* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Müslüman Mısınız - Gerçekten mi  (Okunma sayısı 1514 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 813
    • www.fanidunya.net
Müslüman Mısınız - Gerçekten mi
« : Ekim 03, 2024, 10:51:39 ÖÖ »


Müslüman Mısınız - Gerçekten Mi

İlkadım bir mekteptir. Bizleri Mekteb-i Ula’da buluşturan Rabbimize hamd olsun. Mektep olmadan medrese olmaz, İdris olmadan müderris olunmazmış. Mektep içinde kâtip olmak da vardır, talebe  olmak da. Mektup yazmak ve okumak da vardır, mükatebe olmak da tabii. Lakin bu menzilde sırtına sıfır yükletilmiş ‘humurun müstenfirah’ olmak  yoktur.

Alın size uzaklardan  bir mektup!.. Bakın  mazrufa!.. Burgau’dan bir Katib-i Kasri aklını nereye çelmiş, kalemini nasıl ve neye oynatmış  aceba?

Millete “Müslüman mısınız?” diye soruyor.

Hoppala!... Müstef`ilatün müstef`ilatün!...

Evet, cevap verin lütfen  ey Mekteb-i Vükela. Evet mi?  Hayır mı?

Cevabınız Hayır ise ki -tahayyül edemem- sözüm yoktur. Lakin cevabınız Evet ise;

“Tabi ki evet Müslümanız, elhamdülillah.” diyorsanız, güzel... “Peki, ne kadar Müslümansınız?” diyorum!…

“Sen de kimsin bre Meşreb-i Ukela? İblis iken Şeytan mı oldun?” demeyin; zira bendeniz  içinizden biriyim. Fihi ma fih cinsinden.

Tamam, uzatma al sana  cevap: “Müslümanım tabii ki. Hem de kocaman!..  Bir minare boyu!... Sapına kadar!... Yere ve göğe sığmayacak kadar!...”

Bütün bu cevaplar kesretten kinayedir. Lakin gerçekten ırak maalesef.

Iraktır Babıâli’nin yolları. Siz hiç Mekke’ye, Medine’ye, Kudüs’e, Şam’a, Bağdat’a, Kahire’ye, İstanbul’a, Kurtuba’ya, Semerkand’a, Hindistan’a  yahut  Yemen’e gittiniz mi? İslam’ın kalelerini, başkentlerini  ve güzel şehirlerini gezdiniz mi?

Kabil ve Kerbela nedir, nerededir, bilir misiniz? Ehl-i Beyt’e selam verdiniz mi? Muharrem ayında suyun kimyadaki formülünü, tarihteki yeri ve önemini çözebildiniz mi? Hidrojen kim?... Oksijen kim?... Mısır gibi  patlayan canlı bombalar, Gazze’de cayır cayır yananlar kimler? Siz hiç Huzeyfe olabildiniz mi? Yahud yalnızların babası Ebu Zerr!... Ya da cennet hatun Fatıma-tüz-Zehra!... Ebu Bekir ne demek, Ebu Süfyan ne anlamdadır.

Ümmül Haram  kimdir, lügate baktınız mı? Kufi hattı yazı denemeniz var mı? Şeddad, Saddam, Kaddaf, Kassam, Beşşar!.. Şu isimlerdeki şeddeler dikkatinizi çekti mi? Hangisi idgam-ı bila gunne örneği değil? Ağaran saçlarınızı  Merve’de traş edip Safa’lar getirebildiniz mi? Hicaz makamından mecaz türküler okuyabiliyor musunuz? Arafat’tan inip Müzdelife’den geçerken zaman ayarlı saatiniz sıfırlandı, ananızdan yeniden doğar gibi doğdunuz, lakin bizden doğup türeyenler neden ölüyorlar ve öldürüyorlar sebebini de bilmeden?!...Kader deyip geçmek kolay!... Hani Mina’da atılan yedi  büyük taştan birisi haksız yere adam öldürmekti? Âdem gibi saf, Havva gibi evsaf olmayı denediniz mi?

