* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN  (Okunma sayısı 727 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
« : Ocak 24, 2017, 07:35:45 ÖÖ »
YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN

Bu söz, insanın içinin-dışının bir olması, fıtratına uygun yaşa-manın en önemli adımıdır. Çünkü insan, özel bir yönlendirme ve zorlama olmadıkça dışarıya yan-sıttığı özelliklerin aslını içinde ay-nen yaşamaktadır. Zira davranış-lar insanın iç dünyasının ayna-sıdır. Bunun için Mevlana: "İş ve söz, için tanıklarıdır. Bu ikisine bak da için nasıldır anla" (Mesne-vi, 236) demektedir.

Mevlana’nın insanlara yerine getirdikleri takdirde mutlu olacak-larını belirttiği yedi öğüdünden en güzeli, "ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün" olmalı. Olduğumuz gibi olmak, nasılsak öyle görünmek erdemli insan olmanın, belki de insan ol-manın ilk adımı, ya da can da-marıdır.

Mevlana’nın bu sözü bize iki temel ahlakî meziyeti hatırlat-maktadır. Bunlardan biri, her halükârda doğru, dürüst davran-mak, ikincisi ise, riya, gösteriş ve iki yüzlülük, münafıklık gibi kötü huylardan kaçınmak.

Bu nedenle, çocukların gerçek fıtratları henüz bozulmadığı için, en mükemmel dürüstlük ve iç bütünlük onlarda mevcuttur. Bu noktada bazı yetişkinlerin çocuk-lardan öğreneceği çok şey vardır. Çünkü çocuklar düşündüğünü olduğu gibi katkısız, hilesiz-hurdasız, düşündüğü şekilde söyler ve için-dekileri aynen yansı-tırlar.

Ancak bazı insanda yaş ilerledikçe, yaratı-lıştan gelen özellikler çevrenin tesiri ve bazı oluşturulan otoriteler, kurallar nedeniyle ya-vaş yavaş terk edilme-ye başlar, öze yabancı-laşma baş gösterir, iç bütünlükte bir takım çözülmeler ortaya çı-kar. Kısacası hileler, dalavereler, yan çiz-meler, iki yüzlülükler zuhur eder. Başkalarına güven sarsılır ve kişi karşısındakini kendisi gibi görmeye, bilmeye başlar.

Yeterince kendi iç bütünlüğü-nü sağlayamayan kişiler, eğer baş-kalarına güvenmiyorsa, aslında kendilerine güvenilmeyeceğini ima ediyorlar demektir. Karşısın-dakini yalancılıkla itham ediyorsa, yine aynı durum kendisi için de geçerlidir. Bunu diğer her türlü ilişkilere teşmil etmek mümkün-dür. Aslında iç bütünlük açısından güvenilmeyecek insan yoktur, sadece bazı güvenmeyen kişiler vardır.

Anlatmaya çalıştığımız bu iç bütünlük ve dürüstlüğün temeli, kişinin kendini tanımasında yat-maktadır. Bu nedenle, kişinin duy-gularını, kişisel yetenek ve beceri-lerini, donanımlarını tanıması, ona iç bütünlük sağlar.

Bir kimse, "kendine yapılma-sını istemediğin bir şeyi başkala-rına da yapma" buyruğunun geçerliliğini, doğruluğunu bir kere içine sindirirse, onun için artık korku yoktur, çünkü o ahlâklı bir insandır. Bu insan asla kötü-lük yapamaz, adam öldüremez, kimsenin malını çalamaz, kim-seye yalan söyleyemez, kimseyi rahatsız edemez. Bununla da kalmaz. Bu ilkeyi bir kere içine sindirdi mi, o başkalarına kötülük edilmesine de katlanamaz: "Ba-na dokunmayan yılan bin yaşa-sın, ya da bana dokunmuyorlar ya, bana ne" deyemez. Öyle ise o, kendisine yapılmasını iste-mediği bir şeyi, onun da başkala-rına yapmamakla yetinmeyeceği; başkalarının uğradığı, çektiği sı-kıntıyı, onun yüzünden olmasa bile, gidermeye, hafifletmeye çalı-şacağı da ortadadır. Hiç olmazsa insanların acılarını o da duyacak, ona yalnız olmadığını bildirecektir. Ahlâk, sadece başkalarına kötülük etmekten çekinmek değildir; aynı zamanda başkalarının edebileceği kötülükleri de önlemeye çalış-maktır.

Yıllarca şeyhi Taptuk Em-re’nin dergâhına doğru odun taşı-yan Yunus Emre’ye bir gün şeyhi dayanamayıp sormuş: "Evlâdım Yunus, ormanda hiç eğri odun yok mu ki hep doğru odun getiri-yorsun?"

O da: "Seçiyorum şeyhim!" diye cevap vermiş. Arkasından da: "Bu dergâha odunun bile eğrisi yakışmaz" diye eklemiş.

