* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Sabır Çağrısı  (Okunma sayısı 223 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Sabır Çağrısı
« : Ekim 22, 2019, 08:37:44 ÖÖ »
Sabır Çağrısı

Sabır, müminin eskimeyecek, pörsümeyecek elbisesidir. Çünkü o şükür ve rıza desenleriyle süslüdür. Bu elbiseyi giyen mümini hiçbir bela ve mihnet rüzgârı savuramaz. Çünkü o müteessir değildir. Gönlü daima şad olmuştur. Sürekli bir huzur içindedir.

Sabır tezgâhında dokunan kumaş eskimezmiş, derdi büyük annem. Bu sözü çokça söylerdi. Dokuz yaşında ölen hafız-ı kelam oğluyla beraber on bir çocuğunu kaybetmiş, evlat ve torun acısıyla imtihan edilmiş bir Anadolu kadını…

Sabır tezgâhında dokunan elbiseyi giymiş ve ömrünün sonuna kadar da çıkarmamış. Sabır elbisesi sayesinde Rabbine hep şükür makamında olmuş.

Çok sonraları anladım ki sabır tezgâhında dokunan elbise gerçekten eskimezmiş. Meyveler sabırla olgunlaşır, tohum çatlar, bahar olur gül kokarmış. Maksada sabırla erişilir, her gamı sabır giderir, sabırla Allah’ın rahmetine ulaşılırmış. Sabır ferahlığın anahtarıymış.

Şikayetten öfkeden nefsini, kötü sözden dilini uzak tutmaktır sabır. Musibetler karşısında: “Senden gelen her şey sevgilidir. Çünkü sen sevgilisin.” diyebilmektir sabır. Her türlü cefa ve mihnet anında Kitap ve Sünnet çizgisinden taşmamaktır sabır. Sabır ilaca benzer, başı acıdır fakat nihayetinde selamete ulaştırır. Yeter ki insan bela şimşeğinin çaktığı ilk anda “Ya Sabûr” sıfat-ı celilesini diline vird eylesin.
Sabr-ı cemil

Kaynaklarımız ilk önce sabrı öğretir. Başta Kur’an-ı Hakim, sonra Efendimiz s.a.v.’in pak sözleri ve Allah dostlarının nasihatleri hep sabrı emreder, sabrın güzelliğine vurgu yapar. Sabr-ı cemil ifadesi insanların sıkıntılı anlarında daima dilimizdedir. Çünkü sabr-ı cemil, içinde şikayet, dertlenme, sızlanma olmayan sabırdır. Fazilette, imanda ve halde üstün olanların sabrıdır.

Başta Peygamberimiz s.a.v. olmak üzere bütün peygamberlerin sabrına sabr-ı cemil denir. Çünkü bela ve musibetlerin en şiddetlileriyle muhatap olanlar onlardır. Bu cihetle sabır kumaşını dokurken peygamberlerden, Allah dostlarından öğreneceğimiz çok şey vardır.

Elbette kul gönlünü kalbini Allah’a sunacak, sıkıntılarını, başına gelenleri Allah’a şikayet edecek. Allah’tan şikayet olmadığı müddetçe Kur’an-ı Hakim’in telmihiyle Allah’ın sabırlı kul diye sıfatlandırdığı Eyyüb a.s.: “Bana sıkıntı dokundu, sense merhametlilerin en merhametlisisin!” diye sabır makamından çıkmadan dua etmişti. Hüzün kulübesinin sahibi Hz. Yakup a.s. da: “Gam ve kederimi, güçsüzlüğümü yalnızca Rabbime arz ediyorum.” demişti.

Görüyoruz ki sabır mektebinin en büyük muallimleri peygamberlerdir. Efendimiz s.a.v.’den başlayarak peygamberler haritasına kısaca bir göz atacak olursak bütün peygamberlerin sabrın örnekliğini ortaya koyduklarını görürüz. Tevhid mücadelelerinde her türlü cefayı göğüslemişlerdir. Hz. Nuh a.s. asırlarca her türlü tehdide rağmen kavmini hidayete erdirmeye çalışmış, Hz. İbrahim a.s. ömrü boyunca ateşlere rağmen sabırla gayretini bırakmamıştır.

Bakara suresinde zikredilen ve “Onların söylediklerine sabret. Kulumuz Davud’u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O hep Allah’a yönelirdi.” diye övülen Davud Aleyhisselam’ı… Sad suresinde: “Gerçekten biz Eyyüb’u sabırlı bir kul bulmuştuk. O ne iyi kuldu! Daima Allah’ a yönelirdi.” diye anlatılan Eyyüb “Artık bana düşen güzelce sabretmektir.”
diyen gözü yaşlı Yakub Aleyhisselam’ı… “İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Hepsi de sabreden kimselerdendi.”

hitab-ı celilesinin muhatabı İsmail, İdris ve Zülkifl peygamberleri -aleyhimü’s-selam- yeniden anlamalıyız. Tabi ki Hatemü’l-Enbiya’yı Mekke ve Medine dönemindeki örnek sabrıyla yeniden okumalı ve anlamalıyız. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de Yüce Mevlâ: “O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret.” diyerek doğrudan kullarına emir buyurmaktadır.

