Haklara Duyarlı Olmak
Doğumundan ölümüne, hayatının her safhasında başkasına muhtaç olan insan için toplu halde yaşamak bir zarurettir. Bir arada bulunmak insana bazı haklar kazandırdığı gibi sorumluluklar da yükler. Huzurlu bir ortam oluşturmamız bu hak ve sorumluluklara, karşılıklı olarak riayet etmemize bağlıdır. Ailede başlayan hak ve sorumluluklar akraba ve komşularla çevre ve iş hayatıyla genişleyerek, çeşitlenerek devam eder.
Haklar ve özgürlükler mutlak ve sınırsız değildir, başkalarının hak ve özgürlükleriyle sınırlıdır. Müzik dinlemek bir hak ise evde, araçta ve düğünde bu hakkımızı kullanırken başkalarını rahatsız etmemek de görevimizdir. Sokaklardan, yollardan ve diğer umuma açık alanlardan istifade ederken usulüne uygun davranmalı, başkalarının haklarına riayet etmeliyiz. Bu hem dinî hem insanî görevimizdir. Bacamızın dumanı ile havayı kirletmek, kullandığımız elektrik ve suyun bedellerini başkasına ödetmek, telif haklarını çiğnemek, marka taklit etmek, trafik kurallarını ihlal etmek, korsan taksicilik yapmak gibi pek çok husus günümüzde dikkat edilmesi gereken haklardandır. Bunlar kul haklarına girer ve Allah katında sorumluluğu ağırdır.
İnsaf sahibi her insandan, başkasının haklarına riayet etmesi beklenir. Özellikle ahirette iğneden ipliğe her yaptığının hesabını vereceğine iman eden Müslüman, kul hakkıyla ilahi huzura gitmemelidir. “Kim zerre kadar hayır yaparsa onu görecektir, kim zerre kadar şer yaparsa onu görecektir” buyrulduğunu hepimiz biliriz. Sevgili peygamberimiz de, “Kıyamet günü haklar sahiplerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alacaktır” derken kul hakkının önemine ve bu konudaki sorumluluğun ne kadar ağır olduğuna dikkat çekmiştir.
“Cebrail bana komşu hakkı konusunda o kadar tavsiyelerde bulundu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım” buyuruyor Peygamberimiz… Bunlar hep kul hakkı ile ilgili ikazlardır. Gelip geçenleri rahatsız etmesin diye yoldaki taşı kaldırmayı imandan sayan dinimizin, yaya kaldırımlarını işgal etmeyi, trafiği aksatacak, insanların malını ve canını tehlikeye sokacak davranışlarda bulunmayı hoş karşılaması mümkün mü?
Dinimiz kul haklarına bu kadar önem verdiği halde bugün İslam toplumlarında insan hayatının ve haklarının bu kadar ucuz olduğu acı bir gerçektir. Müslümanlar bu gerçek üzerinde derin derin düşünmeli, nefis muhasebesi yapmalıdırlar. Oysa Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde; “Müslüman Müslüman’ın dilinden ve elinden emin olduğu kimsedir”, veda hutbesinde de; “Canlarınız, mallarınız, ırzlarınız mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuştur” buyuruyor.
Lokman’ın oğluna yaptığı şu nasihat te “Ey oğulcuğum! İşlediğin şey, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor.”
Yüce Rabbimiz bizleri kul hakkıyla huzuruna çıkanlardan eylemesin.
Amin.