Sade bir Âdem olabilseydik Havva ve nesli ardımızdan gelecekti… Fabrika ayarlarına dönebildiniz mi? Hard diskiniz kaç  cigabayt ölçtünüz mü? Arafat’tan Müzdelife’ye, Mina’dan Ağrı Dağı’nın eteklerine inerek; Babil Kulesi’nden İpek Yoluna kadar yalın ayak  baş kabak yürüdünüz mü? Zemzemle  birlikte Fırat’ın tatlı suyundan içip,  Dicle ve Diyar-ı Bekir üzerinden Marmara’ya geçebildiniz mi? En azından zihnen!... Yollar üzerinde neleri ve  kimleri gördünüz? Batıya doğru esen kader rüzgârı, önüne neleri  ve kimleri katmış götürüyordu? Batıya doğru akan nehirlerin yatağında kimler yatıyordu?

İnsanlığın ortak  hafızasına isimlerini altın harflerle kazıyan adam gibi adamların adımlarından n’aber?

Şu ilk Müslüman Adem aleyhisselam atamız  ile  mahlukatın diline tercüman olan cihan padişahı  Süleyman aleyhisselamdan mesela!…Kısas-ı Enbiyada anlatılan fakat hayatları çelik kasa misali saksılarımıza  sığmayacak kadar büyük Müslümanlardan!…

Yaptıkları işler ve bıraktıkları eserler sebebiyle Rabbimizin  çağlar sonra insanlığa sunduğu en son evrensel mesajının pasajları arasında özel isimleriyle yad edip hatırlanmasını istediği ve kendilerine bizzat kendi lafzi kelamıyla Selam verdiği  insanlığın ikinci atası kabul edilen Nuh aleyhisselamdan!... Harran Ovası Urfa’da  Nemrut tarafından ateşe atıldığı halde “Bana Allah’ım yeter” diyen İbrahim aleyhisselamdan!… Rabbine, anaya babaya itaat için bıçağın altına yatan İsmail aleyhisselamdan!… Evlat acısıyla gözünü kaybetse de “Fe sabrun Cemil” diyerek teslim olan Yakub aleyhisselamdan!… Allah sevgisini kalbinde büyüten Davud aleyhisselamdan!…Eski Mısır’ın Firavnı 2. Ramses’e hodri meydan okuyan Musa aleyhisselamdan!…Hazret-i Muhammed Mustafa’yı Filistin’de müjdeleyen 30 yaşında bir civan; İsa aleyhisselamdan!…Ve onun mucize doğumuna gebe olan iffet ve haya timsali deniz yıldızı Meryem’den!... Silsilenin son halkası ve  Kainatin Efendisi adı güzel kendi güzel Muhammed aleyhisselamdan!… İsimleri, şekilleri, şakulleri, suretleri ve siretleri,  cisimleri ve cevherleri hepsi Müslüman; özü, sözü, gözü ve dizi doğru Müslümanlardan!… Onların dünyada yetişmelerine vesile olan aba ve ecdadından, izlerini takip eden nesillerinden, bir de onları görmediği halde onlara sevgi besleyen kardeşleri yani kader ve kederde bir olan dostlarından!...

