* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Hayırda Yarışanların Mükâfatları  (Okunma sayısı 512 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Hayırda Yarışanların Mükâfatları
« : Haziran 27, 2018, 08:44:19 ÖÖ »
Hayırda Yarışanların Vasıfları ve Mükâfatları

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, onlar hayra anahtar, şerre de kilittirler. Öyleleri de vardır ki, şerre anahtar, hayra kilittirler. Allah’ın, ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allah’ın, şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!”

İslam dini bütün insanları hayra davet etmekte ve bizlerden faydalı işler yapmamızı istemektedir. Aynı zamanda iyilik yolunda da başkalarına örnek olmayı ve hayırda yarışmayı teşvik etmektedir.(1)

Hayırda öncü olmak her Müslümanın şiarı olmalıdır. Müslüman bir lokomotif misali hayır vagonlarını çekmek için çalışmalı her gittiği yere hayrı da götürmelidir. Diğer bir tabirle lokomotif olan Müslüman arkasında nereye gideceğinin şuurunda olmayan vagon misali kitleleri doğru istikamete yönlendirmek için çaba sarfetmelidir.

Nitekim dinimizin üzerinde en çok durduğu ve teşvik ettiği konulardan biri olan iyilik ve hayırda yarışma hususunda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “İyiliklerde yarışın. Zira hepinizin dönüşü Allah’adır.”(1)

“Herkesin yöneldiği bir cihet vardır. Haydin öyleyse hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olursanız olunuz, Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir.”(2)

Mümin hayırda öncü olmalı, günahlardan ise devamlı kaçınmalıdır.  Bu konuda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır.

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, onlar hayra anahtar, şerre de kilittirler. Öyleleri de vardır ki, şerre anahtar, hayra kilittirler. Allah’ın, ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allah’ın, şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!”(3)

Müslüman, hem kendisi hem de tüm insanlık için hayrı isteyen, hayra teşvik eden ve kötülüklerden uzaklaşıp başkalarını da uzaklaştırmaya çalışan kişi olmalıdır. Bunu da Allah rızası için yapmalıdır.

 Bu amelin maddi ve manevi kazancına dair  “Allah bu ümmete, ancak zayıfların duaları, namazları ve ihlâsları sayesinde yardım eder”(4)

Ve “Siz, güçsüzleriniz sayesinde rızka ve zafere kavuşursunuz”(5)

Buyuran Peygamber Efendimiz, hayırda yarışmanın ne derece önemli olduğunu beyan etmektedir.

Hayırda öncü olan Müminlerin vasıflarını şu şekilde zikretmek mümkündür.

Hayırda öncü olanlar salih kimselerdendirler.

“Bunlar Allah’ı ve âhireti tasdik eder, iyiliği yayar, kötülükleri önler ve hayırlı işlere yarışırcasına koşarlar. İşte onlar salihlerdendirler.” (Âl-i İmran, 114.)

Onlar Rablerine iman edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan kimselerdendirler.

“Hem o kimseler ki, onlar Rablerinin âyetlerineîmân ederler. Yine o kimseler ki, onlar Rablerine ortak koşmazlar.” (Mü´minûn, 58-59)

Kalpleri ürpererek Allah korkusuyla infak eden kimselerdir.

“Ve o kimseler ki, şüphesiz onlar Rablerine dönecek kimseler oldukları(nı bildikleri) için, verdikleri şeyleri kalpleri ürpererek verirler. İşte bunlar, hayırlı işlerde koşuşurlar ve onlar bunlarda (o hizmetlerde)sâbikūn(önde gidenler)dir.” (Mü´minûn, 60-61.)

Mükâfatları cennettir inşaallah.

“Rabbiniz tarafından bir mağfirete, genişliği göklerle yer kadar olan ve muttakiler için hazırlanmış olan bir cennete doğru yarışırcasına koşuşun!” (Âl-i İmran, 133.)

Hayır yapmaya çağıranlar da yapanlar kadar ecir kazanır.

“Bir hayra delâlet eden, onu yapan kimse gibi sevap kazanır.”(6)

Allah onların dualarını kabul eder ve dünyevi olarak ta onları destekler.

