Kadınlar Size Allah’ın Emanetidir Ne demektir?
İslâm düşmanlığını içselleştirmiş bazı kişiler, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde söylediği, “Kadınlar size Allah’ın emanetidir” mübarek sözünü bağlamından kopartarak kullanmak istemekte ve “Biz kimsenin emaneti değiliz, biz kadınız” gibi mantık dışı savunma geliştirmeye çabalamaktadır.
Bu savunma girişiminin iki sebebi vardır: Birincisi, içselleştirilmiş bir İslâm düşmanlığı. İkincisi ise, bilgisizlik ve bilinçsizlik.
“Emanet” kavramının önemini kavrayamayan yahut önemini bildiği halde salt İslâm düşmanlığı ve dini değerleri itibarsızlaştırma niyetiyle hareket edenler bilmelidir ki, “Kadınlar size Allah’ın emanetidir” sözü tam da kadına verilen değerdir.
Emanet öyle yüce bir kavramdır ki, bezm-i elestte Allah-u Teâlâ’nın, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna insanoğlunun, “Evet, sen bizim Rabbimizsin” cevabını verdiği ve karşılıklı ahitleşmeyle (A’raf Suresi 172) emaneti yüklendiği anlatılır. Yani Allah-u Teâlâ’nın bize yüklediği en büyük emaneti “dinimizdir” ve çok kıymetlidir.
Usul-i Fıkıh’ta, “Allah’ın insanlara yüklediği bütün mükellefiyetlere emanet” denilmiştir. İslâm inancına göre, her şeyin sahibi Allah-u Teâlâ’dır ve bizler her şeyin emanetçisiyiz. İçinde yaşadığımız uçsuz bucaksız âlem, dünyamız, coğrafyamız, ülkemiz, ailemiz, çevremiz, canımız, malımız, makamımız bize emanettir. Biz bu âlemin emanetçisiyiz.
Bu sebepledir ki İslâm dinindeki önemli farzlardan birisi “emanete riayet”tir. Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar (müminler) ki emanetlerine ve sözlerine riayet ederler” Mü’minun, 8 buyrulmaktadır. Müslüman’ın alâmetlerinden birisi emanete riayet etmektir buna mukabil münafıkların alâmetlerinden birisi de “emanete hıyanet etmek”tir.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez, ona emanet edildiği zaman hıyanet eder” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai) buyurmaktadır.
İslâm, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde kadınları anne olarak en nadide mertebeye koyarak kadına gereken değeri vermiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslâm’ı tebliğ ve uygulama görevini tamamlarken Veda Hutbesi’nde Kur’an ve sünnetle birlikte kadınları da emanet ederken aslında kadına değer verdiğini, ümmeti bu konuda son defa uyardığı görülmektedir. Böyle bir hassasiyet ne bugün ne de tarihin hiçbir uğrağında görülmemiştir.
İslâm düşmanlığı yapmaya yeltenen zavallılar bilmelidir ki “emanet” çok yüce bir değerdir. Kadının emanet edilmesi değerini yükseltir. Bir şeyin emanet edilmesi değersizliğinden değil bilakis değerindendir. Emanetten rahatsız olanlar bilmelidir ki Efendimiz Kur’an-ı Kerim’i ve sünnet-i seniyyeyi de kadın-erkek bütün ümmete emanet etmiştir. Yani biz Müslümanlar, yaratılanların tümünü emanet olarak kabul eder ve hukukunu korumaya çalışırız. Bu bakımdan insan haklarına da, hayvan haklarına da, çevreye de değer vermek bizim görevimizdir. Çünkü bunların tümünü yaratıcımızın emaneti olarak görürüz.
Bir bütün olarak insanı değerlendirdiğimiz zaman görürüz ki, en güçlü denilen müstekbirlerin zayıf düştüğü, en zayıfların güçlenebildiği bir hayattır yaşadığımız. Kadından da öte bir bütün olarak insan acizdir. Sıcağa, soğuğa, açlığa, susuzluğa ve mikroba karşı dayanıksızdır. Birçok canlıyı rahatsız etmeyen soğuk, insanı hasta eder, keza sıcağa mukavemeti de birçok canlıya göre zayıftır.
Büyüklüğü ve gücü bütün âlemin kuşatan Allah-u Teâlâ, aciz kullarına “dinini” emanet etmiştir. Bu da gösteriyor ki her zaman emanet edilen emanetten daha büyük değildir. Mesela, devlet gibi güçlü bir aygıtın en yüksek makamı aciz bir kula emanet edilir. İşte, “Kadınlar aciz mi ki erkeklere emanet edilsin” diyen zihniyettekiler bunu anlayamaz yahut anlarlar da kalpleri karardığı için gerçekleri görmezler.