Geleceğin Garantisi Çocuklarımız 1
Özellikle yaşı biraz büyük olan çocuklarla iletişimde etkili olan bir başka husus da onlara değer vermek, tabiri caizse adam yerine koymaktır. Bunun özellikle de çocuğun kendisinden bekleneni yerine getirmesi konusunda büyük bir etkisi vardır. Allah Resulü (sav)’nün hayıtında bu şekil uygulamalarla karşılaşıyoruz.
10 yaşında iken Hz. Peygamber(sav)’in hizmetine giren Enes b. Malik(ra) anlatıyor:
“Bir gün efendimizin hizmetini gördükten sonra, Hz. Peygamberimiz(sav) kaylule uykusundadır, diyerek çocukların yanına gittim. Ben onların oyununa bakarken Hz. Resulullah(sav) geldi. Oyun oynayan çocuklara selam verdi. Ardından beni çağırdı ve bir yere gönderdi. Ben de gittim. Hz. Peygamber (sav) ben dönünceye kadar bir gölgede oturdu. Annemin yanına dönmekte gecikmiştim. Yanına vardığımda annem, niye geciktiğimi sorunca, beni Resulullah (sav)’ın bir yere gönderdiğini belirttim. ‘Niçin gönderdi’ deyince ‘bu Hz. Resulullah (sav)’ın sırrıdır’ deyip söylemedim. Bunun üzerine annem: ‘Öyleyse Hz. Resulullah(sav)’ ın sırrını muhafaza et’ dedi.” (İbni Hanbel, III: 195)
Burada Hz. Enes(ra)’e verilen sırrın ne olduğunu bilemiyoruz. Yapılan bir iş gerçekten bir sır olabileceği gibi henüz çocuk olan Hz. Enes(ra)’i sır saklamaya alıştırmak için bir talim de olabilir. Ancak durum ne olursa olsun bunun Hz. Enes(r.a) üzerinde büyük bir tesir bırakacağı kesindir. Bu şekilde Allah Resulü (sav)’nün sırdaşı olmak elbette ki büyük bir övünçtür ve esas itibariyle büyüklerle kurulan bir ilişki şeklidir.
Başka bir olayı Sehl b. Sa’d(r.a) anlatır:
“Hz. Peygamber(sav)’e bir su bardağı getirildi. Sağında topluluğun en küçüğü bir çocuk, solunda da yaşı ilerlemiş kimseler bulunuyordu. Bardaktan içerek ‘Ey çocuk! Geri kalan artığı senden yaşlı olanlara vermeme izin verir misin?’ dedi. O da ‘Ey Allahın Resulü! Senden nasibime düşen artığı kimseye bırakmam’ dedi. Bunun üzerine kalan suyu ona verdi.” (Buhari, Musaka: 1, Müslim, Eşribe: 127)
Allah Resulü (sav)’nün gördüğü çocuklara selam vermesi, hal hatırlarını sorması, hastalandıklarında onları ziyaret etmesi, çocuklara verilen değerin bir alametidir ki kuşkusuz bu muamelelere tabi olan çocuklar da buna layık olmaya çalışmışlardır.
Buhari’nin rivayet ettiği şu olay da oldukça dikkat çekicidir.
Hz. Resulullah(sav) bir gün Hz. Hasan(ra)’ın beytülmale ait zekât hurmasından bir tane ağzına aldığını gördü. Hemen onu ağzından çıkarttırdı ve “Muhammed ailesinin zekât yemediğini bilmiyor musun?” buyurdu. (Buhari, Zekât: 57)
Hadisten çocuk bile olsa haram bir şeyin yenmemesinde Allah Resulü (sav)’nün gösterdiği hassasiyeti anlıyoruz. Ancak başka bir şey de dikkatimizi çekiyor ki Allah Resulü (sav)’nün bu davranışının sebebini bir büyüğe anlatır gibi henüz çok küçük olan Hz. Hasan(ra)’a da ‘Muhammed ailesinin zekât yemediğini bilmiyor musun?’ diyerek anlatmasıdır. Nitekim birçok münasebetlerine rağmen Hz. Hasan(ra)’a ‘dedenden ne hatırlıyorsun’ diye sorulunca beş vakit namaz ile beraber bu olayı zikretmiştir.
Bir davetçi elbette ki kendi çocuğundan da öncelikli olarak sorumludur. Ancak anne babanın çocuk eğitimi konusu oldukça uzundur ve bunlarla ilgili müstakil çalışmalar mevcuttur. Buna rağmen çok önemli üç hususu burada çok kısa olarak vurgulamak faydalı olacaktır.
1-Anne-baba çocuğuna çokça ve sürekli dua etmelidir. Nitekim birçok Hadis-i Şerif ile beraber Kur’an-ı Kerim’de bile bir kısmı peygamberlerin ağzından olmak üzere salih evlatlar için birçok dua metni bulunmaktadır. (Furkan: 74 / Ahkaf: 15/ Bakara: 128/ Al-i İmran S: 35, 40)
2-Anne-baba çocuğuna asla haram yedirmemelidir. Herkes için haram yemek zararlı olsa da henüz yeni yeni bedenleri gelişen çocukların et ve kemiklerinin haram maldan oluşması herhalde bir cinayet olur.
3-Anne-baba yaşantısıyla çocuğuna iyi bir örnek olmalıdır. Çünkü çocuk aile dışındaki hayata anne-babasını taklit ederek hazırlanır. Sözlü olarak çocuğa nasıl nasihat edilirse edilsin anne-babanın davranışları bu nasihate uymuyorsa bu nasihatin çocukta hiçbir tesiri olmayacaktır. Dolayısıyla iyi evlatlara sahip olabilmek için kesinlikle önce iyi bir anne-baba olmak zorunludur. Bundan başka söz ve davranış uyumumuz çocuğun İslam’ı içten ve samimi olarak yaşamasını sağlayacaktır.
Maalesef çocuğun İslami eğitimi denilince çoğu zaman çocuğa ikinci dereceden bazı teorik bilgileri vermeyi anlıyoruz. Buna karşın bir de şu olaya bakalım.
Rivayet edildiğine göre:
Hz. Ömer(ra) yolculuğu esnasında çobanlık yapan köle bir çocuğa rastlayınca imtihan niyetiyle hayvanlardan birini satın almak istediğini söylemiş. Çocuk kendisinin bunların sahibi olmadığını sadece çoban olduğunu söyleyince de:
“Hayvanlarını hiç kurt kapmıyor mu? Bana satar paranı alır sonra da sahibine ‘kurt kaptı’ dersin. Sahibin nereden bilecek ki” diyerek yol gösterdiği halde çocuk: “Sahibim bilmiyorsa da Allah(cc) bizi görüyor ve biliyor” deyip kabul etmemiş. Tabi bunun üzerine Hz. Ömer(r.a) ona iltifatlarda bulunup onu özgürlüğüne kavuşturuyor.
Çocuğun sürekli Allah(cc)’ın gözetiminde olduğu bilinci, doğru sözlülük, ahde vefa gibi hususları çocuğun hayatına yansımasını sağlamak çocuk eğitiminde önemli noktaları ihtiva eder.
Davamızın sonu Allah-u Tealaya hamd etmektir.