“Onun da duasını kabul buyurduk. Ona Yahya’yı armağan ettik. Bunun için de eşini çocuk doğurmaya elverişli hale getirdik. Doğrusu onlar hayırlı işlere koşuşur, iyilikte yarışır, hem ümit, hem endişe içinde Bize yakarırlardı. Gerçekten Bize derin bir saygı gösterirlerdi.” (Enbiya, 90)

Hayırda öncü olanlara Allahu Teâla Kitabı miras olarak vermiştir.

“Sonra o kitâbı, kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (senin ümmetine)mîras verdik. Artık onlardan nefsine zulmeden de var, içlerinden muktesid(orta yolda giden) de var.Bir de onlardan Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçen var.” (Fâtır, 32)

el-cemalYaptıklarının kat kat fazlasıyla mükâfatlandırılırlar ve emniyet içinde cennet köşklerinde bulunurlar.

“Sizi katımızda değerli kılacak ve Biz’e yaklaştıracak olan, ne mallarınız ne de evlâtlarınızdır. Ancak îmân edip güzel ve hayırlı işler yapanların durumu başkadır. Onlara yaptıklarının kat kat fazlasıyla mükâfat verilecektir.Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.” (Sebe’, 37)

Hayırlı işler yapanlara mükâfatları kat kat fazlasıyla verilir. “Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardır…” (En’âm, 160)

Kendilerine cennette her türlü ikramlar yapılır.

“Kendilerine ağzı mühürlü saf şarap şişelerinden şarap ikram edilir. Hitamı misktir, içildiğinde sonu mis gibi kokar. İşte yarışacaklarsa insanlar, bu cennet devletine konmak için yarışsınlar!” (Mutaffifin, 25-26)

Öncü kimseler Allah’ın Rahmetine ermede de öncü olan kimselerdir.

Ve o yarışıp öne geçenler, öncüler!İşte, onlardır (Allâh’a) yaklaştırılanlar,Nimet cennetlerinde.Çoğu öncekilerden,Birazı da sonrakilerden (olan bu insanlar),Altın ve cevahirle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar.Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır…(Vakıa 10-17)

Ayette söz konusu edilen öncülerin çocukluklarından itibaren hiç günaha bulaşmamış ve bu hal üzere yaşayıp ölenler(7)

Peygamberler, her toplumun iman öncüleri, Kur’ân ehli, Allah’a ibadette ve Allah yolunda olmakta öne geçenler olduğu bildirilmiştir.

Ayette iki kere es-sâbikûn ifadesi tekrar edilmiştir. Bu tekit için olmakla beraber, Allah’a taatte öncü olanların, Allah’ın rahmetine ermede de öncü olduklarına dikkat çekmek içindir.(8)

Hayır yolları kolaydır

Cenâb-ı Hak, nihâyetsiz lütfunun bir eseri olarak kullarına hayır yapma yollarını kolaylaştırmıştır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunu hadîs-i şerîflerinde şöyle haber verir:

“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.”(9)

“Müslüman bir kişi bir ağaç diker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey, kıyâmet gününe kadar o müslüman için sadaka olur.”(10)

Hayırlı işlerde geri kalmak rahmet ve lütuftan mahrum bırakır.

Şayet insanlar ilim, ahlâk ve fazilet yolunda ilerlemez de ihmalkâr ve bigâne davranırlarsa, Allah Teâlâ da onları rahmet ve lütfundan mahrum bırakır. Böyle bir bedbahtlığa maruz kalanların her bakımdan geri kalacaklarında ise hiç şüphe yoktur.

Hayırlı ameller hususunda daima ileride olmanın ehemmiyetini gösteren şu rivayetler oldukça dikkat çekicidir:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashabının gerilerde saf tutmaya çalıştığını görmüştü. Bunun üzerine onlara:

“Öne doğru gelin ve bana tâbî olun! Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir topluluk devamlı surette gerilerse, Allah da onları geri bırakır.” buyurdu.(11)

Yine Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Zikir(yâni hutbe) esnasında hazır bulunun, imama yakın olun. Zira kişi, uzaklaşmaya devam ede ede, girse bile cennette de geri kalır.”(12)

Bir kimse mâzeretsiz olarak hayır hizmetlerinden uzak kalmaya devam ederse, cennete girse bile çok az hayra sâhip olacağından, aşağı mertebelerde yer alır. Hâlbuki insanoğlu kıyamet günü en küçük bir hayra bile muhtaç olacaktır.

