ÖZ ELEŞTİRİ - ÖZÜ-ELEŞTİRİ
Öz-eleştiri maddi, muhasebe-i nefs ise manevi terakkiye yol açar; zira öz-eleş- tiri yapan kimseler, yapan kimseler, yaptıklan hatalardan pişman olmaları sebebiyle ve tabii ki hatalan tekrarlamak amacıyla bundan böyle kendilerine zarar vermeyecek mevzilerde konumlanmayı seçerler ileride pişman olmayacakları işler yapmaya başlarlar. Bu tür kimseler için öz-eleştiri, bir bakıma insan'i enayilikten kurtaran bir aydınlanma hali anlamını kazanır. Kişi, yaptıklannın, o güne kadar kendisine zarar verdiğini, kendisini geri bıraktığını, belli yerlere(!) gelmesini engellediğini müşahede ettiğinden oturup öz-eleştiri yapar ve bu dünyanın tek akıllısının (!) kendisi olmadığını itiraf etmek mecburiyetinde kalır.
Başkalar gibi olmaya kaıar verir kısaca... Meselâ artık sivri laflar etmez, herkesle birlikte güler, herkesle birlikte ağlar, yıllardır küçümsediği kalabalıkların arasına katılır, ağzından düşünmediği sözleri düşürmeye, ağzına almadığı lafları almaya başlar... Yararını da görür bu tavrının... Belki, kendisini seven, sözlerine itibar ve iti- mad eden zayıfların desteğinden mahrum olur ama, bu arada, kendisini aşağılayan, kendisini adam yerine koymayan kuvvetlerin gözüne girer... Muhalefeti, muhalif olmayı değil, iktidarı, güç ve kuvveti seçer. Muhalif olanlar eleştirir; muktedir olanlar beğenmez deyû eleştiriyi bırakıp beğenmeye başlar. Öz-eleştirisi, kendisini manevi bakımdan takviye etmez, aksine maddi bakımdan terakki ettirir. Kaybolan yıllarına, heba olan yeteneklerine acır. "Benim onlardan neyim eksik?" diyerek özrünü eleştirir ve en nihayet öz(ü)gür olmak yerine onlar gibi olur. Değişir, ye- ni/yepyeni biri haline geliverir ve sık'sık "Biz artık bunları aştık" demeye başlar.
Özeleştiri'nin aksine muhasebe-i nefs böyle değildir. Çünkü muhaseb-i nefs, insanın, yaptığı hataları fark edip daha büyük bir mücahadeye koyulması demektir. Kişinin, kendisini büyüten/büyülten ideallere uygun bir büyüklüğe ulaşamamaktan ötürü nefsini hesaba çekmesi demektir. Yükleri azaltmakta, atmakla alâkası yoktur muhasebe-i nefsin... Bilakis nefsin yükü artar ve ceremesi büyük olur büyük davaların...
Muhasebe-i nefsin başkalanyla da alâkası yoktur. "Kim ne der? Böyle düşünürsem, şöyle yaparsam kim hakkımda ne düşünür, ne yapar” suâllerinin yeri bulunmaz/ bulunamaz hesap defterinin sayfalarında... Nefsini hesaba çeken kimse başkalarına derdinden şikayet etmez, tabib aramaz, kurtulmak istemez başkalarına ağlamaz, başkalarının yanında inlemez.
İşte bu yüzden acı vericidir nefsi hesaba çekmek... yürek ister kınanmayı göze almak ve dahi kınayanların kınanmasına aldırmamak...
Öz-eleştiri, başkalarını fark ettirir, kişi başkaları için kendinden vazgeçer, başkaları adına kendisi olmayı terk eder. Oysa muhasebe-i nefs, nefsin geçmişiyle, nefsin kendisiyle irtibat kurmak demektir, bir daha okumak, bıkmadan usanmadan nefis defterinin sayfalarını karıştırmak demektir. Muhasebe-i nefs, kişinin kendisiyle ilgilenmesi kendisini fark etmesi demektir. Kalabalıkların arasında, kalabalıklara rağmen varolduğunu anlaması/kavraması demektir. Kişinin kendisini fark etmesi sebebiyle başkalarından vazgeçip kendisi olmaya karar vermesi demektir.
İşte bu yüzden zordur, çok zordur, "aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib; kılma dermen kim helâküm zehri dermânumdadur" demek, diyebilmek...
Gerçekten zor, gerçekten zor.