Bilindiği gibi, İslâm güzellik-ler, mükemmellikler dinidir. O, her şeyin en güzel, en iyi ve en idealini getirmiştir. Bu güzellik-lerin temelinde de doğruluk yat-maktadır. Bu nedenle, İslâm’ın özü olan doğruluk üzerine mes-leklerini kuran İslâm büyükleri, bu özellikleri sebebiyle fertleri et-kilemeye, gönüllerde taht kurma-ya devam etmişlerdir.

Doğruluk Müslümanın haya-tında o kadar önemli bir yer tutar ki, İslâm denilince ilk hatıra doğruluk ve iyi ahlâk gelir. Bu nedenle, mü’min inancı gereği fikrinde, zikrinde, hâl ve hare-ketlerinde doğru olmak zorun-dadır. Çünkü İslâm’ın temelinde iyi ahlak ve doğruluk vardır. Büyük Yahudi bilgini Abdullah b. Selâm İslam’ı kabul etmeden önce Hz. Peygamberi ilk defa gördüğünde, "Vallahi bu simada yalan ve hile olamaz" deyip he-men müslüman olmuştu. Çünkü İslam’ın ve imanın nuru O’nun simasına yansımıştı. Onun özü de, sözü de, görünüşü de o zamana kadar hiç kimseyi aldatmamıştı. O, her yönüyle doğrunun ve doğruluğun timsali idi. Özde, sözde ve davranışlarda doğruluk! O’nun şiarı idi. Çünkü O, Kur’an ahlakı, yani Allah’ın ahlakıyla ahlâklanmıştı (Müslim, Müsafirin 139).

Hz. Peygamber (s.a.v.), Hud Sûresindeki "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!" (11 Hûd,112) âye-tine dikkat çekerek, "Beni Hud Sûresi ihtiyarlattı" buyurmuştur.

İşte bütün mesele böylesi bir şuuru ve anlayışı hayata yansıta-bilmektir. Bu ve benzeri güzellik-ler mutlaka öğrenilmeli, öğre-nilenler de hayata aktarılarak yaşanmalıdır. Aksi halde, istedi-ğimiz kadar ilim öğrenelim, bun-lar uygulanıp yaşanmadıkça bun-ların bize hiçbir faydası olmaz. Bu nedenle Hz. Peygamber, faydasız ilimden Allah’a sığın-mıştır.

Sözlüklerde "ahlaki ve etik kaidelere bağlılık, sağlam ahlaki karakter, sözünde ve dav-ranışlarında doğruluktan ayrıl-mamak" şeklinde tanımlanan dürüstlük, insan için huzurun ve kendiyle barışık olmanın, kısa-cası mutluluğun bir gereği ve ana kaynağıdır.

 "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" sözünün hatırlattığı ikinci ahlakî meziyet ise riya, gösteriş ve iki yüzlülük, münafıklık gibi kötü huylardan kaçınmaktır.

 İki yüzlülük, sinsiliğin, içten pazarlığın ve münafıklığın diğer adıdır. Güvene duyulan saygının istismarı, maskeleriyle dolaşan-ların maskeleri altında gerçek yüzlerini ve gerçekleri gizledikleri oyunun adıdır. Bu nedenle, iki-yüzlünün; yalanı da yalandır; doğ-rusu da. Yalan, masum kalır ikiyüzlülüğün yanında. Çünkü ne gülmeleri gülmedir, ne de ağla-maları ağlama. Onların bu oyun-larında ne bir sevgi kırıntısı, ne de bir acıma duygusu vardır. Bu insanları hemen tanırsınız. Çünkü en sıkışık anınızda sizden daha telaşlı görünür, cenazenizde sizden daha çok ağlar.

Kişilik yozlaşmasıyla ortaya çıkan ‘iki yüzlülük’ insan hayatın-da öylesine etkin bir rol üslenmiş-tir ki, artık o insanın hayat anla-yışında, doğruluk, dürüstlük, ahla-kî ve insanî duygular gibi kutsal yükümlülüklere asla yer yoktur. Onun varlığı ve hayat kaynağı, şiddet, rüşvet, yolsuzluk, hile, bozgunculuk, kayırmacılık, dost görünüp düşman gibi tavır ser-gilemek; fitneyi, kavgayı topluma sirayet ettirip, siyasal ve sosyal ranta öncülük etmektir.

Bunlar o kadar çok ve yaygın-laşmıştır ki!  Bunlar yüzünden artık doğruluğu, dürüstlüğü, ahlaki bütünlüğü, inancı, hoşgörüyü, sevgiyi, mutluluğu, özgürlüğü, milli ve manevi kutsal anlayışı savunanlara dahi şüpheyle bakar hale geldik.

Adeta hayat iki yüz-lülüklerle doldu. Sonunda insanlar o hale geldiler ki, kendi inanç ve düşüncelerine uysa da, uymasa da var olan yasaklara uyar gibi görünüp, daha sonra kendi bildik-lerini okumaktan çekinmez hale geldiler. Sonra da dürüst bir insan olduklarını idia edip, insanları buna ikna etmeye çalıştılar. As-lında bu gibi insanlar önce ken-dilerini aldatmakta, daha sonra da toplumu.