Enes -radıyallâhuanh-’ın anlattığına göre Rasûlullahsallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Kıyâmet günü insanlar saf saf olurlar. (Bir rivâyete göre; cennet ehli saf saf olurlar.) Derken cehennem ehlinden bir kişi cennet ehlinden birine rastlar ve:

–Ey filân! Hatırladın mı sen su istemiştin de ben sana bir içimlik su vermiştim?» der (ve bu suretle şefaat ister). Mümin de o kimseye şefaat eder.

(Cehennemlik olan bir başka) kimse, cennetlik olan birinin yanına varır ve ona:

–Hatırlıyor musun, sana bir gün abdest suyu vermiştim?” diyerek (şefaat ister. O da hatırlar) ve ona şefaat eder.

Yine cehennemlik olanlardan biri, cennetlik birisine:

–Ey filân! Beni şöyle şöyle bir işe gönderdiğin günü hatırlıyor musun? Ben de o gün senin için gitmiştim.” der. Cennetlik olan kimse de ona şefaat eder.”(13)

Diğer salih ameller de burada nakledilenlere kıyas edilirse, büyük-küçük ayırt etmeksizin her türlü hayırda yarışmak icap ettiği anlaşılmış olur.

 Zira herkes âhirette -iyi veya kötü- yaptığı her amelin karşılığını görecektir. Hadîs-i şerîfte, o zor gün şöyle tasvir edilir:

“Allah, sizin her birinizle tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak; ahirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecek. Soluna bakacak; ahirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecek. Önüne bakacak; karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecek. O hâlde artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz (söyleyip gönül almak sureti) ile kendisini korusun.”(14)

Ebû Zer -radıyallâhuanh- şöyle der:

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bana hitâben buyurdu ki:

“Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi tabiî bir iyiliği bile sakın küçük görme!”(15)

Şairin dediği gibi,

Rabbin yolunda durmadan çalışanlar!

Size Rabbim takacaktır cennette nişanlar!

Hayırda aceleci Davranmak

Unutmayalım ki mümin, hayır işlemeye doymaz ve bir hayrın şerefi de, geciktirilmeden, hemen yapılmasındadır.Her hayrı nimet bilip hemen ifa etmek gerekir. Sonraya tehir edilen hayruhasenât için çeşitli engeller ortaya çıkabilir. Zira hayırlı amelleri erteleyenler hakkında; “Yarın yaparım diyenler helâk oldu.” buyurulmuştur. Hayır ve sevap kazanma hususunda acele davranmak gerektiğini gösteren şu misaller ne kadar ibretlidir:
Câbir -radıyallâhuanh- nakleder:

Uhud Savaşı’nda bir adam Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e:

“–Eğer öldürülürsem, nerede olurum?” diye sordu. Peygamber Efendimiz de:

“–Cennette!” cevâbını verdi.

Bunun üzerine adam, (yemekte olduğu) elindeki hurmaları bir kenara bıraktı; derhal harbe daldı ve şehid düşünceye kadar savaştı.(16)

Esmâ bint-i Yezîd, Peygamber Efendimiz’e ilk bey’at eden Medîneli hanım sahâbî idi. Çok fasih ve beliğ konuşurdu. İhtiyaç olduğunda Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in huzûruna çıkar, kadınların sormaya çekindikleri mevzuları rahatlıkla sorardı.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Esmâ’yı takdir eder, hayâ hissinin dînlerini öğrenmeye mânî olmadığını söyleyerek Medîneli hanımları medhederdi.

Birgün hanım sahâbîler Hazret-i Esmâ’yı Allah Rasûlü’ne gönderdiler. Esmâ -radıyallâhuanhâ-, Rasûlullah Efendimiz’in huzûruna çıkınca şunları söyledi:

“–Anam babam Sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Ben Sana kadınların elçisi olarak geldim. Allah Sen’i bütün erkek ve kadınlara peygamber göndermiştir.

Biz Sana ve Sen’in Rabbine îmân ettik. Kadın olduğumuz için evlerimizde kapanıp kalmış, sizin için huzur ve sükûnet kaynağı olmuş ve çocuklarınızı büyütüp terbiye etmişizdir.

Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, câmiye ve cemaate devâm etmek, hastaları ziyâret etmek, cenâzelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek gibi hususlarda bize üstünlük sağlamış bulunuyorsunuz. Bütün bunların en mühimi de Allah yolunda cihâd etmektir.