Gelelim  güneşin gece gündüz heykellerini erittiği, yağmurun isimlerini sildiği hece taşlarının altında yatan taştan adamlara!... Gelenden geçenden umdukları  bedava yasin, fatiha ve ihlas-ı şerifler ile  kolay bir hesabı, sağdan verilen bir kitabı, altlarından ırmaklar akan  cennetleri ve üstelik huri kızlarını  bekleyen mumyalara!.. “Müslüman’ım amma şeriate karşıyım” diye bağıra bağıra yoğun bakım ünitelerinde nevresim geverek terki diyar eden Müsselmann’lara!... Teşvikiye Camiinde  sevenleri tarafından kılınan ilk ve son bir cenaze namazı ile Karacaahmet Mezarlığında medfun olmayı  büyük bir marifet ve lütuf olarak gören bakar körlere!... Sorsan herkes Müslüman fakat ortada ne namaz var, ne niyaz!... Kubbeli camiler, üç şerefeli çifte minareler, nihavend makamında  ezanlar var lakin göğe yükselen ruh yok!... Sade bir şekil var, şakül yok!... Asansör bozulmuş, manevi mirac yok!... Vıcık vıcık yağ, kaçak mazot gibi kokan ıtır, ucub, riya, süm’a, düm’a, hubbi cah, tuli emel çok!... Dosya hazır evrak yok!... Oruç ibadetiyle herkes Reyyan kapısından Turkuaz halılarla cennete girmek sevdasında lakin israf  infaktan çok!... Top Modeller umre yolunda yarışta, lakin  dönüşte  yine edep yok, haya yok!...

Aynı tas aynı hamam, Hacı Şakir’in varsa  dök dök yıkan!... “Hac yolu genç yolu” deniliyor lakin işin turistik ve seyahat yönü kastediliyor!..Müslümanların hangi sorunu halledildi inşaat ve enkazdan başka? Hani Hac Müslümanların yıllık kongresiydi? Hani kendi mahallemizde salyangoz satılmayacaktı? Sadaka ve iyilikler  maalesef istismarcıların tekelinde namus ve  oy avcılığına dönüşmüş!... Elimizde bir kelime-i şehadet kaldı İslam’ın temeli, onun da yerini bilmiyor Ataköy’lü Damat Ferit! Nikah masasındaki  hoca ve şahitlerin huzurunda kızın anasına soruyor, nerden ve nasıl getirileceğini!…

Öte yandan gözünü kan ve hırs bürümüş inkârcılar çeşitli siyasi plan, sosyal proje, laik düzen, politik hesap, döner dolap, hain entrika, hile ve kumpas, savaş ve terör, reklam ve tanıtım, medya ve basın yolları ile  kendilerinden daha zeki ve çalışkan, daha temiz ve kaliteli, daha doğru ve değerli milletleri disiplinsiz hareket ettikleri, birlik ve beraberlik içinde adım atmadıkları için  kolayca kendi hizmet ve vesayetleri altına alıvermişlerdir.

Hatta sermayelerinin sadakatli bekçilerinin ellerindeki ekmeği de midelerine indirmişlerdir. Ağacı kökünden söküp almak için dibine can suyu vererek kendi saltanat, şatafat, debdebe ve ihtişamlarını  emek yorgunu yoksul  ve gariban ülke halklarının omuzlarına yükletivermişlerdir. Ancak maymun hala uyanmamıştır. Akan sular uyumuş lakin düşman uyumamıştır.

Günümüz dünyasının en meşhur halı, kilim ve resim sergileri, bilim ve teknoloji fuarları, enerji üretim ve dağıtım şebekeleri, en güçlü medya basın ve yayın kuruluşları, en popüler reklam ajansları ve tanıtım firmaları, sinai ve ticari işletmeler, endüstriyel kuruluşlar, ticaret-siyaset-kültür ve sanat  merkezleri, borsalar ve sermaye piyasaları  nasıl olmuş da elimizden çıkmış, oturup kara kara düşünmeliyiz. Yeni Evliya, Kâtip, Süleyman ve Hezerfan Ahmet Çelebiler, Piri Reisler, Uluğbeyler, Lokman Hekimler, dünyaya hükmeden Kanuniler yetiştirmeliyiz. Peruklu değil sarıklı Mücahitler yetiştiren yeni Nizamiye Medreseleri, Sahn-i Semanlar inşa etmeliyiz. Yenidünya düzenini bizler kurmalıyız. Eskiden böl, parçala ve yut diyorlardı. Şimdi ise kes, kopyala, yapıştır ve gönder gitsin diyorlar. Dikkat etmeliyiz. Hani Yüce Rabbimiz yeryüzünün mirasını salih kullarına bırakmıştı? Hani O, insanı kâmili halifem  diye takdim etmişti? Anlamalıyız. Hani O dinine ve kitabına hizmet edenlere yardım edecekti? Aklımızı çalıştırmalıyız?

