* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: MÜ'MİN VE MÜSLÜMANLARA EZİYET EDENLER  (Okunma sayısı 577 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
MÜ'MİN VE MÜSLÜMANLARA EZİYET EDENLER
« : Aralık 03, 2017, 09:17:11 ÖÖ »
Mü´min ve  Müslümanlara Eziyet Edenler

  Ebu'z-Zahiriyye anlatıyor:

 Bir Cuma günü Rasulullah (s.a. s.)'in sahabîsi

 Abdullah b. Busr ile beraberdik. İnsanların omuzlarına basarak (atlayarak) bir adım geldi. Bunu gören Abdullah b. Busr, şunları söyledi:

- Cuma günü, Rasulullah hutbe okurken adamın biri, insanların omuzlarından atlayarak geldi. Bunun üzerine Rasulullah, kendisine:
"Otur! Zira gerçekten (insanlara) eziyet ettin!" buyurdu. (1)

 İmam Şevkânî'nin dediği gibi bu, hadisin zahiri met'in, cuma gününe mahsus olduğunu gösterir. Ancak cuma ve bayram günleri kalabalık olduğu için cemaatın omuzu üzerinde atlayarak ilerleme bu günlerde daha çok rastlandığı için galibe nazaran cumanın zikredilmiş olması muhtemeldir. Doğrusu da bu olmalıdır. Çünkü hadisin devamında Rasulullah (s.a.s.), bu şekilde ilerleyen kimseye: "Eziyet ettin!" buyurmuştur. Bu hareket eziyetse, her zaman eziyettir. Bir namaza mahsus değildir. (2)

"El-Menhel" yazarı, bu konuda şunları kaydeder:

 "Hadiste cuma günü kaydının zahirine göre cemaatin üstünden atlama yasağı, cuma namazına mahsustur. Hükmün umumî olması muhtemeldir. Cuma namazında izdiham fazla olduğu için bu kayıt konmuş, diğer namazları hükümden istisna etmek için değildir, denilebilir. Bu son ihtimal zahirdir.Çünkü yasaklama sebebi, cemaate eziyet etmektir.

 Bu sebeb, başka namazlarda da olabilir."

" en-Neyl" yazarı:

 Bu sebebe göre, alınan yasaklama hükmü, ilan ve benzeri toplantılar için de variddir, demiştir. (3)

 Önderimiz Rasulullah (s.a.s.), Mü'min müslümanlara eziyet edenlerin, bu suçlarına karşılık ahirette görecekleri cezayı beyan buyurmuştur...
 Erkam b. Ebil-Erkam (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
 "Cuma günü imam minbere çıktıktan sonra cemaatı çiğneyerek ve iki kişi arasını aralayarak öne geçmeye çalışan, cehennemde barsağını sürükleyen gibidir." (4)

 Muaz b. Enes el-Cüheri (r.a.)' dan Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

 "Kim cuma günü (Mescidde oturan) halkın üzerinden atlayıp geçerse, o kimse, cehennem yolu üzerinde köprü ittihaz edilir." (5)

 Köprü ittihaz edilmesinden maksad, kıyamet günü cehennem yolu üzerinde yere yatırılıp üzerinde halkın basa basa gitmesidir. (6)

 Muvahhid mü'min müslüman şahsiyetler, Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı ve önder olarak Rasulullah (s.a.s.)'i seçmiş, kabul etmiş ve katıksız iman eylemişlerdir... Allah'a asla şirk koşmamış ve tağuttan her türlü ilişkilerini kesip reddederek Allah'a iman etmişlerdir... Allah Teâlâ'nın katında en değerli varlık olmuş her kim ki, onları rahatsız eder, eziyette bulunup düşman olursa, Allah, onlara savaş açar... Her muvahhid mü'min, Allah'ın dostudur, yani velîsidir... Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, dostlarını, yani velîlerini korumasına almıştır...
 Abdullah b. Amr(r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur :

 "Allah katında mü'minden daha değerli hiçbirşey yoktur." (7)

 Ebu Hureyre (r.a.)'den, Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur :

 "Allah şöyle buyurdu:

Her kim beni yanıyan ve ihlâs ile bana ibadet eden bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harb ilan ederim." (8)
 Abdullah b. Amr (r.a.)'dan Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

 "Allah katında dünyanın yok olması, müslüman bir kimsenin öldürülmesinden daha iyidir." (9)
 Ebu Said el-Hudri (r.a.)'den Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur :

 "Gök ve yeryüzü halkı, bir müslümanın kanını akıtmak için birleşseler, Allah, onların hepsini yüzüstü cehenneme yuvarlar."

 Katıksız iman etmiş ve salih amel işleyen muvahhid mü'minlerin Allah katındaki değerini bu şekilde beyan buyuran önderimiz Rasulullah (s.a.s.), yeryüzünün bütününün kendisi ve ümmeti için mescid kılındığını ilân etmiştir...
 Cabir b. Abdullah (r.a.)'dan Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

 "Benden önceki peygamberlerden hiçbir kimseye verilmeyen beş şey bana verilmiştir:
 .......
 Yer (yüzü), bana mescid ve temizlik sebebi kılındı. Onun için ümmetimden kendisine namaz vakti erişen herkes namazını kılıversin." (11)
 Kadı İyaz (r.a.):

 - Geçmiş peygamberlere ancak kilise ve havra gibi husûsû yerlerde, bazı ulemâ da temiz olduğunu yüzde yüz bildikleri yerlerde olmadan eziyet etmek haramdır… Mü'min Müslümanlara eziyet etmenin haram oluşu, yalnızca Cuma günü Cuma namazı için camilerde toplanan cemaat ile sınırlı değildir… Yeryüzü, Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'in ümmeti için mescid kılınmıştır… Yeryüzü mescidindeki mü'min müslümana yapılacak eziyet, Cuma Camisindeki müslümana yapılan eziyet gibidir… Suç, aynı suç ve cezası, aynı cezadır… Hangi mekân ve hangi zamanda olursa olsun muvahhid mü'minlerin canlarının, bedenlerinin ve şahsiyetlerinin hürmeti korunmuştur… Gerek el ile, gerekse dil ile onlara yapılacak eziyet yasaklanmıştır…

 Abdullah ibn Mes'ud (r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

 "Müslümana sövmek fıst, onunla savaşmak küfürdür." (13)

 Hadiste geçen sevb ve sibâb: Sövmek, aleyhte konuşmak, bir kişinin şeref ve haysiyetiyle oynamaktır. Fısk ve füsuk da: Allah'a itaatsizlik etmektir. Şu halde çıkan hüküm şudur: Bir müslümana sövüp saymak, onun şeref ve haysiyetiyle oynamak haramdır. Bu hususta icmâ vardır. (14)

 Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

 "Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet ederler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir." (15)

 Bu delillerden apaçık anlaşıldığı gibi hangi ortamda olursa olsun mü'min Müslümanlara yapılacak herhangi bir türden eziyet haram ve günahtır… Önderimiz Rasulallah (s.a.s.) mü'min Müslümanlara yapılacak eziyetin, kendi şahsına yapılan ile bir olduğunu ve kendisine yapılan eziyetin de Allah'a yapılan bir eziyet olduğunu beyan buyurmuştur…

 Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor:

 Rasulullah (s.a.s.) aramızda hutbe okurken, onun yanına oturuncaya kadar insanların omuzlarından atlaya atlaya ilerleyen bir adam geldi.
 Rasulullah, namazı bitirince adama:

 "Ya filan, niçin bizimle birlikte cumaya gelmedin?" diye sordu.
 Adam:

- Ya Rasulullah, senin görebileceğin bir yere oturmayı istedim, dedi.

 Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Seni, insanların omuzlarına basar ve onlara eziyet ederken gördüm. Kim bir müslümana eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş olur." (16)

Abdullah bin Muğaffel (r.a.)'dan Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Ashabım hakkında Allah'tan korkunuz, Allah'tan korkunuz.! Benden sonra onları hedef almayınız! Onlara seven, beni sevdiğinden sever. Onlara buğz eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden, Allah'a eziyet etmiş olur. Ve Allah'a eziyet edeni de Allah, hemen cezalandırabilir." (17)
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur :

"Gerçek şu ki, Allah'a ve Rasulüne eziyet edenler, Allah onlara, dünyada ve ahrette lanet etmiş, onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır." (18)
 İyice anlaşılan bu apaçık delillerden sonra şunu söyleyebiliriz:

 Zalim egemen tağutların işgal ettikleri İslam topraklarında şirk, küfür, zulüm, isyan ve sömürü egemen olmuş, esaret altındaki mü'min ve Müslümanların her anı eziyet ve çile içinde geçmektedir…

 Toprakları işgal edilmiş ve kendileri zalim tağutların esaretine düşmüş olan İslam milleti, imamesi kopan ve her bir tanesi ayrı bir yere saçılan dağıtılmış bir tesbihe dönmüştür… Ümmet imamsız, cemaat emirsiz bir durumda… İmamsız ümmet ve emirsiz cemaat, hayat damarları kesilmiş, gün geçtikçe ölüme terk edilmiş bir durum sergilemektedir… İslam topraklarında sıcak savaş ile soğuk savaş iç içe devam etmektedir… Bazı bölgelerde, işgalci emperyalist tağutlara karşı sıcak savaş devam ederken, diğer bölgelerde tağutların egemenliğinde zillet hayatı sürmektedir… Egemen tağutların her kararı, her hükmü, her yasası ve her tüzüğü, mü'min müslümanlar için bir eziyet ve korkunç bir zulümdür… Bu eziyet, bu işkence ve bu zulüm, bütün sömürü mekanizmasıyla uygulanmakta, resmî ve gayr-ı resmi yollarla mü'min müslümanlar üzerinde en ağır baskılarla işletilmektedir…

 Uygulamaya konulan hükümler, Allah'ın indirmediği hükümlerdir… Allah'ın hükmüyle hükmetmeyen, hevalarını ilahlaştırarak kendilerince uydurdukları hükümlerle egemen oldukları İslam topraklarında mazlum ve mustazaf mü'min Müslümanlara hükmetmektedirler…
 Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin kafirlerin, zalimlerin ve fasıkların ta kendileri olduğunu buyuran yegâne rabbimiz Allah, (19) kafirlerle asla dost olmamayı, zalimlere meyletmemeyi emretmekte, iman edenin, yoldan çıkmış fasık gibi olmadığını beyan buyurmaktadır:
"Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri velîler(dostlar) edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan hiçbir şey (yardım) yoktur." (20)
"Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (velîler) edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden, onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez."  (21)

"Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velîleriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz." (22)

"kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, yüz çevirenden daha zalim kimdir?" (23)
"Ancak O(Allah) fasıklardan başkasını saptırmaz.

Ki ( bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır." (24)

" Fasık olanlar içinse, artık onların barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın, denilir." (25)

"Öyleyse iman eden kimse fasık gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar.
İman eden ve Salih amellerde bulunanlar ise, artık onlar için, yaptıklarına karşılık olmak üzere, bir ağırlanma konağı olarak barınma cennetleri vardır." (26)