Fakat siz hac ve umre için veya düşmanla savaşmak üzere evinizden çıktığınız zaman mallarınızı biz koruruz, iplik eğirip size elbise yaparız, çocuklarınızı besleriz. Buna göre bizler, kazandığınız hayır ve sevaplarda size ortak olur muyuz?”

Hazret-i Esmâ’nın bu sözleri Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in çok hoşuna gitti. Ashâbına dönerek:

“–Siz hiç dîn husûsunda soru soran bir kadından bundan daha güzel sözler işittiniz mi?” diye sordu. Sonra da ona şunları söyledi.

“–Ey hanım! İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice anlat ki, bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun memnûniyetini kazanması, sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine denktir.”

Hayırda yarışan hanım sahâbîlerden biri de Ümmü Ri’le el-Kuşeyrî’dir. Birgün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzûruna çıktı.

 “Es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh” deyip hürmet ve tâzîmini arz ettikten sonra büyük bir edeb ve nezâketle söze başladı. Kadınların perde arkasında, haremde kaldıklarından, kocalarına hizmet etmek, çocuk beslemek ve beşik düzeltmek gibi ev işleri ile meşgul olduklarından bahsetti ve:

“–Bizim için gazâya gidip büyük ecirlere nâil olmak mümkün olamıyor. Bize öyle bir şey öğretiniz ki, onunla Allâh’a yaklaşabilelim!” dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de ona:

“–Gece-gündüz devamlı Allâh’ı zikrediniz, gözlerinizi yabancıya bakmaktan ve seslerinizi onlara işittirmekten muhâfaza ediniz!” buyurdu.(17)

Hadis âlimi İbn-i Avn şöyle der:

“Üç şey vardır ki, ben onları hem kendim hem de kardeşlerim için istiyorum:

Sünneti öğrenip tatbikâtına gayret etmek.

Kur’ân’ı anlamak, üzerinde tefekkür edip araştırmak.

İnsanları ancak hayır üzere bırakmak, hayırla muâmele etmek veya insanları yalnızca hayra dâvet etmek.”(18)

Hâsılı, hayırda yarışmak ve hayır işlerinde acele etmek, sayılı dünya günlerini değerlendirmenin en güzel yoludur. Sâlih ameller yapan ve hayır işleyen kişi, ancak kendi faydasına çalışmış olur. Zîrâ Cenâb-ı Hak şu vaatte bulunur:

“Zerre kadar hayır işleyen, onun karşılığını (mutlaka) görür.” (Zilzâl, 7)

“…Hayır olarak ne yaparsanız Allah onu muhakkak bilir.” (Bakara, 273)

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur:

“Ömrü ancak birr (her çeşit hayırlar, iyilikler, ihsanlar) uzatır; kaderi de ancak duâ geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum bırakılır!”(19)

Amel defterini hayırlarla doldurarak cennette yüksek bir makâma nâil olmak isteyen mümin, acele etmeli ve vaktini iyi değerlendirmelidir.

İmkânı nisbetinde gücünün yettiği her hayrı işlemeye gayret etmelidir. Ancak hayırda yarışırken sâlih amelleri aceleye getirerek kusurlu ve noksan yapmamalıdır. Nitekim meşhur âlim Aliyyu’l-Kârî, bu hususta şu açıklamayı yapar:

“Allâh’ın emirleri olan taatleri yapma hususunda acele edip hayra koşmak ile onları yerine getirirken acele etmek arasında büyük fark vardır. Bunlardan birincisi güzel ve medhedilmiş, ikincisi ise zemmedilmiştir.”

Yâni ibâdet ve hayırları tam vaktinde yapmak için acele etmek lâzımdır. Lâkin bunları alelacele ifa ederek hemen bitirmeye çalışmak doğru değildir.

Zîrâ Cenâb-ı Hak, yapılan işlerin düzgün ve sağlam olmasından râzı olur.

Şunu da unutmamak lâzımdır ki, Yüce Rabbimiz, ufacık bir hayra bile kat kat fazlasıyla ecir vermektedir. Cenâb-ı Hakk’ın kullarına büyük bir lütfu olan bu keyfiyet, âyet-i kerîmelerde şöyle beyan buyrulur:

“…Hayır olarak kendiniz için önceden ne gönderirseniz, onu Allah katında daha hayırlı ve mükâfâtı daha büyük olarak bulursunuz…” (Müzzemmil, 20)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu âyetlerin tefsîri mâhiyetinde şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı:

Kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Cenâb-ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder.

Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da bu arzuyu hemen tatbikâta geçirirse, Cenâb-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hattâ kat kat fazlasıyla yazar.

Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenâb-ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder.

Şayet insan bir kötülük yapmak ister, sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o fenâlığı sadece bir günah olarak yazar.”(20)

Diğer bir hadîs-i şerîfte de şu îkazlar yer alır:

“Yedi şey gelmeden evvel hayırlı işler yapmakta acele ediniz.

(İbâdet ve tâati) unutturan fakirlik,

Azdıran zenginlik,

(Her şeyi) bozup perişan eden hastalık,

Saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık,

Ansızın geliveren ölüm,

Gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi Deccâl ve,

Kıyâmetten başka bir şey mi beklediğinizi sanıyorsunuz? Kıyâmet ise belâsı en müthiş ve en acı olandır.”(21)

“…Hayır olarak kendiniz için önceden ne gönderirseniz, onu Allah katında daha hayırlı ve mükâfâtı daha büyük olarak bulursunuz…” (Müzzemmil, 20)

Devamlı surette hayır yapmak

Hayırda yarışmak ve acele etmek, kâmil ve makbûl bir mü’min olmanın alâmetlerindendir.

“İbâdetlerin kabul ediliş alâmetleri, o ibâdetlerden sonra başka ibâdetlere girişmek, birbiri ardınca hayırlara koştukça koşmaktır.”

Velhâsıl bir mü’min, son durağı cennet oluncaya kadar hiçbir hayra doymaz.

Zîrâ Hicr Sûresi’nde:

“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibâdet et!” (Hicr, 99) buyrulmaktadır.

Bir hadislerinde Peygamberimiz, mümin cennete girene kadar hayır dinlemeye ve hayır işlemeye doymaz buyurur.(22)

Sonuç:

Ahiret gününe kat’î bir imanla inanan bir müslüman, amel defterini hayırlarla doldurabilmek için hayat sermayesini en verimli bir şekilde kullanmalı ve dâimâ amel-i sâlih işleme gayreti içinde bulunmalıdır. Karşısına çıkan her türlü hayır imkânını Cenâb-ı Hakk’ın bir lütfu olarak değerlendirmeli, bulunmaz bir fırsat bilmelidir.

İnsanların bazı hayırlara iltifat etmediğine bakarak aldanmamalı, imkân bulabildiği her hayra koşmalıdır.

İnsanların en hayırlısı insanlara hayrı dokunandır. O halde biz de birbirimizle hayırda yarışalım. Zira bu uğraşlar, insanı manevi açıdan mutlu ettiği gibi onun cennete girmesine de vesile olacaktır.

Unutulmamalıdır ki bu yarış, kaybedeni olmayan ve sonunda herkesin kazanacağı bir yarıştır.

Rabbimiz hayırlı amellerle uğraşmayı, hayırlara vesile olmayı, hayırda yarışmayı ve bu yarışta kazanmayı bizlere nasib eylesin.
AMİN.

--------------------------------------------------------------

1. Maide, 5/48

2. Bakara:148

3. İbn-i Mâce, Mukaddime, 19

4. Nesâî, Cihâd, 43

5. Müslim, İmâre 133; EbûDâvûd, Edeb 115; Tirmizî, İlim 14

6. EbûDâvûd, Edeb, 114-115

7. Zemahşerî,el-Keşşâf,s,1075

8. İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VIII, 133-134

9. Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56

10. Müslim, Müsâkât, 10

11. Müslim, Salât, 130; EbûDâvûd, Salât, 97/680

12. EbûDâvûd, Salât, 232/1108

13. İbn-i Mâce, Edeb, 8

14. Buhârî, Zekât 10, Rikâk 31, Tevhid 36; Müslim, Zekât 97

15. Müslim, Birr, 144; EbûDâvûd, Libâs, 24; Tirmizî, Et’ime, 30

16. Buhârî, Meğâzî, 17; Müslim, İmâre, 143; Nesâî, Cihâd, 31

17. İbn-i Hacer, el-İsâbe, VIII, 204

18. Buhârî, İ’tisâm, 2

19. İbn-i Mâce, Mukaddime, 10

20. Buhârî, Rikâk, 31; Müslim, Îmân, 207, 259; Tirmizî, Tefsîr, 6/3073
21. Tirmizî, Zühd, 3/2306

22. Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, V, 302

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]