Kötü Dost
Keşke Falancayi Dost Edinmeseydim!
“Hud süresi beni ihtiyarlattı” buyurmuş Hz. Peygamber.
Aslında sureden kasıt, içinde geçen “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” cümlesidir (Hud,112).
İnsanlığın karanlıktan aydınlığa çıkışı için emredilen o doğruluğa kavuşmak, Allah’ın lütfettiği aklı Kur’an ışığında çalıştırmakla beraber, kötüleri de dost edinmemekle gerçekleşir.
Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de, aklı çalıştırmaya, düşünmeye, sorgulayamaya ve araştırmaya çokça vurgu yapar.
Düşünmeyen ve sorgulamayan aklı yok hükmünde kabul eder.
Vahyin gösterdiği pencereden bakıp, aklını kullanan kimse doğruyu bulabilir. Akıl ile Kur’an’ın buluşması neticesinde, insan Allah’ına kavuşur, O’nun tek ilah ve tek yaratıcı olduğunu kavrar. Kur’an’ın ilk inen ayeti olan "Oku!” emrinden ve aklın çalıştırılmasıyla ilgili Kur’an’ın telkinlerinden çıkan sonuç budur. Kur’an’ı okuyan ve anlayan özgür aklın, hakikate kavuşmaması neredeyse imkânsızdır.
Geçmişte ve günümüzde, sonradan İslam'a girenlere bakıldığında, bir vesileyle Kur’an’la temas kurmaları neticesinde, O’nun akıl ve bilimle yüzde yüz uyumlu olan mesajlarından etkilenerek İslam’ı seçtikleri görülür. Ayrıca bu şekilde Müslüman olanların, Müslüman anne ve babadan doğmuş olması sebebiyle Müslüman olanlardan daha iyi Müslüman olduğuna da şahit oluruz.
İstikamet üzere kalabilmenin ikinci olmazsa olmazı ise, insanın bu dünyada kötüleri dost edinmemesidir.
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü de, insanın yakın temas halinde olduğu kimseden etkileneceğine dikkat çeker.
Bu konuda Kur’an der ki;
“O gün, dünyada iken haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek:
Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim! Çünkü Kur’an bana uyarıcı olarak geldikten sonra, o dost bildiğim kişi bu Kur’an’dan beni saptırmış!
(Furkan, 27-29)
Aklını kullanmayan ve yanlış kişileri kendisine dost edinmesi sonucunda, gerçek dost olan Peygamberin yolundan ayrılıp, yanlış kişilerle yanlış yollarda hayatını tüketenlerin, o gün gelip çattığında ve gerçekle yüzleştiklerinde sergileyecekleri tepki pişmanlık olacaktır.
Öfkelerinden dolayı ellerini ısıracakları bildirilerek, yaşanacak vahşetin senaryosu daha dünyada iken insana gösteriliyor ki yol yakınken hatadan dönülsün.
Günümüzde bile nice tertemiz gençlerin, yanlış arkadaş seçimi neticesinde arkadaş kurbanı olduklarına, saplandıkları bataklıklardan çıkamayıp geleceklerini kararttıklarına aile içinde veya yakın çevrede neredeyse herkes tanık olmuştur. Dünyasını karartan kötü arkadaş, ahiretini de karartır. Dolayısıyla, insan dostunu ve yol arkadaşını iyi seçmelidir.
Kur’an’ı büsbütün inkâr edenler (Furkan, 30), kendileri Peygamberden uzaklaştığı gibi başkalarını da uzaklaştırmaya çalışanlar (Enam, 26), Kur’an’ın kötü olarak tarif ettiği ve dost edinmekten sakındırdığı kimselerdir.
Arkadaş kurbanı olduğundan cehennem bataklığına saplanan, cennetteki mutlu hayattan mahrum kalan, ellerini yiyerek pişmanlık yaşayan o kimseler yine diyecekler ki;
“Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım!” (Furkan, 27).
Allah’ı tanıyıp kulluğumu yapsaydım; insanlara, sorumluluğum altında olanlara, bedenime, canlılara ve çevreye karşı görevlerimi öğreten Kur’an’ı rehber edinseydim diyecektir.
En iyi dost Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. En doğru yol da onun öğrettiği yoldur.
Yoldaş edinirken aranacak ölçü ve kriter de Peygamberin örnekliğidir. Rabbini tanıyan, Kur’an’a inanan, hayra çağıran, aklını ve bedenini zararlardan koruyan, kul hakkına girmekten kaçınan, yaratılmışlara şefkat ve merhamet besleyen erdemli kimseler gerçek dosttur.
Kur’an’a büsbütün ilgisiz kalan şeytan ruhlu insanların ise kendileriyle yol arkadaşı olanlara ahirette kazandırdıkları tek şey, yapayalnız ve yardımcısız kalmaktır.
Mahmut Göl.