Son bir asırdan beridir İslam topraklarını işgal eden zalim egemen tağutlar, kendi yerine şirk ve küfürle, tuğyan ve isyanla yönetecek yerli işbirlikçileri iktidar yapıp, ellerine verdiği tağutî hükümlerle hükmetmelerini emrederek ülkelerine çekilmiş ve uzaktan kumanda ile işgalini, sömürüsünü, işkencesini ve baskılarını devam ettirmektedir… Mü'min Müslümanlara her türlü eziyeti ve zulmü, onların içlerinden çıkan yerli tağut taslaklarıyla gerçekleştirmektedir… Yerli tağutlar, mü'min Müslümanların adlarını taşımakta, onlar gibi müslüman olduklarını söylemekte, hatta namaz kılıp, oruç tutmakta, hacc ve umre yapmaktadırlar… Bütün bunlarla beraber, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemekte, ilahlaştırılmış hevalardan kaynaklanan şirk ve küfür hükümleriyle hükmetmektedirler… Müslümanlardan görünmeye çalışan bu yerli tağutlar, şirk ve küfür ile yönetimi devam ettirmeleri cehalet içinde bırakılan mustaz'af halk kitlelerini aldatmakta ve onların desteğini almaktadır… Yabancı tağutların işgaline karşı her türlü mücadele yöntemiyle savaşanlar, korkunç bir aldatılmayla ve gerçeği saptırmayla onların yerli işbirlikçileri olan tağutlara karşı sevgi beslemekte onlara yardımcı olmakta kendilerini korumakta ve tağuti hükümlerine itaat etmektedirler… Mü'min müslümanla her türlü eziyeti ve zulmü yapan, İslami sosyal hayatta geçersiz kılan, Allah'ın hükümlerinin yerine, tağutî hükümlerle hükmeden yerli tağutlar, insanları çık daha rahat kandırıp aldatıyor ve çık daha rahat sömürüp idare ediyorlar…

 Tağutun yerlisi ve yabancısı olmaz!... Tağut, her zamanda ve her mekanda tağuttur!...

 Rabbimiz Allah Teâlâ, her kim olursa olsun, tağutu reddedip tanımamayı, ona itaat etmemeyi emretmiştir… Bu tağutlar, ister mü'min Müslümanların kan bağı bakımından en yakınları bile olsalar, onları asla velî edinemez, dostluk ve sevgi ile onlara meyledemezler…

"Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip tercih ediyorlarsa, babalarını ve kardeşlerinizi velîler edinmeyin. Sizden kimi onları velî edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir." (27)

"Kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, O, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır, bunun kopması yoktur. Allah işitendir, bilendir." (28)
"Tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise, onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver.

Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (29)
 Yabancı zalim tağutlar, İslam topraklarını işgal edip, Allah'ın indirdiği hükümleri geçersiz kılarak, kendilerinin ortaya koydukları şirk ve küfür hükümleriyle hükmederek egemen olmaya çalıştıkları zaman, İslam topraklarındaki müslümanlar, din, vatan, millet, can, mal, nesil ve namus müdafaası yaparak, işgalcilere karşı kurtuluş savaşı başlatmış ve bütün imkânlar ile bu savaşı devam ettirmeye gayret etmişlerdi… Elbette en doğrusu bu idi ve onlar, en doğrusunu yaptılar…

 Ne yazık ki, korkunç bir aldatılma ile aldatılıp gözler perdelendi, kalbler idrak edemez oldu, beyinler çalışmadı ve değerler altüst edildi!...
 Yabancı tağutların yerli işbirlikçileri olan tağutlar, aynen onlar gibi davrandılar… Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyip kâfir, zalim ve fasık olarak, tağutların şirk ve küfür hükümleriyle hükmettiler… İslamî hükümleri yasaklayıp, Allah'ın hürüm kıldığı yani yasakladığı şeyleri helal ettiler, yani serbest bıraktılar… Allah'ın helal kıldığı, yani serbest bıraktığını, haram ettiler, yani yasakladılar… Ve Allah ile hudud yarışına girdiler… Allah'ın koyduğu helal - haram sınırlarını değiştirdiler!...