Zira insanlar, iyi ve makbul nitelikleri azaldıkça tutundukları dalları bırakmamak, sahip olduk-ları makam ve mevkileri kaybet-memek ve toplumsal statülerini muhafaza etmek için azalan iyi niteliklerinin yerlerine olumsuz ve niteliksiz işleri ikame etme yolunu seçmektedir.

Sonuçta kolay yaşamanın cazibesi bu gibi niteliksiz kimseleri esir almakta ve bu yüzden de şah-siyetlerini yitirmelerine neden olmaktadır. Bu gibiler, zor ama şerefli olandan kaçıp,  kolay, ama gösterişli olana  sığınanlar; bunlar yağmurdan ıslanmadıklarını zan-nederek, havuza dalmış oldukla-rının farkında olmayan-lardır. Bu insanların halini şu dizeler ne güzel ortaya koymaktadır:

Yalan söylememen gerektiğini bilirsin, ama söylersin.

Dürüst olman gerek-tiğini bilirsin, ama ola-mazsın.

Arkadaşının sırtını yasladığı tek duvar olmak istersin, ama ola-mazsın.

Asla boyun eğmeye-ceğini düşünürsün, ama eğersin.

Ve en kötüsü de bunları asla kabul edemezsin. İnandıklarınla ters düşecek olan her davranışın için hazır bir bahanen, mazeretin de vardır. O an yapman gerekeni yapmışsındır, yalan söylemen gerekmiştir, aslında karşındaki yalancıdır, seni kandırmıştır, iki yüzlülük yapmıştır, seni anlama-mıştır.

Bu durumu dile getirme bağla-mında Nietzsche diyor ki; her bi-reyde iki ana kişilik yaşar. Bir yanda olmak istediğimiz, diğer yanda olduğumuz. Hep bir gün olmak istediğimiz gibi olmak için yaşarız. Ve işte en büyük aşklar, saplantılar, unutulmayan dostlar ve aşıklar. Kendimizde bulmak isteyip de bulamadığımız, görmek isteyip de göremediğimiz nitelikleri taşıyanla-ra, yansıtanlara ya aşık oluruz ya da hayranlık duyar, sorgusuz sual-siz peşinden gider, sonunda saplanır kalırız onların batağına.

Şayet siyasetten, futboldan, modadan anladığımız kadar kendi ruh dünyamızı ve fıtratımızı an-lamış olsaydık, yine yalnız kendi-miz olmayı başarabilseydik, ne çıkar çatışmaları, ne bulaşıcı ve korkunç kıskançlıklar, ne de ince hesapların ve çıkarların peşinden koşardık. Şunu da hiç unutmamak gerekir,  aptallıklara ses çıkarma-yan, aptalın suç ortağıdır.

İnsan için, şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev insan gibi yaşamaktır. Bu nedenle; bir lokma ekmek için şerefini ayaklar altına almaya, bir anlık zevk için iffet ve namusunu lekelemeye, gelip geçen makam için el-ayak öpme-ye, bir anlık çıkar için nurunu karartmaya, faziletlerini yok etme-ye değmez.

Bu dünyada birçok şeyi öğ-rendik, fakat bir türlü en büyük sanat olan insanlığı, insan gibi ya-şamayı unuttuk. Çünkü biz neye niyetleniyorsak hayat öyle oluşu-yor. Hayra niyet eden iyilik, şerre niyet eden de kötülük bulur. Bunu yüce Peygamber ne güzel dile ge-tirmiş: "Ameller niyetlere göredir. Kim neye niyet ederse ona ula-şır…" (Buhari, İman 41; Nikah 5) Ama biz bir türlü insan olmaya, insanlık mesleğinin gereklerini yerine getirmeye niyetlenemedik.

Sonuç olarak; insanın kişisel bütünlük sahibi olabilmesi için önce kendi değerlerine ve gücüne inanması gerekir. Burada asıl olan kendimizi dürüst ve açık bir şe-kilde ortaya koyabilme yüreklili-ğini gösterebilmektir. Önce kendi-mizin insan olduğunu, sonra da başkalarının bizim gibi insan oldu-ğunu kabullenmemiz gerekmekte-dir. Bu nedenle de çevremizde bizimle aynı fikirde olmayan in-sanların olabileceğini de göz ardı etmemeliyiz. Fakat, bu ne amansız bir mücadelenin nedenidir; ne de onlar karşısında susmanın ve hareketsiz kalmanın bahanesi olabilir. Bunun yerine, bu gibi durumlarda insanlara sevgiyle yaklaşmamız, onların da bizim durumumuzda olduğunu kabul etmemiz ve kendi sınırlarımızı netleştirerek bunları sağlayacak kişisel yöntemler geliştirmemiz en etkili çözüm yollarından ola-caktır.

Hüsamettin Erdem.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]