Dindarlığı ve Müslümanlığı ibadet hayatına hasredip sosyal hayatı, hukuku ammeyi, siyaseti nasıl ve niçin ihmal ettik? Kendimizi sorguya çekmeliyiz. İslam âlemi bu gün topyekûn bir kimlik bunalımı yaşamaktadır. Müslümanların bu vahim ve hazin durumu kendilerine doğuştan takdim edilen gerçek Müslüman kimliğini buluncaya kadar devam edecektir.

İnsan; markası isminde, patenti kalbinde, karakutusu Acbüz Zeneb’inde, hafıza kartı aklında, barkodu alnında, kaderi boynunda, genetiği kanında, kimliği dilinde, kişiliği özünde, hayası gözünde ve şifresi Kur’an’da saklı aşikâr bir varlıktır.

İnsanın ismi markasıdır. Ahmet, Mehmet, Ayşe ve Fatma isimleri marka isimlerdir. İsim demek, cisim demektir. Cisim demek cevher demektir. En iyi reklam malın kendisidir.

İnsanın patenti kalbindedir “Made in Allah” der durur. Zaman ayarlı köstekli bir saat misali ecel vaktine kadar işler durur. İnsanın kopyalanmasına ve genetiğinin değiştirilip klonlanmasına izin verilmemiştir. Telif hakkı ve patenti Allah’a aittir. Zira  ibda ve inşa, ihya ve imate, terzik ve takdir Allah’ın  asli fiillerindendir. Bilim ve teknolojide  sözde zirveye tırmanan zırvalar bu fiilleri mutlak manada kendilerinde görmeye başladıklarında Firavun, Haman ve Karun gibi helak olmuşlardır. Tek tip insan modeli icad etme üzerinde çalışan toplum ve  kaldırım mühendisleri tarihin her döneminde yanılmışlardır. Çünkü Allah her insanı aynı kalıpta (aynı sıfat ve formatta) yaratmış ancak her kalbin seri numarasını farklı özellik ve güzellikte dizayn etmiştir. Kalp, doğru ve yanlış bilgilerin onay merkezidir. El değmeden imal edilmiştir. Ana rahminde başlayan süreçten itibaren insana el değdikçe başkalaşmakta ve ötekileşmektedir. İmanın yeri kalptir. Kalbin marazı eğriliktir. Kalbi selim kozmik âlemdeki kevni ayetleri okuyacak ve anlayacak kadar donatı ve dataya sahiptir. Yeter ki insana  dışarıdan yanlış bilgi  verilip ters giriş yapılmasın.

İnsanın kara kutusu omuriliğin kuyruk sokumundaki son halka bir kemik olan Acbüz Zeneb’tir. Çürümez paslanmaz, yanmaz, kırılmaz. Vel ba’sü ba’del mevt işte bu kemik ile oluşacaktır.

İnsan aklı hafıza kartıdır. Ne bodus kartına ne de limiti dolmuş kredi kartına benzer!... Havsala aklın gücü, hançere ağzın çapıdır. Havsala ve hançere bilgi depolamada çok önemlidir. Hafızasını kaybeden milletler telef olur giderler. Dil ve Tarih yaşayan canlı hafızadır.