 Yabancı işgalci zalim tağutlara karşı sergilenen tavır, yerli zalim tağutlara karşı asla gündeme getirilmedi… Aksine onlara her türlü maddi ve mânevî yardımcı olundu ve tağutî sistemlerine destek verilip, ömrünün uzaması için her türlü yardım edildi… Yerli tağutlar da, önder ve örnekleri olan yabancı tağutların vekilleri olarak görevlerine devam ettiler… Allah'ın hükümlerini yasakladılar… Rasulullah (s.a.s.)'ın sünnetini geçersiz kılıp yaşanmasını engellediler… Böylece mü'min Müslümanlara her türlü eziyet ve işkence yaptılar… Mü'min Müslümanlara yapılan eziyet, Rasulullah (s.a.s.)'a yapılan eziyet iken ve Rasulullah (s.a.s.)'a yapılan eziyet, Allah'a yapılan eziyet hakikati apaçık ortada iken, yerli tağutların yaptıkları eziyet, "bir şey olmaz, ne de olsa bizimkilerdir" mantıksızlığı ve dalalet anlayışıyla karşılanmaktadır!...

 Küfür ve şirk kültürüyle eğitilen nesiller, tamamıyla bir kargaşanın, bir bunalımın içine düşürüldü… Dostu düşmanı birbirinden ayırt edemez oldular… Düşmanları dost kabul ettiler, zalimleri âdil gördüler… Reddetmeleri emrolunan şeyleri bağırlarına bastılar ve kabul etmeleri gerekenleri de reddettiler… Allah'a ve Rasulü Muhammed (s.a.s.)'e inandıklarını söylediler, fakat tağutu ve hükümlerini kabul ettiler… Tağutları, şirk ve küfür ile yönetsinler diye, yetkili kıldılar… Hâlbuki, inandıklarını söyledikleri Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ, kendilerine gönderdiği Rasulü (s.a.s.) Onlara şunu tebliğ etmişti:

"Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının!" (30)

 Kendilerine tebliğ edilen Allah'ın emri nerde, kendileri  nerde?...

 Ve muvahhid mü'minlerin önderi Rasulullah (s.a.s.)'ın şu buyruğu !...

 Ka'b b. Ucre (r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Dinleyin! Benden sonra bir kısım idarecilerin geleceğini işittiniz mi? Kim onların yanlarına girer, onları destekler, yalanlarını kabul eder ve onların haksızlıklarında (zulümlerinde) onlara yardım ederse, benden değildir. Ben de, ondan değilim. Bu tip kimseler, (kevser) havuz (u) başında bana yaklaşmayacaklardır.

 Her kim de onların yanlarına girmez, onlarla ilişki içerisinde olmaz, onların yaptıkları haksızlıklarda (zulümlerde) onlara yardım etmez ve yalan söylediklerini de kabul etmezse, o kimse bendendir, ben de ondanım ve bu kimse, (Kevser) havuz (u) başında bana varacaktır." (31)
 Yegane Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

"Şüphesiz bunlarda, düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır." (32)

