İslam Kardeşliği 1
İslam dininin müminlere bildirdiği en önemli hususlardan biride kardeşlik ilkesine riayet etmeleridir. Müminler sadece birbirlerinin kardeşleridir. İman bağı onları birleştirmiştir. Aralarında düşmanlık, kin, buğz ve savaş olması onlara yakışmaz. Hucurat süresi 10. ayette Rabbimiz azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”
Tefsir âlimleri bu ayet hakkında şöyle demektedirler:
Ayetteki edatı hasr ifade eder. Yüce Allah sanki şöyle buyurmuştur: “Kardeşlik sadece müminler arasındadır. Bir mümin ile bir kâfir arasında kardeşlik olmaz.”
Ayette İslam kardeşliğinin soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğuna işaret vardır. Öyle ki İslam kardeşliği olmayınca, soy kardeşliğine itibar edilmez. Ayetin “Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”
Müminlere aralarında ayrılık çıkmasına ve kinin etkili olmasına fırsat vermemelerini ve Allah azze ve celle’nin emirlerine sarılarak, nehiylerinden kaçınarak O’ndan korkmalarını haber vermektedir. Ve yine bu sayede Allah azze ve celle’nin rahmetinin müminleri kuşatacağı, cennet ve rızasına nail olarak mutlu olacaklarını bildirmektedir.
İşte bu ayet İslam kardeşliğini Allah azze ve celle’nin bizlere buyurduğu gibi anlamamız gerektiğini bildirmektedir. Sahabe radıyallahu anhum bunu en iyi anlayan güzide insanlardı.
Onlar daha Medine’ye hicret ettikleri ilk anda birbirlerini henüz daha çok iyi tanımamalarına rağmen Rasulullah aleyhisselâm’ın tesis ettiği kardeşlik müessesesine en güzel şekilde riayet etmişlerdi. Ensar ve Muhacir arasındaki en önemli bağ olan İslam kardeşliği sebebiyledir ki Ensar, mallarını kardeşleriyle paylaşmışlar, onlardan hiçbir şeylerini esirgememişlerdir. İşte bu sebeple de Allah azze ve celle’nin kendilerinden razı olduğu, onlarında Rablerinden razı oldukları fedakâr bir nesil olmuşlar ve günümüze kadar onların bu özellikleri dilden dile konuşulur olmuştur. Hiç tanımadıkları halde sadece Müslüman vasfı sebebiyle en değerli varlıklarını gözleri arkada kalmadan ve verdiklerine iç geçirmeden gönül hoşnutluğu içerisinde vermişler, evlerinde misafir ettikleri kardeşlerine ellerinde bulunan her şeylerini sunma ve kendileri aç kalma pahasına ağırlamış, savaş meydanlarında aldıkları yaralar sebebiyle ölüme doğru olan son anlarında dahi en çok ihtiyaç duydukları susuzluklarını giderme isteğinden bile kardeşleri için vazgeçebilmişlerdir.
Bu bilinç nasıl bir husustur ki maalesef bugünkü İslam toplumu bundan yoksun kalmıştır. Bütün İslami ölçülerdeki vurdumduymazlık ve başıbozukluk ne yazık ki bu önemli değere dahi sirayet etmiş ve bunu da kendisinden nasipdâr etmiştir. Maalesef Müslümanlardaki kardeşlik bilincinden yoksun oluş, onları cehaletin bataklığına biraz daha fazla sürüklemiş, hayat ölçülerini heva ve hevesler, gayri İslami düşünce ve sistemler belirler olmuştur. Tabi ki böyle bir ortamda İslam kardeşliğinin tesisi pek zordur. Fakat imkânsız değildir.
Hatırlanacak olursa bu işi sahabe nesli en güzel bir şekilde becerebilmişlerdi. Nitekim onlarda, cehaletin ve sapıklığın en zirvede olduğu, zulüm ve haksızlık fırtınalarının olanca gücüyle estiği, can ve mal emniyetinin bulunmadığı bir zamanın ve neslin insanları idiler. Fakat İslam’a teslim olmaları, ölçülerine gösterdikleri önem ve titizlik, onları yaşadıkları toplumun içinden seçip çıkarmış ve her bir ferdini parmakla gösterir derecede bariz bir takım sıfatlarla vasıflanmalarına vesile olmuştur.