Kur’an-ı Kerim müjdeliyor

Yine Kur’an-ı Kerim’e gönül kulağımızı açarsak, birçok ayette sabır sözcüğünün geçtiğini görürüz:

Nahl suresinde: “Elbette sabırlı davrananlara, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.”

İbrahim, Lokman, Sebe ve Şura surelerinde: “Şüphesiz ki bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.”

Nahl ve Ankebut surelerinde: “Onlar sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir.”

Ra’d suresinde: “Yine onlar Rablerinin rızasını isteyerek sabreden kimselerdir.”

Bakara suresinde: “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz) Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında, herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.”

Asr suresinde: “Ancak hakkı ve sabrı tavsiye edenler zarardan kurtulanlardır.”

Bakara, Âl-i İmran ve Enfâl surelerinde: “Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir ve onları sever.”

Yine Bakara suresinde: “Onlar sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır.” buyurulur.

Sabır ilk anda olur

Kur’an-ı Hakim’in ifade ettiği sabır erdemini elde edebilmek için “şükür” kavramını da görmeliyiz. Şükür duygusunu kazanınca sabır da beraberinde gelecektir. Hz. Ömer r.a. “Şükür ile sabır birer binek olsalardı hangisine önce bineceğimi kestiremezdim.” buyurur. Çünkü şükür imanın yarısı ise diğer yarısı da sabırdır. Hz. Peygamber s.a.v. nurlu sözlerinden birinde: “Sabır; hastalık, zarar, deprem, su baskınları ölüm gibi hadiselerin isabet ettiği ilk anda gösterilen tahammüldür.” buyurur.

Buradaki incelik çok önemlidir. Böylesi durumlarla karşılaştığımız ilk anda isyan ve feveran edip zaman geçtikçe sakinleşip sabır haline ulaşmanın pek fazla ehemmiyeti yoktur. Sabır müminin bünyesinde bir refleks olarak yer etmelidir. Öfkelenip kırıp döktükten sonra sakinleşmek asıl sakinlik değildir. İsyan edip kötü sözler söyledikten sonra şükretmek şükür değildir. Her işte aceleci olup her şeyi bir anda istemek hiçbir şeyi istememektir.
‘Sabûr’ olan Rabbimiz

Sabır, “es-Sabûr” olanın bizlere bahşettiği önemli bir duygudur. Çok sabırlı olan ve ceza vermede acele etmeyen anlamına gelen bu sıfat-ı şerife de bize sabrı telkin ediyor. Yüce Mevlâ kullarının işledikleri günahların cezasını hemen vermiyor. Kullarına tövbe etme zamanı veriyor, tövbe kapısını daima açık tutuyor.

Herkes yaptığının karşılığını elbette alacaktır. Yüce Mevlâ asla ihmal etmez sadece mühlet verir. Nitekim Kur’an-ı Hakim’de: “Sen kâfirlere mühlet ver. Onlara zaman tanı.” buyrulur. Hakikaten yeryüzünün zulüm arenasında nice zalimler sınırsız zulümler işlemekte. Rabbim onlara Sabûr sıfatıyla tecelli eylemekte. Hatta kendini inkâr edenlere bile imkan veriyor, rızık veriyor. O’nun güneşi en karanlık noktaları ışıtıyor, ısıtıyor. Yağmuru en kurak topraklara yağıyor. Kısaca yaratılmışlara mühlet veriyor, tövbe kapısından girmeleri için sabır gösteriyor.
Acıyı yudum yudum sindirenler

Rabbimizin Sabûr sıfatından beslenen Allah dostları da sabrın kemal noktalarındadırlar. Cüneyd-i Bağdadî k.s.: “Sabır, yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmendir.” buyurur.

Süfyan-ı Sevrî k.s.: “Sabır, acıyı anlatmaman, başına gelen belayı söylememen ve nefsini temize çıkarmamandır.” der.
Bu hal üzere de nefslerine hisse vermeden tahammülün, sabrın en güzel örneklerini verirler: “Nârın da hoş, nurun da hoş.” “Mevlâ görelim neyler neylerse güzel eyler.” “Sabır saadeti ebedi kalır, sabır kimde ise o nasip alır.” “Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.” “Sabır kurtuluşun anahtarıdır.” “Sabırla dost olur düşmanlar…” gibi nice güzel sözü onlar hem söylemiş hem de yaşamıştırlar.