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 1- Sünen-i Ebu Davud, Kitabü’s- Salât, B. 230-232, Hds. 1118
Sünen-i ibn Mace, Kitab'u-ikametus-Salâ, B. 88. Hds. 1115
Sünen-i Neseî, kitabu’l-Cuma, B. 20, Hds. 1399
İmam Hafız, el-Muazirî, Hadislerle İslam Terğib ve Terhib, Çev. A. Muhtar Büyükçınar, Ist. T. Y. C. 2, S, 160, Hds. 1 Ahmed b. Hanbel (Musned, C. 3 Sh. 417, 42, c 4, Sh 190), ibn Huzeyme ve ibn Hıbban "Sahih"'te. 2- Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Hzr. Necati Yeniel - Hüseyin Kayapınar, ist. 1988, C4, Sh. 231. 3- Haydar Hatipoğlu Sünen-i ibn Mace Tercemesi ve Şerhi, ist, 1982, C. 3 Sh. 451. 4- imam Hafız el-Muâzıri, a.g.e. C. 2 . S. 161 Hds. 4 imam Ahmed b. Hanbel'den ve Taberânî, Mu'cemu'l- Kebir'den. 5- Sünen-i ibn Mace, Kitabu ikametu’s-sala, B. 88, Hds. 1116 Sünen-i Tirmizi, Kitabu’l-Cuma, B. 366, Hds. 512. 6- Haydar Hatipoglu, A.g.e. C3, Sh. 451. 7- Taberânî, Mu'cemu's Sağir Tercüme ve Şerhi, Çev. Şemail Mutlu, ist. 1997, C2. Sh. 313, Hds. 615. 8- Sahih-i Buhârî, Kitabûr Rikak B. 38, Hds. 89. 9- Sünen-i Tirmizî, Kitabud Diyat, B. 7, Hds. 1414 Sünen-i Neseî, Kitab-u-Tahrimu'd-Dem, B. 2, Hds 3974-3977. 10- Sünen-i Tirmizi, kitabu'd-Diyat, B 8, Hds 1419. 11- Sahih-i Buhâri, Kitabu’s-Salat, B 56, Hds. 84, Kitabut-Teyemmum, Hds 2
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Mesacid, Hds. 3 Sünen-i Neseî, Kitabul-Gusl. B 26, Hds 421
Sünen-i Tirmizi Kitabu’s-Siyer, B 5 Hds. 1594 Sünen-i Dârimî, Kitabu’s-Siyer, B. 29, Hds. 2470. 12- Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi ist. T. Y. C.3, Sh. 351. 13- Sahih-i Buhâri, Kitabu’l-iman, B 36 Hds. 41 Kitabu’l-edeb, B 44 Hds 73
Sahih-i Müslim, Kitabul-iman, B 28, Hds. 116 Sünen-i Tirmizi, Kitabu’l-iman, B 15, Hds. 2771-2772
Sünen-i Neseî, Kitabu-Tahrimu’d-Dem, B 27 Hds 4088-4095 Sünen-i ibn Mace Kitabu’l-Fiten, B 4, Hds 3939-3941. 14- Haydar Hatipoğlu, A.g.e. C.10, Sh. 148
Geniş bilgi için bkz. Ahmed Davudoğlu, A.g.e. C. 1 Sh. 326-327. 15- Ahzab 37/58. 16- Taberânî, Mu'cemu's-Sağir, C.1, Sh. 438, Hds. 326
İmam Hafız el-Muazirî, a.g.e. C. 2 Sh. 161, Hds. 3 Taberani, Mu'cemu'l- Evsattan
İmam Suyutî, Camiu's-Sağir, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, çev. İsmail Mutlu, vdğ, ist 1996, c.3. Sh. 307 Hds 3502 (8269)
Ayrıca bkz. Münâvî, Feyzu'l-Kadir, C.6, Sh. 19, Hds 8269. 17- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Menakıb (b 59 Peygamber'in Ashabına dil uzatanlar hakkında), Hds 4116
İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, Çev. Bekir Karlığa- Dr. Bedrettin Çetiner, ist, 1986, C.12, Sh. 6601 İmam Ahmed. B. Hanbel, (Müsned, C.4, Sh. 87, C5. Sh 54)'ten. 18- Ahzab, 33-57. 19- Bkz. Maide, 5/ 44-45- 47. 20- Âl-i İmrân, 3/ 28. 21- Mâide, 5/ 51. 22- Hud, 11/113. 23- Secde, 32/ 22. 24-Bakara, 2/ 26-27. 25- Secde, 32/ 20. 26- Secde, 32/ 18-19. 27- Tevbe, 9/ 23. 28- Bakara, 2/ 256. 29- Zümer, 39/ 17-18. 30- Nahl, 16/ 36. 31-Sünen-i Tirmizî, kitabu’l-Fiten, B. 61, Hds 2360
Sünen-i Neseî, kitabu’l-Biat, B 35-36 Hds 4189-4190 Abdullah ibn Mubarek, Müsned. Çev. Tevhid Ajans. İst 1996 Sh 75 Hds 282. 32- Ra'd 13/3

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]