Umutsuzluk Haramdır
Kur’an-ı Kerim’de “Gönül ferahlığı” anlamına gelen bir sure var. Adı İnşirah suresi.
İnşirah ne demek? Sıkıntıların giderilmesi ve kalbinin ferahlaması, iç huzuru, stresten kurtulmak gibi anlamları vardır.
Bir Müslüman niye umutsuzluğa kapılsın, stres yapsın ki, niye kendini çaresiz hissetsin, umudunu kaybetsin. Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. O kadere rızga ve ecele hükmedendir. O Kadir-i Mutlaktır. O kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan edendir. O Hz. Musa’yı ve kavmini Firavunun elinden kurtarıp denizi yarıp Sina’ya çıkartandır. O Ebabillerin, gökteki orduların ve hazinelerin sahibidir. Ve O’nun her şeye gücü yeter, hiçbir şeye de muhtaç değildir.
Ve bizim de bir kaderimiz, bir rızgımız, bir ecelimiz var.
O zaman ne gam! “Allah yeter!” Ali İmran 173: “Onlar ki, bazı kimseler kendilerine: “’İnsanlar size karşı toplandılar, onlardan korkun’ dediklerinde bu onların imanlarını artırdı ve: ‘Allah bize yeter o ne güzel vekildir’ dediler.” Değil mi ki, “Hoşunuza gitmese de savaş üzerinize yazıldı. Olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 216)
Allah buyurmadı mı, Bakara (155-157): “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, ‘Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz’ derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.”
Ali İmran 186’da da şöyle buyurulur: “Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.”
Evet, evet, “Hoşunuza gitmese de savaş üzerinize yazıldı. Olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 216)
Unutmayalım ki, “Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.” İnşirah (5-8) bize ne anlatır: “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var. O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul. Ve yalnız rabbine yönel.”
Evet, İnşirah suresinin tamamına baktığınızda, bugün birçok insanın kafasında oluşan soruların cevabı vardır:
“‘Rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla. Senin kalbini açıp genişletmedik mi? Üzerinden, belini büken yükünü kaldırmadık mı? Seni adını sanını yüceltmedik mi? Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır’” buyrulur.
Peygamberimiz risalet sonrası sözlü ve fiili saldırılara maruz kaldı. Taif’e giderken ayağına taş atıp, yoluna diken döküyor ve arkasından küfrediyorlardı. Bunlar daha önce birlikte yaşadığı kimselerdi. Nübüvvet sonrası kendisine düşman kesilmişlerdi. Bu ayetler peygamberimizi sabra ve metanete davet etmektedir. Bu ayetin tam meali şöyle:
“Rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla.
1. Senin kalbini açıp genişletmedik mi?
2-3. Üzerinden, belini büken yükünü kaldırmadık mı?
4. Seni adım sanım yüceltmedik mi?
5. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
6. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
7. O halde işini bitirince hemen kalk, 8. Ve yalnız rabbine yönel.”
Peygambere saldıranlar, onun ümmetine de saldıracaklar. “İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve kaş, göz hareketleri ile onları aşağılayan herkese yazıklar olsun” (Hümeze, 104/1). Onun hayatı bizim için örnektir. Allah’ın resullerine kötülük edenlerin “elleri kurusun”. Evet, onların elleri kurudu. Bugün onların ümmetine zulmedenlerin başına gelecek de onların başına gelecekler gibidir. Allah yükümüzü hafifletecek, bize güç verecek, yardım edecek. Sadece cahillik etmeyelim ve zalimlerden olmayalım. Yardımı yalnız ondan dileyelim. Yükümüz ağır. “Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya / İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal / Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal / Yalnız acı bir lokma zehirle pişmiş aştan / Ve ayrılık anneden vatandan arkadaştan”. Böyle demiyor mu idik!
Haşr 21’de “vahyin dağa inmesi halinde dağların toz duman olacağı” haber verilmedi mi bize!
Adı yüceltilenler, büyük zorluklar ve imkânsızlıklar içinde teslim olmayan, “Allah’a dayanan sa’ye sarılan, hikmete ram olanlar”dır.
Her şey geçicidir. Zorluklar da geçicidir, kolaylıklar da.
Gece ve gündüz, iniş ve yokuş gibi. Zorluklara karşı yardımlaşacak ve direneceğiz, kolaylık dönemlerinde ise o imkânları israf etmeden, saçıp-savurmadan, bu durumdan istifade edeceğiz. Yine çalışacak, koçacak, bir işten yorulunca, başka bir işe yöneleceğiz. Geceleri dinlenecek, gündüzleri yol alacağız.
Ne isteyeceksek, vesilesiz, doğrudan Allah’tan isteyeceğiz ve O’nun hükmüne razı olacağız. Çünkü o her şeyi hakkı ile bilendir. Allah’tan ümidimizi kesmeyeceğiz. Dünya nimetlerinden yararlanacağız ama dünyevileşmeyeceğiz. Kul hakkından sakınacak, imkânlarımızı yoksullar ve mazlumlarla paylaşacağız. Kime ne kadar ikramda bulunursak, Allah o hayrımızın karşılığını bu dünyada ve ahirette bize 10 katı, 100 katı ve hatta 700 katı ile geri verecektir.
Peygamberlerin hayatını kendimize örnek alacağız. Hz. İbrahim, Hz. İsa, Hz. Yusuf, Hz. Eyyüb gibi diğer peygamberlerin hayatında bizler için eşsiz örnekler vardır.
Şunu bilelim; “Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya”. Yaratılış gayemizle yüzleşelim, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olalım. Tefrikaya düşmeyelim, yaşayan Kur’an olalım.
“Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”:
Ya Rab, bize Hak’kı Hak, batılı batıl göster, Hak’da toplanmayı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Bizi her türlü sapkınlık, ahlaksızlık, edebsizlikten koru. Başkalarını sana çağıralım, onlara kötü örnek olup, onların sapmasına sebeb olmayalım. Cahillikten ve zulmetmekten veya cahillik edip zulme uğramaktan, bu insanların şerrinden sana sığınırız.. Şimdi secdeye varalım dua edelim. Allah’ın ipine tutunanlar, O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olanlar, veresetül enbiya olanlar mahzun olmayacaklar.