İNSAN VE İNSANLIK
İnsan, akıl, konuşma ve cüzi irade nimetlerine sahip olan bir varlıktır. Bu yönüyle yaratılmışların en değerlisidir. Akıl, kişiyi iyiye, doğruya, hakka, güzelliğe sevk eden, kötülükten, faydasız söylem ve eylemlerden beri olmasını sağlayan bir melekedir. Cüzi irade, dileme, arzu etme, seçme, isteme anlamlarına gelmekte olup Yüce Allah her insana kendi mutlak iradesinden cüzi irade vermiştir. İnsan, duygu ve düşüncesini, istek ve arzusunu muhatabına konuşarak iletir. Bu üç özelliğiyle insan, diğer varlıklardan farklı yaratılmıştır. Allah insana verdiği bu nimetler karşısında onu sorumlu kılmıştır. Bundan dolayıdır ki, insan bütün yapıp ettiklerinden önce Allaha sonra da insanlara karşı sorumludur. İnsan, kendisine verilen sorumluluk bilinci içinde hayatını idame ettirmesi gerekir.
Bununla beraber insanın dünyaya geliş gayesi vardır. O da Yaratanına kulluğun gereğini yerine getirmektir. Cenabı Hak Kuranında “ Ben insan ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım, buyurarak bu gerçeği beyan etmiştir. Zariyat, 56. Allaha kulluk, emirlerine uyup yerine getirmek, yasak ettiklerinden kaçınmaktır. Allahın isteklerini yerine getirmek, arzu etmediklerinden kaçınmak Müslümanlara has özelliktir. Müslümanlar bu özelikleri muhafaza ederek yaşantıları ile buluşturmaları sayesinde Mevla nın katında değerleri artar. Dünya ve ahretlerini mutlu kılmış olurlar. Bu özellikleri, yaşantılarıyla bütünleştiremeyenler dünyalarını da, ahretlerini de perişan ederler. Bunun canlı örneği günümüzde mevcuttur. Yüce Allah Kuranında:” Biz insanı en güzel biçimde yaratmışızdır. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip dünya ve ahret için yararlı işler yapanlar başka, onlar için kesintisiz bir ödül vardır, buyurmuştur. Tin,4-6.İnsanlık için yararlı işler yapan, toplumun huzur ve mutluluğunu kendisi için görev addeden her zaman kazanmıştır. Böylelerinin hayatlarında bereket vardır. Manevi haz ve tat vardır.
İnsan akıl melekesine sahip olmasından dolayı rastgele hareket edemez. Akıl melekesi insanı lehte ve aleyhte olan söylem ve eylemlerin varlığını görmesini sağlar. Akıl insana acıkınca yemek yeme, üşüyünce ısınma hissini verdiği gibi, toplum içinde yaşarken etrafındakilerle iyi iletişim içinde olma adına empatiyle hareket etme hissini de verir. Böylece insan, aklı sayesinde müspet düşünceye sahip olarak kendisine yapılmasını hoş görmediği bir şeyi diğerlerine de hoş görmez. Düşküne, mazluma yardım eder. Doğruyu, gerçeği, hakkı savunur ve yaşar. Bu hal içinde olmak insan olmanın bir gereğidir. İnsanlık bu değerlerle vardır. Bu değerlerin olmadığı yerlerde insanlıktan bahsetmek yok hükmünde olur. İnsanlık, insanı insan yapan niteliklerin tümüdür. Halk arasında insanlık kalmamış diye bir söz vardır. İnsanlığın kalmadığı yerde, insana ait tüm değerler yok olmuş demektir.
Günümüz dünyasında meydana gelen olaylar arasında öyle hadiseler var ki, insanlığın bittiğini görmek mümkün hale gelmiştir. Bir kısım insanlar kendi gelecekleri uğruna başkalarını yok etmek için her şeyi alenen yapar haldeler. Filistinde halk, kendi camisine giderek rahatça ibadetini yapamıyor. İnsanlar kendi ülkesinde, kendi mahallesinde katlediliyor veyahut evinden barkından zorla gönderiliyor. Denizin ortasında boğulmak üzere olan insanların teknesi bilinçli olarak bir başka ülkenin insanları tarafından batırılıyor. İnsana has olan acıma hissi, merhamet duygusu kalmamış. İnsanlar ve insanlık, bilinmeyen bir karanlığa doğru koşarak gitmektedir. İnsanın yaratılış gayesine uygun olmayan bu manzaradan mutlaka kurtulması lazım gelir. Bunun için dünya hırsından ve egoizmden kurtularak Allahın verdiği akıl melekesini iyi kullanmak yeterli olacaktır. Sonuçta birey olarak insanın da toplumun da hatta devletlerin de huzur ve güvene ihtiyacı vardır. Huzur ve mutluluğun temini insani değerlere sahip olmakla mümkündür. Bunun için Allahın yaratılmışların en şereflisi olarak yarattığı insana, değer vermek, onur ve şerefini korumak lazım gelir.