyen ve de halka bunu yutturmaya çalışan, sonuç itibari ile de İslam düşmanlarının eline müthiş bir koz veren insanlardır." İslam'a düşmandırlar. Kendilerine ihanet ederler. Bazen dindar-mış gibi, bazen demokrat-mış gibi, bazen solcuy-muş gibi yapar bunlar.  Sonuçta  rengi yoktur !

Üstad Necip Fazıl Kısakürek birçok eserinde kaba softa ve ham yobaz diye nitelediği, İslam’ı kendi çıkarları uğruna ve başkalarının emelleri doğrultusunda kafalarına göre Müslüman portresi belirleyen ve de halka bunu yutturmaya çalışan sonuç itibari ile de İslam düşmanlarının eline müthiş bir koz veren bu insanları daima ağır bir dille tenkit etmiştir. Müslüman gençliği uyarma amacı taşıyan bizzat kendi kaleminden dökülen inciler:

"Sakın yobazı, bir davaya, onun en mahrem çilelerini çektikten sonra kıl ve nokta feda etmeksizin emirlere sımsıkı bağlanan ulvi adam sanmayınız! Yobaz, her sahada, asla anlayamadığı ve iç yüzünü göremediği tecelliler karışsında papağan gibi hep aynı aksülamelleri gösterip Nuh diyen, fakat Peygamber demeyen ve insanda en büyük İlahi nimet, ruh ve fikri, bekçi sopası, tulumbacı narası ve vur ya çığlığıyla boğmaya kalkışan, böylece inanışları kör ve havasız nefsaniyetine indiren insan kılıklı insan tersidir.

Yobaz, sadece Allah'ı bulmak için düşünmeye, ürpermeye ve kıvranmaya memur insanoğlunun en büyük düşmanıdır ve en sefil hayvanlar arasında bile bir eşi bulunmaz esatiri hayvandır.

İslamlığın en ince kanunlarından biri, bir Müslüman'a küfür isnad edildiği zaman eğer o kimse gerçekten küfürde değilse, küfrün, bir kurşun gibi geriye teperek isnad edicisini bir daha dirilmemecesine öldüreceğidir. Böyleyken, bir zamanların Müslümanlık taslayan yobazı, mukaddes Şeriatin gözünde asla suç olmamak şöyle dursun, hatta teşvik ve rağbet mevzuu olan işlere küfür damgasını vurmakla teferrüd etmişti.

Dünün bir türlü ölçü ve insafa gelmez yobazları, kazan kaldırdıkları mevzularda bir izah ve müdafaa tavrı gördükleri zaman şöyle haykırırlardı: "Söyletmen, vurun!" Ve bir kelime söyletmeden vururlar, kelleleri uçururlardı. Doğruysa doğru, yanlışsa yanlış olarak yine bizzat fikirle tesbit edilmesi gereken fikirden bu derecede korkmak için, insan geçinenlerin, maymunlar ve leş kargaları arasında bile kendilerine bir müttefik bulamamış olmaları lazım değil midir?"

Türlü buhranlar ve bunalımlar içinde yaşadığımız bu zaman diliminde bizler kökü ezelde dalı ebedde bir sistemin rüyasıyla yanıp kavrulurken kaba softa ve ham yobaz tipini içimizden tecrit etmek zorundayız. Yoksa bana göre bu rüyanın gerçekleşmesi muhaldir."

Sonuç olarak iman istikametin, istikamet de iman üzere yaşamanın ve can vermenin hayat sigortasıdır, Gerek Müslüman ferdin, gerek Müslüman ailenin, gerek Müslüman toplumun ve gerekse Müslüman devletin temeli iman ve istikamete dayanır. İstikamet yolunda cahil sofuların, ham yobazların ilimsiz firasetsiz söz ve davranışlarından zarar gören hep İslam toplumu olmuştur. Onun için gerçek tasavvufta itikat derinlemesine işlenirken, amel de salih olsun diye en azından Farz-ı ayın ilimlere ve ahlak-ı hamideye çok önem verilmiştir vesselam.

Şeyh Edebalinin şu sözleri, istikamet yolunda fitne odaklarından olan cahil sofuları bizim iyi anlamamız için güzel bir nasihattır:

Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün.

Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.

Açgözlü ile dost olma: Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün.

Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün.

Ukalayla dost olma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.

Namertle dost olma: Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]