* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: DİN DAVAMIZ  (Okunma sayısı 647 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DİN DAVAMIZ
« : Mart 04, 2017, 10:15:46 ÖÖ »
Din davamız

Din, akıl sahiplerini, kendi iradeleriyle, bizzat iyiye, güzele ve hayra sevk eden ilahi kanunlar bütünüdür. Akıl sahibi olmayanlar dinin muhatabı da değillerdir.

Dinin sevk ettiği, iyi, güzel ve hayır göreceli değil zatında bu özelliklere sahip olanlardır. Bir fiilin zatında iyi, güzel ve hayır olması ise, onlara zatında bu değerleri verme yetkisi bulunanın onayı ile ancak gerçeklilik kazanır. Bu yetkili, insanlar ya da başka yaratılmışlar olamaz. Çünkü insanların ya da diğer yaratılmışların tercihleri kendi istidat, kabiliyet ve hevesleri ile maluldür. Öyle ise onlar, bu manada iyinin, güzelin, hayrın mutlak tayin edicileri olamazlar. Bu tercih edici, mutlaka her türlü kayıttan, her türlü sınırlamadan münezzeh ve mukaddes bir konumda bulunmalıdır. O da bütün iyiliğin, güzelliğin ve hayrın gerçek sahibi olan Allah’tır.

Dinin aslı, iman ve kulluktur. İman, pasif bir kabulleniş değil, insanın bütün mahiyetini şekillendiren aktif bir nurdur. Kulluk ise, vicdanda ve mabette başlasa da oralarda sınırlı kalmayan ve enginlikleriyle maddi- manevi bütün hayatta yankılanan bir hal ve keyfiyetin adıdır.

Ahlaki değerlerin insanda fıtrata dönüşmesi, yani üstün ahlak seviyesine ulaşması da ancak iman ve ibadetteki süreklilikle ve bilinçlenmeyle hasıl olur. Bu manada, “üstün ahlakın kaynağı dindir” demek en isabetli tespittir.

Adaletin hem icrası hem de sürekliliği bakımından dinle irtibatı çok önemlidir. İnsan adaleti tatbikte mutlak adalete ulaşamasa da, konuyla ilgili bilinçlenmede mutlak adalet öğretilerinden azami ölçüde istifade edebilir. Mutlak adaleti öğreten de ancak dindir.

Adaletin bütün üniteleri ve özellikle hukuk alanı da dinden beslenmek zorundadır. Çünkü insanı yaratan Allah’tır ve insanın nasıl bir nizam tatbikiyle en adil bir ortamda yaşayabileceğini en iyi bilen de şüphesiz O’dur. Bu gerçek güneş gibi aşikârken, hukuku dinin müdahale alanından çıkarmaya çalışmak esasen adaleti devre dışı bırakmak çabasından başka bir anlam ifade etmemektedir.

İslam Dinini diğer dinlerden ayıran en önemli özelliği özünü korumak olduğundan, özünü koruyamayarak aslından uzaklaşmış dinlerle onu mukayese edip aynı kefede tartmak fevkalade yanlış bir yaklaşımdır. Hele, diğer dinlerdeki yanlışları İslam’a fatura etmek çok ciddi bir eksen kaymasıdır. Dolayısıyla, Batının ve batılıların kendi dinleriyle olan haklı- haksız problemlerini, İslam diniyle müntesipleri arasında da var kabul etmek, olanı olmayana mukayese ölçüsünde zahir bir hatadır. Böyle bir varsayımla yapılacak bütün müdahaleler de elbette zincirleme hatalar kümesi olacaktır.

İslam, “silm” kökünden gelir. Silm, fıtratla barışıklık demektir. Fıtrat, bütün yaratılmışları kuşatan maddi- manevi kuralların bütünüdür. Ve fıtratta değişiklik söz konusu değildir. İşte böylesi ontolojik ve kozmik bir yapıya sahip olan fıtratla barışık olmak, esasen bütün varlıkla barışık bulunmakla eş anlamlı bir keyfiyettir. Peygamberimiz, “İnsan İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra anne- babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar” ifadeleriyle bu kozmik keyfiyete işaret buyurur. Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, Budist ya da bir başka dinin saliki, müntesibi bulundukları dinlerin taşıdıkları yanlışlar sebebiyle, fıtrattan inhiraf içindedirler. Onların fıtrata dönüşü ise, İslam’a göre kendilerini test ederek yanlışlarından arınma şartına bağlıdır.

Diğer dinleri vicdana ve mabede hapsetmek mümkün olsa da İslam’ı bu hale dönüştürmek imkânsızdır. İbadet bağlamında dahi düşünüldüğünde bu böyledir. Peygamberimiz Efendimiz, “Yeryüzü bütünüyle bana mescit kılındı” buyurur. Bunun bir manası, bir Müslüman, temiz olmak şartıyla her yerde namaz kılabilir, demektir. Diğer manasıyla da, bu ifade bir hedef göstermedir: Yeryüzünü mescide dönüştürün, manasına gelmektedir. Yeryüzünü mescide dönüştürmek ise, ancak bütün hayatı, bütün kuşatıcılığı ile İslam’la barışık hale getirmekle mümkündür. Bu mümkün vaki olduğunda, dünya çapında bir “silm” ikliminde yaşanacağında kuşku yoktur.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]