İnsanın barkodu  -affedersiniz ne mal olduğu- alnında yazılıdır. Alın yazısı  dedikleri aslında insanın fiat etiketidir.Alınlardaki secde izlerini ve  günah kirlerini okuyan nurani “rakibun atid” optik okuyucular vardır. Namazda iken secde halinde, oruçlu iken iftar vaktinde, vakfede iken Arafat çadırında, tavaf esnasında Hacer-ül Esved`i selamlarken simalardaki derin ve ince çizgiler okunur. Öte yandan kebair ehlinin kirli işleri istim çırası gibi alınlarına yansır. Gönün rengi bedende lakin gönlün rengi alınlardadır. Adına Sıbğatullah denilen orjinal kökboyası alınlara vurulmuştur. Helal kazancın bereketi terleyen alınlardan akar olur. “Nasiyetin, kazibetin, hatieh” olanlar; Malik ve  Zebanilere teslim edilirken, yüzlerinde Kur’an nuru ve alınlarında secde izi olanlar da Rıdvan ve Hazene-i Cennet’e emanet edilirler. Gerçek “Duyuf’ur Rahman” olanlar bunlardır.

İnsanın kaderi  de esasen boynuna asılmış bir muska yahut rızkını  ve  ecelini içeren bir CD gibidir. Sahibini alır götürür, çekip çevirir. Kimse kaderinden kaçamaz. Kimse kaderi zorlayamaz. Kadere iman eden kederden emin olur. Müslüman, iradesini Allah teslim eden insandır.

İnsanın genetiği kanında ağrı ve acısı canındadır. Muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. İnsanın kan grubu tespit edilmeden kan nakli  bile yapılamaz. Düşünebiliyor musunuz her aracın/pardon insanın enerji kaynağı yakıtı ayrı ayrı.

İnsanın kimliği ağzındaki dilinde kişiliği ruhundaki özündedir. Utanma duygusu da dizinde değil gözündedir.

İnsanın şifresi Kur’an’dadır. Zira Kur’an; insanın ölçeğidir, kantarıdır.

Hülasa; her insan istisnasız doğuştan ergenlik dönemine kadar Müslümandır. Amenna, lakin asıl olan Müslüman kalabilmek, Müslüman olarak yaşayıp Müslüman olarak ölebilmektir. Nasıl yaşarsak öyle dirileceğimize göre; nefsimizi ve neslimizi Kur’an’da tarifesi sunulan fabrika ayarlarına göre yeniden güncellemeliyiz. Cemşid’in Hurşidi olmalıyız.

Kalpazanlar ve şirketin büyük ortağı Ezazil, GDO tipi multikültür yeni sürüm malları piyasaya sürmektedir. Bir naylon ördek; birkaç alçıdan kabartma keklik; bir de hoparlörden sahte alageyik sesi!... İşte Müslüman avcılığı ve işte can pazarı!.. Bize Katar’da, Riyad’da, Tahran’da, Davos’da, Roma’da, Berlin’de, Londra’da, Kremlin’de, Brüksel’de, Pekin’de,  Newyork’larda sahiden vahid dakka /one minute /eine moment Kollege diyebilecek, ehli salibin 300 yıllık oyunlarını bozabilecek evsafta, vaslen ve vakfen sabit, kelime-i müşeddede, ismi ile müsemma, Kur’an ve sünnet üzere yaşayan  Müslüman adamlar gerek. Müslüman gibi görünüp de Keşişe benzeyenlerden uzak durmalıyız.

Allah’a emanet olun, Müslüman kalmaya  bakın. Aksi takdirde sakın ölmeyin. Malik’in hiç şakası yok. Zebaniler ise ellerinde birer kara liste Haviye ve Hutame’nin önünde bekliyorlar. Mazeret ve şikâyetler geçersiz. Leyla’ya para basmak yok, kefalet yok, şartlı tahliye yok, avukat yok, yalancı şahit yok, boyalı basın yok, yandaş medya yok, bir daha dünyaya geri gelmek de yok. Mademki bu can tendedir, fırsat eldedir. Gelin hep birlikte fabrika ayarlarına geri dönelim.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]