Allah azze ve celle’nin emir ve yasaklarına ittiba etmeleri ve Rasulü’nün izinden gitmeleri sebebiyle yücelmişler, bu sayede de hem kendi zamanında ki insanların hem de günümüze kadar gelen nesillerin baş tacı ve izinden gidilecek şahısları olmuşlardır.
“Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır:
Karşılaştığın zaman selam vermek, seni davet ederse gitmek, senden nasihat isterse nasihat etmek, aksırınca Allah’a hamd ederse ‘yerhamukellah’ demek, hastalandığında onu ziyaret etmek, öldüğü zaman cenazesinin ardından gitmek.” (Müslim)
İşte bu güzide nesil bizler için en güzel örnektir.
Bizler de bugün bu kardeşlikten birazcık olsun nasipdâr olabilirsek, bu tefrika içindeki toplumun vahdete ulaşabilmesi için biraz olsun gayretkeş bir tutum sergileyebilirsek, Allah azze ve celle’nin yardımlarının tezahür edeceğini Allah’ın izniyle görebiliriz. Nitekim ayette geçen “Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” buyruğu ile kurtuluşun en büyük sebeplerinden biri olarak ta bu hususlar zikredilmiş ve buna ehemmiyet göstermemiz gerektiği bizlere bildirilmiştir.
Bizler kardeşliğimizi tekrar tesis edebilirsek işte o zaman gelecek nesiller içinde kendilerinden bahsedilen ve Rabbimizin rızasını kazanan insanlardan olabiliriz. Hiçbir gölgenin bulunmadığı o kıyamet gününde Rahman olan Allah azze ve celle’nin gölgesinde gölgelenecek zümrelerden birinin de birbirlerini Allah rızası için seven, bu sevgi üzere bir araya gelip bu sevgi ile birbirlerinden ayrılan kişilerin olacağı da bizlere Rasulullah aleyhisselatu vesselam tarafından haber verilmiştir.
Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”
(Müslim, Tirmizî)
Bizler bugün kardeş olabilmeye her şeyden fazla ihtiyaç duymaktayız. Çünkü bütün dertler ve sıkıntılar, ümmetin bu haldeki durumu, hadisteki ifadesiyle Müslümanların sayıca çok olmalarına rağmen sel akıntısındaki çer çöp misali dağınık olmaları ve hayat ölçülerinin değişmiş olmasıdır.
Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmamak olarak hadiste vasfedilen bu iki özellikten arınmadıkça vahdeti sağlayabilmemiz mümkün olamayacaktır. Bugün bizler bu nasihatleri başkalarından çok kendimiz için örnek edinme durumundayız.
Müminler olarak kendi nefislerimizdeki eksikliklere bakmalı, düzeltilip ıslah edilecek ilk aşama ve basamağın kendimiz olması gerektiğinin şuurunda olmalıyız. Ancak o zaman gelecek için ümit var olabiliriz.
Ebu Hureyre radıyallahu anhu “Sizden biri kardeşinin gözündeki bir tozu görür de kendi gözündeki büyük ve kocaman ağaç parçasını görmez” buyurmuş ve bu ıslah hareketinin ilk olarak kendimizden başlaması gerektiğini bizlere haber vermiştir.
Bizler kendimiz için istediğimiz herşeyi kardeşlerimiz için de isteyip, onların başlarına gelen musibetlerden üzüntü duyup, onları vücut azalarımızdan bir parça olarak görüp, acısıyla, tatlısıyla bunu hissedebilecek olursak, işte o zaman bizler kardeş olabilmişiz demektir.
Rabbimiz bizleri bu bilinç ile hareket eden ve hakiki manada kardeşlik şuurunu idrak eden kâmil müminlerden eylesin. Rabbim bizlere yolunda saf saf, omuz omuza birbirine kenetlenmiş bir binanın tuğlaları gibi sımsıkı ve iç içe olabilmeyi, birlikte her türlü güçlüğe karşı durabilmeyi ve neticede Rabbimizin huzuruna çıktığımızda ve O’nun nimetlerine kavuşabilme temenni ve dualarımızla orada da bu birlikteliğimizi devam ettirmeyi nasip eylesin.
Rabbim söylemiş olduğumuz sözlerimizde bizlere ihlâslı ve samimi olmayı ve bu bilinci oluşturmak gayesiyle çaba gösteren kullarından olabilmeyi nasip eylesin.
AMİN.