Üzerine sıcak kül dökülünce ellerini duaya kaldırıp döken kişiyi incitmeden, “Ateşlere layık kulunu sıcak külle geçiştiriyorsun, sana sonsuz şükürler olsun.” diyen bu üstün ruhlardan da sabrı tahsil etmeliyiz. Efendimiz s.a.v. mübarek sözlerinden birinde böylesi müminleri ne güzel müjdeler: “Müminin işine şaşarım, gerçekten onun bütün işleri hayırdır. Bu, müminden başka hiç kimsede yoktur. Kendisine varlık isabet ederse şükreder, bu onun için hayır olur. Darlık isabet ederse sabreder bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd)

Allah dostları, “Her şeyden önce Allah sabredenlerle beraberdir,” ayetinin sırrını yakalamışlardır. Bu noktadan hareketle hallerinde bir dinginlik, emniyet, huzur ve hilim/yumuşaklık vardır. Özellikle “Sabûr” sıfatının mümindeki tecellilerinden olan hilim ne güzel haslettir. Çünkü hilim, düşünerek hareket ederek nefsi kontrol altına almak, cezalandırmaya güç yetirebildiği halde intikam duygusundan vazgeçmektir. Dünyayı bir imtihan yurdu bilen dervişân için de bela ve musibetler derinleşme, olgunlaşma, hakikate ulaşma ve onu anlama vesilesidir. Sabır hayrın başıdır. Velayetin temeli belaya tahammüldür. Belaya sabredemeyen derviş daha ilk merhalede savrulup gider.

Tüm bu hakikatlerin rehberliğinde diyebiliriz ki sabır, müminin eskimeyecek, pörsümeyecek elbisesidir. Çünkü o şükür ve rıza desenleriyle süslüdür. Bu elbiseyi giyen mümini hiçbir bela ve mihnet rüzgârı savuramaz. Çünkü o müteessir değildir. Gönlü daima şad olmuştur. Sürekli bir huzur içindedir. Ruhî çöküntü sabra ermiş müminin uzağındadır.

Sabrettikleri için hangi depreme uğrarsa uğrasınlar, daima kârdadırlar. Çünkü imanları artmıştır ve ilâhi rızaya ulaşılmıştır. Böylece zafere erilmiştir. Burada İmam Muhammed rh.a.’in yüzüğü üzerine yazdırıp sürekli hatırladığı kelam-ı kibarı söylemeden geçmeyelim: “Sabreden zafere erer.” Evet, Allah dostları hakiki zafere erenlerdir.
Sabır kumaşından desenler

Allah dostlarının eserleri de sabır kumaşının dokunduğu tezgâhlar gibidir. Hz. Mevlâna hazretlerinin Mesnevi’sine kulak verelim:

“Kul, gece gündüz ağlayıp Hakk’a yakarır, derdinden dolayı yüzlerce şikayette bulunur. Cenab-ı Mevlâ ona der ki:

– Ey biçare! Dert ve mihnet seni doğru yola çıkarır. Ey kusurlarla dolu olan! Asıl seni bizden uzaklaştıran nimetlerden şikayet et. Allah sana isteğinin dışında bir maraz verince ona rıza gösterip sabret. Dosttan gelen bela seni temizler. Allah’ın ilmi senin tedbirinden üstündür.”

Ufacık tenkidlere, bir bakışa, istenmeden ayağına basılmaya tahammül göstermeyip öldürmeye kadar işi vardıran sabırsız kullara Üstad Şeyh Sadi hazretlerinin Gülistan’ı bakınız ne söyler:

“Gönül erlerinden biri bir pehlivan gördü. Hiddetlenmiş, şiddetlenmiş ağzı köpürmüştü. ‘Buna ne olmuş?’ diye sordu. Birisi: ‘Filanca küfretmiş.’ dedi. Gönül eri: ‘Bu adam bin batman taşı kaldırıyor da bir sözün ağırlığına dayanamıyor mu? Bırak şu zorbalık lafını, erkeklik davasını! Alçak nefsin esiri olan kişi kadın olmuş erkek olmuş, ne çıkar? Elinden geliyorsa bir ağız tatlandır. Ağza yumruk atman erkeklik sayılmaz. Kendisinde insanlık olmayan kimse filin başını yarsa da mert değildir.’”

Velhasıl, kulluk iddiasındaki insan şu geçici dünyanın depremine, seline, afetlerine ve gamına bakmadan, ümitsizliğe kapılmadan, şuurunu iradesini kaybetmeden, sabır tezgâhında dokunan eskimez elbisesini giymeli ve mümin olmanın sırrına ulaşmalıdır.


 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]