İnsanı Felakete Götüren Adımlar!
İnsanı yoktan var eden ve ona çeşitli duygular veren Rabbi, onu duygularına hâkim olması hususunda uyarmaktadır. Çünkü insanın nefsi bir şeyi arzu ettiği zaman onu hemen elde etmek ister.
Nefis, psikologların kullandığı tabirle, “dürtüsel” bir eğilime sahiptir; yani beklemek, sabretmek istemez. Allah-u Zülcelâl insana akıl vermiştir ki, tabi duygularını insana yakışan bir hukuk ve ahlak kuralları çerçevesinde yaşamak üzere belli şartlara uygun hareket etsin. Bunun için ise, insanın uygun zaman gelinceye kadar biraz sabırlı olması ve duygularını kontrol etmesi gerekmektedir.
Gençlik çağında duyguların kontrolü çok da kolay değildir. Çünkü gençlik döneminde beyin fonksiyonları kişiyi heyecan ve haz veren eylemlere düşkün olacağı şekilde etkilemektedir. Bu sebeple eğer kendini sakınmazsa bir gencin fuhşiyata düşmesi çok kolay olur. Çünkü gençlik çağında insanın bedenî kuvveti zirvededir. Bu sebeple Allah-u Zülcelâl’in koruma kalkanı içinde olmaya çok dikkat etmek gerekir.
Kuran-ı Kerim’de Allah-u Zülcelâl, insanda bulunan şehvet duygusu sebebiyle zinaya sürüklenmenin çok kolay olduğuna işaret ederek, “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 32) buyuruyor.
Ayette zina yapmayın değil de “yaklaşmayın” buyrulmuş olması, eğer yeterince uzak durulmazsa zinaya düşmenin kolay olacağını anlatmaktadır.
Ne yazık ki zamanımızda içinde yaşadığımız okul, iş yeri ve benzeri sosyal ortamlar bizi nefsimizin şerrinden koruyacak şekilde düzenlenmiş değildir. Tam aksine günahlara sürükleyecek her türlü manzaranın bulunduğu bu ortamlar günahtan sakınmayı zorlaştırmaktadır. Üstelik medya yoluyla gençler arasına yaygınlaştırılan moda akımlar da günahı masum göstermeyi hedeflemektedir.
Zamanımızda zinaya ve zinaya götüren beraberliklere, arkadaşlık, flört, birlikte yaşamak, gibi isimler verilerek masum gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak ismi değişse de işlenen fiilin günahı ve azabı değişmemektedir.
Peygamber efendimiz, insanoğlunun ayağına takılıp cehenneme düşüren günah çengellerinden sakınmak için bazı ikazlarda bulunmuştur. Bunlardan ilki, gözü korumaktır. Dinimizde kasıtlı olmayan ilk bakıştan sonra tekrar bakmak yasaklanmıştır. Efendimiz, Hz. Ali’ye, “Ya Ali! (Harama karşı) bakışa bakış ekleme. Birincisi senin için (vebal yoktur; ama) ikincisi aleyhinedir” (Tirmizi, Edeb 28) buyurmuştur.
İnsanlar arası ilişkiler genellikle bakışmakla, yani göz göze gelmekle başlar. Bundan sonraki adım ise konuşmak, görüşmek ve bir arada zaman geçirmeyi çoğaltmaktır. Bunun neticesinde ise tenha yerde baş başa kalıp daha ileri gitme arzusu alevlenir.
Allah-u Zülcelâl “…Kötülüklerin, fuhşiyatın açığına da gizlisine de yaklaşmayın...” (En’am, 151) buyurarak, insanların yanında işlemeye utandığı fiilleri gizlice işleme niyetinde olanları da uyarmaktadır.
Peygamber efendimiz "Bir erkekle bir kadın baş başa kaldıklarında, üçüncüleri mutlaka şeytandır."(Buhârî, Nikah, 111-112) buyurarak, tehlikeye dikkat çekmektedir. Her ne niyetle olursa olsun, aralarında akrabalık ve nikâh olmayan bir kadınla bir erkeğin baş başa kalmaları helal değildir.
Günümüzde birlikte ders çalışmak, iş ve faaliyetler hakkında konuşmak ve benzeri nedenlerle bir araya gelmeler tehlikenin kapısını aralamaktadır.
Çünkü nefis sürekli kendi arzularını elde etmenin peşindedir. Eğer istediğini tam elde edemiyorsa bile ufak bir pay almak için elinden geleni yapar. Bu sebeple başlangıçta hiç niyetinde olmasa bile ortam oluşunca günaha sürükleyen davranışlar meydana gelmeye başlar. Çünkü gençlikte nefis kuvvetlidir, akıl ise tecrübeden yoksundur.
İnsan kendi kendine düşünse, “Ben ileride evleneceğim kızın, daha evvel başka bir erkekle baş başa kalmasını, konuşup, şakalaşmasını ister miyim? Ona espriler yapmasını, iltifatlar etmesini içime sindirir miyim?”
Bu sorulara dürüstçe cevap veren biri elbette “Hayır, asla istemem.” Diyecektir. Ancak tedbirli hareket edilmezse bu durumlardan kaçınmak mümkün olmamaktadır. En güzel tedbir ise, en baştan mesafeli durmaktır.
Eğer günahla aramıza uzak bir mesafe koymazsak, sonunda içine düşmemiz kaçınılmaz olur. Bu konuda nefse güvenmek büyük hatadır. Çünkü zamanımızda Allahtan korkmayan kuldan utanmayan, günaha davet edercesine bir tavır içinde olan kızlar ve kadınlar da çoğalmıştır. Çünkü çoğu anlık hisleriyle hareket ederken sonunda düşeceği hali hesaplamamaktadır. Bu sebeple onlar düşünmüyorsa bizim işin sonunu düşünerek sakınmamız gerekmektedir.
Sonunda zinaya götürsün veya götürmesin, namahrem kadınlarla bakışmak, lüzumsuz bir şekilde ve ölçüsüz bir üslupla konuşmak, baş başa kalmak ve dokunmak, haramdır. Zina çok büyük bir günah olduğu gibi, onun birer parçası yerinde olan kısımlar da günahtan bir pay taşır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah, Âdemoğlunu zinaya meyilli olarak yaratmış; payına düşeni yazmıştır. Gözün zinası (namahreme) bakmaktır, dilin zinası (şehveti uyandıracak şekilde) konuşmaktır. Kulakların zinası dinlemek, ellerin zinası (namahremi) tutmaktır. Ayakların zinası (haram için) yürümektir. Ağız da zina eder, onun zinası da öpmektir. Nefis umar ve ister, tenasül uzvu ise zina arzusunu ya gerçekleştirir veya sonuçsuz bırakır.” (Ebu Davud, Nikah 44; Buhari, İsti'zan)
Peygamberimiz, zinaya yaklaştıran bu amellerin her birinin de kendi başına birer günah olduğuna dikkat çekerek sakınmamızı emretmiştir.
Arkadaş çevremiz bizi günaha dalabileceğimiz tehlikeli ortamlara davet ettiği zaman kendi nefsimize nasihat etmeliyiz ve şöyle düşünmeliyiz;
Allah-u Zülcelâl bizi her yerde görüyor. Unutmayalım ki, gülüp eğlenerek günah işlemenin sonu ağlayıp inleyerek azap çekmektir. Geçmişteki hatalarımız için hemen samimi pişmanlıkla tevbe edip bir daha işlememeye niyetlenmeliyiz.