KUL HAKKI 1
Yo hayır size bir halk ozanından falan bahsetmeyeceğim. ‘Kul Hakkı’ dedimse kulun kul üzerindeki maddi manevi haklarından bahsediyorum. Dikkatimi çeken bir şey var, doğru düzgün hiç alışverişimiz ve tanışıklığımız olmayan kişilerle hasbelkader bir yerde oturup kalksak, hemen ‘hakkını helal et!’ diye bitiriyorlar ayrılış cümlelerini. Hâlbuki birbirimize hakkımız geçecek derecede ne vakit harcamışız ne de nakit. Neyse ‘incelik’ deyip geçelim. İşin garip ve de şaşırtıcı tarafı üzerlerinde maddi manevi bir sürü haklarımızın olduğu kişilerle ne zaman bir araya gelsek bu hak bahsini hiç açmıyorlar. Hani usulen bile ‘hakkını helal et’ diyenine rastlamadım bu tip kişilerin. Genelde bu kişilerle ayrılırken ağızlarından çıkan cümleler şunlardır: ‘Seni seviyoruz kardeşim’, ‘Ona emanetsin’, ‘Bir ara beni ara’, ‘İlhamın bol olsun’, ‘Öpüyorum’ vs… Bu sözlerin aldatıcı cazibesine kanmamak için oradan hızla uzaklaşırım.
Mesela şu ne demektir Allah aşkına: ‘Seni seviyoruz dostum!’ Biraz yaklaşmış olsam adam neredeyse yüzümden makas alacak. Aman bu ‘seni seviyorumcu’lardan uzak durun! Size sevimli kedi muamelesi yapmaya kalkarlar akılları sıra. Önüne dikilir ve ‘Abi geçen gün inşaatınızın en üst katına sırtımda çektiğim bir kamyon kumun taşıma parasını verecektiniz?’ diye soru işareti gibi durursunuz. Verdiği cevap yine aynısıdır: ‘Seni seviyoruz koçum. O iş tamamdır’ ‘E, tamamsa hani?’ der gibi bakarsınız karşısında. Bir tek ‘Hakkını helal et’ çıkmaz ağzından. Aynı kaypaklıkla konuşur: ‘Ben tamam dedimse tamamdır!’
‘İnşallah’ kelimesi her ağızda nasıl ayrı bir şekil alır hale gelmişse sevgi cümleleri de gerçek anlamlarından hızla uzaklaşarak maskeli cümlelere doğru uzayıp gitmektedir. Ben bunlara ‘niyeti bozuk cümleler’ diyorum. Siz ‘niyetini bozmuş cümleler’ de diyebilirsiniz. Konuşmanın da imlası vardır ve niyet imlaya dâhildir.
Hüseyin Akın.